Savaş masalarında hile yapmak isteyen gözler, kendini çok çabuk ele verir. Barış ise yalnızca bir metin veya anlaşma değildir. Geçmişte yaşanan acıların bir daha tekrarlanmamasını teminat altına alma girişimidir. Bu süreçte samimiyet, güven ve karşılıklı anlayış, masanın gerçek unsurlarıdır. Tıpkı iki komşu ailenin arasındaki barış gibi. Önce geçmiş için birbirlerinden özür dilerler, ardından çocuklar arkadaşlık kurar, kadınlar ve erkekler dışarıda selamlaşır; zamanla evlere girip gelmeler başlar. Barış, kendi doğal akışında güven ve ilişkiyi yeniden inşa eder.
Masaya oturduğu hâlde barış niyeti olmayanlar ise bunu hemen belli eder. Masanın diğer sahibine; Hala ve üstüne basa basa kendi taktığı (terörist) lakaplarla hitap eder, geçmişte yaşanan anlaşmazlıklardan sorumlu kişileri masaya çağırır; kendi akrabalarını veya destekçilerini yanına alır, öne çıkarır ve onların söz hakkını telkin yoluyla kullanır. Bazıları daha ileri giderek karşı tarafın iç işlerine karışır, destekçi aramaya kadar yüzsüzleşir. Bu sırada ortak değerlerden söz eder. Dini komşuluk ve kardeşlik kavramlarını manipüle ederek, algı yoluyla karşı tarafın içine sızmaya çalışır. Tarih boyunca bu tür stratejiler, özellikle Muaviye döneminde, barışa karşı kurnazca uygulanmıştır.
Önder Apo’nun 27 Şubat’ta açıkladığı barış ve silah bırakma önerisi, tarihte az komutana nasip olmuş bir özgüvenle, PKK tarafından iki gün içinde kabul edildi. Düzenlenen kongrede, KCK eş başkanının da içinde bulunduğu gerilla grubu silahlarını yaktı. Bu adım, barışın somut bir işaretiydi. Karşılığında devlet, Meclis Başkanı’nın başkanlığında bir komisyon kurdu ve önemli partilerden heyetler atandı. Bu, barış sürecine siyasi ciddiyet kazandıran önemli bir adımdı.
Ancak süreç ilerledikçe, komisyonun kurucularının niyetleri daha görünür hâle geldi. Kürtçe savunma hakkının kısıtlanması, ardından Hizb-ul Kontra üyelerinin masaya getirilip hakaretler yapmasına izin verilmesi, barış masasında samimiyeti gölgeledi. Muaviye’nin barış için atadığı hakemleri çağrıştıran bu sahte hakem üretme süreci, barışın muhataplarının söz sahibi olduğu yanılsamasını yaratmaya çalışıyordu. Geçmişte PKK ile mücadelenin gölgesinde, Barzani ve diğer aktörler üzerinden yapılan benzer manipülasyonlar, barışın güvenli akışını bozma potansiyeli taşır. ( Barzani yaptığı açıklamanın ne anlama geldiğini Başur halkına da anlatabilmelidir)
Barış masasında oynanan bu oyunlar, sadece tarihi bir örnek değil; günümüz siyasetinde de benzer taktikler kullanılmaktadır. Devletin 800 yıllık arşivi ve tecrübesi, her türlü politik oyunu bildiğini gösterir; ancak bu, halkın ve toplumsal inisiyatifin gözünü kapatacağı anlamına gelmez. Osmanlı arşivlerini bilmek, bugün masada oturanların neler yapabileceğini anlamak için yeterli değildir. Kürt özgürlük hareketinin parti tarihini, Önder Apo’nun hayatını ve bu hareketin tarihsel deneyimlerini okumak, barış sürecinin inceliklerini anlamak için zorunludur. Bu hareket, tarih boyunca akla gelmeyecek kadar sinsi oyunları boşa çıkarmayı başarmış ve bugün buraya kadar gelmiştir.
Sözün özü, barış sürecine Muaviye oyunları perspektifiyle yaklaşmak, kaygan bir zeminde gereksiz provokasyonlar yaratır. Masada samimi olanlar ile manipülatif olanları ayırt etmek, sürecin sağlıklı ilerlemesi için kritik öneme sahiptir. Bu fırsat kaçarsa, sadece bir siyasal süreç değil, halkın geleceği de risk altına girebilir.
Bu nedenle, barış masasında görev alan taraflar, hem geçmişin derslerini hem de halkın gözlemlerini dikkate alarak hareket etmesi gerekir. Samimi ve şeffaf yaklaşımlar ile bu ülke, kısa sürede Ortadoğu’nun parlayan yıldızı hâline gelebilir. Devlet, komisyon üyeleri ve taraflar, bu sürecin önemi ve kırılganlığı konusunda bilinçli olmalıdır. Barış, sadece kağıt üzerinde değil; halkın vicdanında ve güven duygusunda da inşa edilmelidir.
Barış masasında Muaviye’nin gölgesi hissedilmeye devam ediyorsa, bunu görmek ve gerekli önlemleri almak, sürecin başarılı olmasını sağlamak için elzemdir. Bu yazının amacı, yalnızca geçmişin oyunlarını hatırlatmak değil; barışın gerçek muhataplarını ve sürecin samimiyetini korumak için gerekli pozitif katkıyı sağlamaktır…