• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Haziran 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Barış demokratik toplumla inşa edilir, demokratik eğitimle yaşatılır

10 Haziran 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Barış demokratik toplumla inşa edilir, demokratik eğitimle yaşatılır

Kürtçe ve diğer anadillerin sadece ‘seçmeli ders’ statüsünde ve son derece sınırlı erişimle var olması, anadilde eğitimin anayasal bir hak değil, bir lütuf gibi sunulmasının bir göstergesidir

Zülküf Güneş

Barış sadece silahların susması değil; dillerin, kimliklerin ve inançların tanındığı, birlikte kolektif öğrenilen bir yaşamın kurulmasıdır. Türkiye’de mevcut eğitim sistemi ne yazık ki barışın taşıyıcısı olmaktan çok uzak, gerginlik ve çatışma potansiyeline sahiptir. Oysa çözüm çok basit, herkesin erişebildiği ve özgürleştirici bir eğitimle mümkündür. Barış, farklılıkları kendi rengiyle kabullenmek, herkesle konuşabilmek, kendini anlatabilmek, empati kurmak ve birbirimizi anlayabilmektir. Ve bunun yolu eğitimden geçer.

Dünya deneyimleri bize bunu açıkça gösteriyor. Ruanda’da soykırımın ardından geliştirilen barış müfredatları, çocuklara empati ve geçmişle yüzleşme becerisi kazandırmayı hedefledi. Kolombiya’da FARC ile yürütülen barış sürecinde eğitim, uzlaşma komisyonlarının temel araçlarından biri oldu. Kuzey İrlanda’da ise Katolik-Protestan ayrışmasının aşılmasında ortak tarih anlatıları ve çok kültürlü programlar belirleyici rol oynadı.

Eğitim, insanlık tarihi boyunca yalnızca bilgi aktarımı değil; aynı zamanda toplumu şekillendirme aracı oldu. Her egemenlik kendi eğitim modelini kurarken, her direniş de kendi özgürleştirici eğitimini yaratmıştır. Antik Yunan’da Sokratesçi yöntemle başlayan eleştirel pedagojiden, aydınlanmanın “herkes için kamusal eğitim” anlayışına; John Dewey’in deneyime dayalı demokrasici çizgisinden, Paulo Freire’in “Ezilenlerin Pedagojisi”ne kadar eğitim her zaman siyasal bir alan oldu. Çünkü eğitim, bireyin yalnızca aklını değil; aidiyetini, düşüncesini ve varoluşunu da biçimlendirir. Bu nedenle her iktidar, eğitim aracılığıyla kendi ideolojik hegemonyasını kurmak, yurttaş tipini şekillendirmek ve toplumsal düzeni yeniden üretmek ister. Hangi bilginin öğretilip hangisinin dışlandığı, hangi kimliklerin görünür kılınıp hangilerinin bastırıldığı, doğrudan siyasi tercihlerle belirlenir. Barış deneyimlerine baktığımızda birçok ülkede, barış yalnızca masa başında değil; okullarda, kitaplarda, dillerde ve pedagojiyle desteklenmektedir. Güney Afrika’da apartheid sonrası eğitim reformları, Bolivya’da yerli dillerde kamusal eğitim modelleri ve Kolombiya’da barış müfredatları bu sürecin örnekleridir.

Türkiye’de eğitim: Tekçilikten barışa

Türkiye’de eğitim sistemi, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, ulus-devlet inşasının temel taşı olarak kurgulanmış; bu bağlamda “tek dil, tek inanç, tek kimlik” anlayışını taşıyıcı bir ideolojik aygıt olarak işlev görmüştür. Devletin resmi ideolojisi, eğitim aracılığıyla yurttaşları homojen bir kimlik çatısı altında toplama hedefiyle hareket etmiş; Türk-Sünni ve erkek kimliği merkezde konumlandırılırken, bu çerçevenin dışında kalan Kürtler, Aleviler, Ermeniler, kadınlar ve diğer ötekiler sistemin dışına itilmiş, görünmez kılınmış ya da düşmanlaştırılmıştır.

Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, farklı inançları tanıtmak yerine Sünni İslam’ı merkeze alan, itaat ve ceza temelinde şekillenen bir içerikle öğrencilere dayatılmış; Alevi inancı ve diğer dini-toplumsal farklılıklar ise ya yok sayılmış ya da yanlış ve önyargılı biçimlerde aktarılmıştır. Kürtçe ve diğer anadillerin sadece “seçmeli ders” statüsünde ve son derece sınırlı erişimle var olması, anadilde eğitimin anayasal bir hak değil, bir lütuf gibi sunulmasının bir göstergesidir. Oysa ki anadilinde eğitim, sadece pedagojik bir gereklilik değil; aynı zamanda bireyin kimliğiyle var olabilmesinin, eşit yurttaşlık hakkının temelidir.

Cumhuriyet tarihi boyunca eğitim, Anadolu coğrafyasında devletin ideolojik tahakkümünü tesis eden bir araç olarak kullanılmıştır. Müfredatlar, Anadolu’da yaşayan diğer halklar gibi Kürt halkının da dilini, tarihini ve kültürel varlığını ya tamamen yok saymış ya da onları “ayrılıkçı”, “terörist” gibi kavramlarla özdeşleştirerek kriminalize etmiştir. Resmi tarih anlatıları, Türkçülüğü idealize eden, Kürtlerin toplumsal tarihini ise bastıran ve düşmanlaştıran bir söylem üretmiştir. Bu durum yalnızca Kürt çocuklarının kendi kimliklerinden uzaklaştırılmasına değil; aynı zamanda toplumsal hafızada da bir inkâr, öteki ve utanç kültürünün yerleşmesine yol açmıştır. Bugün hâlâ anadilinde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınmamış olması, Türkiye eğitim sisteminin tekçi ve otoriter karakterini sürdürdüğünün en net göstergesidir.

Bu tablo, sadece eğitimsel değil; aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir krizdir. Eğitim sistemi; farklılıkları bastıran değil tanıyan, çoğulculuğu dışlayan değil zenginlik görmesi gerekirken, sorgulayan bireylerden biat eden yurttaşlar yaratmayı hedefleyen ideolojik bir hatta sıkışmıştır. Oysa ki demokratik bir toplum için eğitim; eşit, inanç özgürlükçü, bilimsel ve çok dilli olmalı; herkesin kendi dili, kimliği, inancı ve yaşam biçimiyle özgürce var olabildiği bir kamusal hak olarak yeniden inşa edilmelidir.

Barış, tanımayla başlar. Bu tanıma kişiler, halkların birbirini tanıması olduğu gibi bu kişi ve halkların, haklarının da tanınması olmalıdır. Eğitim alanında başat hak olarak değerlendirebileceğimiz anadilinde eğitim hakkı hem pedagojik hem de siyasal bir haktır. UNESCO’ya göre çocuklar, anadillerinde daha hızlı öğrenir; kültürel kimlik gelişimi ve sosyal özgüvenleri güçlenir. Bolivya, Peru ve Guatemala gibi ülkelerde anadilinde eğitim hakkının tanınması ile birlikte, çatışmalar azalmış, toplumsal bütünleşme güçlenmiştir.

Türkiye’de ise Kürt çocukları hâlâ kendi dillerinde okuma-yazmayı ya öğrenemiyorlar ya da kendi kısıtlı imkanlarıyla öğrenmek zorunda kalıyor; okulda ise asimilasyonla karşı karşıyalar. Bu tabloyu değiştirmek için devletin adım atmasını beklemek yeterli değildir. Çünkü deneyim bize gösteriyor ki barış, devletin lütfu değil; halkın mücadelesiyle kurulur.

Barış için demokratik bir eğitim şarttır!

Türkiye, çok kültürlü ve çok kimlikli bir ülkedir. Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Araplar, Süryaniler, Çerkesler, Romanlar ve daha birçok halk bu topraklarda yüzyıllardır birlikte yaşamaktadır. Bu toplumsal gerçekliği tanımayan bir eğitim modeli, barış yerine sorun ve çatışma riski taşır.

Bugün müfredat, Alevi çocukların inancını tanımıyor, Ermeni Soykırımı’nı yok sayıyor, Kürt tarihini “isyan” olarak anlatıyor, Kadın mücadelesini görmezden geliyor. Barışı kuracak bir eğitim sistemi, hakikatle yüzleşen, çok kimlikli ve çok dilli bir müfredatla mümkündür.

Çözüm önerileri: Barışçıl ve demokratik eğitim için

  1. Anadilinde Eğitim Anayasal Güvence Altına Alınmalı; Bir halkın dili, onun kimliğidir. Kürt halkının, Arapların, Lazların, Çerkeslerin ve tüm diğer halkların kendi anadilinde kamusal eğitim alma hakkı, en temel demokratik haktır. Bu hak sadece pedagojik değil, varoluşsal bir taleptir. Anadilde eğitim lütuf değil, bir hakkın iadesidir. Bu hakkın anayasal güvenceye alınması ve çok dilli, çoğulcu bir eğitim sisteminin inşa edilmesi, demokratik yaşam gereğidir. Kürtçe başta olmak üzere tüm halkların anadilleriyle eğitim yapabileceği kamusal altyapı oluşturulmalı, çok dilli öğretmen yetiştirme programları yaygınlaştırılmalıdır.
  2. Müfredat Demokratik ve Eleştirel Bir Yapıya Kavuşturulmalı; Devletin resmî ideolojisini ve tekçi kimlik anlayışını dayatan mevcut müfredat, halkları ve farklı kimlikleri dışlayan bir yapıdadır. Eleştirel tarih inşası, müfredatın da demokratikleşmesini zorunlu kılmaktadır. Sosyal bilimler, tarih, felsefe, yurttaşlık ve edebiyat dersleri; halkların mücadele tarihini, çok kültürlülüğü, hafızasını ve toplumsal hakikatleri içerecek biçimde yeniden yazılmalıdır. Din kültürü dersi, tek bir mezhebi dayatan içerikten arındırılmalı; inanç özgürlüğünü esas alan ve çok inançlı bir çerçevede isteğe bağlı hale getirilmelidir.
  3. Eğitimde Yerel Katılım Güçlendirilmeli; Ulus-devletin merkeziyetçi yapısı, halkların haklarını reddeden bir işleyişle eğitimi de tek tipleştirmiştir. Oysa, eğitimde yerel katılım çok önemlidir. Eğitim politikaları, yerel halkların, eğitim emekçilerinin, öğrencilerin, velilerin, demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla şekillendirilmelidir. Yerel yönetim eğitim meclisleri, her bölgenin kendi kültürel, dilsel ve toplumsal ihtiyaçlarına göre eğitim planlaması yapmalı; bu meclisler, merkezi direktiflere değil halkın iradesine dayanmalıdır.
  4. Barış Eğitimi Tüm Okullarda Zorunlu Hale Getirilmeli; Devlet organizmasının militarist ve güvenlikçi söylemi, okullarda da disiplin, itaat ve tekçi kimlikler üzerinden yeniden üretilmektedir. Oysa barış, sadece çatışmasızlık değil; halkların eşit yaşam hakkının, adaletin ve özgürlüklerin inşasıdır. Barış; toplumsal hakikatle yüzleşmeyi, adaletle buluşmayı ve halkların özgürce bir arada yaşamasını gerektirir. Bu nedenle tüm okullarda, barış pedagojisi, empati, birlikte yaşam, çok kültürlülük ve çatışma çözümü gibi başlıklarda zorunlu dersler verilmelidir. Öğretmenler, savaş ve şiddet dili yerine yaşamı savunan, barışı kuran eğitim anlayışıyla desteklenmelidir.
  5. Kamusal, İnanç Özgürlükçü ve Eşitlikçi Eğitim Güvence Altına Alınmalı; halkların, yoksulların kadın ve kız çocukların eğitime erişimi, neoliberal politikalar ve ayırımcı uygulamalarla engellenmektedir. Özel okullar, dinsel vakıf okulları ve protokoller aracılığıyla eğitim hem piyasaya hem de ideolojik hegemonya araçlarına teslim edilmiştir. Eğitim kamusal olmalı, her çocuğa eşit ve parasız sunulmalıdır. Yoksul bölgelerde okul ve derslik sayısı artırılmalı, taşınmalı eğitime son verilmeli, bölgesel eşitsizlikler giderilmelidir. Eğitim sistemi; inanç dayatmasından, cinsiyetçi kalıplardan ve kapitalist rekabetçi mantıktan arındırılarak halkçı, dayanışmacı ve özgürlükçü bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Barış, konuşarak öğrenilir

Barış, sadece masada ya da mecliste değil; sınıfta, okulda ve sokakta inşa edilir. Silahların susması önemlidir ama yetmez; asıl olan, dillerin barışmasıdır. Dilimizden dökülen kelimelerin dinleyicisi tarafından nasıl anlaşıldığını anladığımız gün gerçek bir barışı sağlamış oluruz! Ayrıca Kürt halkı ve diğer halkların çocuklarının anadilinde öğrenebildiği, Alevi öğrencilerin inancını özgürce yaşayabildiği, tüm kimliklerin tanındığı ve saygı gördüğü bir eğitim sistemi, bu ülkenin barışına gerçek bir zemin sunar.

Ve biliyoruz ki: dillerde, kitaplarda, dersliklerde, sokakta, basın ve medyada yani yaşamın her alanında pozitif bir dil barışı yaşatır ve kalıcı hale getirir.

————————-

*Eğitim-Sen Genel Sekreteri

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Barış ve demokrasi için aydın tavrı

Sonraki Haber

Siste yürümek

Sonraki Haber
Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Siste yürümek

SON HABERLER

Trump: Husiler’in saldırılarından İran’ı sorumlu tutacağız

Donald Trump protestocuları tehdit etti: Tükürürlerse vururuz

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

İşçiler ne yapsın?

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Siste yürümek

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Barış demokratik toplumla inşa edilir, demokratik eğitimle yaşatılır

Barış demokratik toplumla inşa edilir, demokratik eğitimle yaşatılır

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Siyaset, ilke, tutarlılık, ahlak, vicdan

Barış ve demokrasi için aydın tavrı

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Yahya Orhan: Artık kendimiz için çalışacağız!

Açık cezaevinde üç gece

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

İmamoğlu, Ferdi Zeyrek’in cenaze törenine katılmak için başvuruda bulunacak

İmamoğlu, Ferdi Zeyrek’in cenaze törenine katılmak için başvuruda bulunacak

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır