Anladım ki şiddet ve küfür den arınan, şiire, türküye, kilama ve barışa hizmet eden dil, hangi dil olursa olsun güzeldir, lezzetlidir, kalbi yumuşatır
Încî Egîd
Çalınmış bir çocukluktur benim hikayem, saçlar tokalı sırtı kitap dolu çantam olmadı. Olmayınca aşk olurmuş, tutku olurmuş. Olsaymış sevgi olurmuş sevince hayat güzelleşir, insanın iç dünyasında savaş mevsimi yerini şiire, gazele, özgür seslerin mevsimine bırakır. Dünyan değişir, mevsim halay olur. Çok içten bir tını yola okuyor barışın elçisi, yazıma da İlham kaynağı. İbrahim gönlümü put sanıp da kıran kim? Tüm diller güzeldir yeter ki dilin sahibi olan yürek güzel olsun barışı isteyen, barışı savunan her yürek güzeldir. Güzel yüreklerin çoğalması dileğiyle.
Yeminliydim haklı olarak seni asırlarca yok etmek için türlü oyunlar, türlü katliamlar, söz oyunları, savaş oyunları, tezgahlarından eksik etmeyenlerin dili dilime, sözü sözüme karışmayacaktı. Sadece kendi ana dilimle yazacaktım. Çünkü kendi anadilimin yasaklı oluşunu çocuk yaşta öğrendim. Bu yasak okula gitme aşkımı çalarak bende travma yarattı. Günlerce ana dilim için dua ettiğimi hatırlıyorum çokça sorgulamış arayış içine girmiştim. Sonra dualarımın kabul olmaması beni başka arayışlara sürüklemiştir.
Meseleyi iyice anlamam için öğrenmem gerekiyordu. Öğrenmem için ise okumam gerekiyordu, onların dili ile olsa bile, ben okudukça anladım ki kendi dilim olmayınca istediğim kadar bilgiye ulaşmam mümkün değildi. Benim çocukluğumda Kürtçe yayınlar yok denecek kadar azdı çok az olan da büyük cezalar, büyük yasaklarla sessizliğe gömülüyordu, benim nezdimde ana dilini yasakladığınız çocuk imanınızın sahibidir.
Benim çocukluğum kitapları saklamakla geçti! Ah o kitaplar nasıl okunmadan toprak oldular ve ben o zamanlar hele o zamanlar o kadar okumaya aç iken. Bir dergideki Kürtçe bir makale elime geçmeye görsün gençliğimizin en romantik anı olurdu, vaktimiz olsa bıkmadan saatlerce ezberleyene kadar okuyabilirdik ama ne yazık ki o kadar vaktimiz yoktu. Hemen evin dışında yerin altına saklamamız lazımdı, çünkü ele geçmeleri sonumuz olabilirdi, bir zaman sonra geriye dönüp aradığımızda da büyük ihtimalle yerine rastlayamazdık. Ve aylarca hatta yıllarca bir kitap a ulaşamaz, hasret kalırdık.
O günleri hatırladıkça avazım çıktığı kadar yaşasın özgürlük diye bağırasım geliyor, o günler Kürt çocuklarının direnme azmini kamçıladı elbet, ulusal bilinç geliştirmeyi hedef edindirdi.
Dün Türkçeyi bilmemek ayıp ve bir eksiklik iken bu gün Kürtçeyi bilmeyen Kürt eksiktir ve bu eksikliği gidermek için büyük bir çaba içerisindedir. Kürt toplumu adına siyaset yapan siyasetçiler Kürtçeyi siyaset dili olarak da kullandıklarını görebiliyoruz kullanmayan siyasetçilerimizi de eleştiriyoruz siyasetçiler de bu eleştirileri olumlu karşılıyor. Ve bu durum büyük oranda başarılı gidiyor. Ama yeterli değil. Annelerimizin dengbêj ve dervişlerimizin yok olmasını önledikleri güzel ve zengin dilimin Kürtçenin anayasal güvence altına alınması, resmi statüye kavuşması bir Kürt olarak en büyük isteğim elbette. Bir kaç neslin çocukluğu benimki gibi siliktir, çalınmıştır, kayıptır. Hesabını kim verecek ben kendi hakkımı helal etmiyorum benden önceki nesillerin de helal ettiğini sanmıyorum. Bundan sonraki nesillerin helalleşebilmeleri için eşit haklara sahip olmaları gerekir.
Çok gönülden okuyor barışın elçisi. Anladım ki şiddet ve küfürden arınan, şiire, türküye, kilama ve barışa hizmet eden dil, hangi dil olursa olsun güzeldir lezzetlidir, kalbî yumuşatır. Üstadın dediği gibi dalları yeşermeyenlere gelsin, özgür ve demokratik bir ülke dileğiyle…