Amed’de düzenlenen ‘Kültür ve Sanat Günleri’ne katılan kadınlar, barışın yolunun Kürt dilinin özgürleşmesinden geçtiğini belirterek, ‘Kimliğimiz ve dilimiz için mücadele edeceğiz’ dedi
Tekçi devlet yapıları, kendi hegemonik sistemlerini ayakta tutabilmek için toplumu uzun vadede sindirmeye yönelik özel savaş politikaları yürütüyor. Bu politikalar, doğrudan şiddetten ziyade, toplumun çürütülmesini ve kültürel değerlerin yok edilmesini hedefleyen uzun soluklu mekanizmaları içeriyor. Madde bağımlılığı, fuhuş gibi toplumsal sorunların artışıyla birlikte dilin ve kültürün inkârı da bu sürecin bir parçası olarak görülüyor. Kürt halkı ise, yıllardır Kürdistan’da uygulanan bu özel savaş politikalarına karşı anadili ve kültürü için direnmeye devam ediyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı, halkın kimlik ve varlık mücadelesine yeni bir boyut kazandırırken, barışa dair umutları da yeniden büyüttü. Ancak devletin bu çağrıya yanıt vermemesi, kamuoyunda ciddi soru işaretlerine neden oluyor. Kürt halkı, sürecin ilerleyebilmesi için samimi adımlar bekliyor ve bu adımların başında Kürt dili ile kültürünün tanınması geliyor.
Amed’in Yenişehir ilçesinde düzenlenen “Kültür ve Sanat Günleri” etkinliğine katılan kadınlar da bu beklentiyi dile getirdi. Etkinliklerin devam etmesi gerektiğini vurgulayan kadınlar, barışın yolunun Kürt kimliğinin, dilinin ve kültürel varlığının resmî olarak tanınmasından geçtiğini ifade etti.
‘Dilimiz için özgürlük istiyoruz’
Verdiği mücadelenin ve yaşadığı savaşların dil, kimlik açısından önemli olduğunu söyleyen Hacer Kurt konuşmasında dillerin yok sayılmasının kabul edilemez olduğunu şöyle vurguladı:
“Bir insanın kendi diliyle konuşması engellenirse, o kişiyi kabul etmiyorlar anlamına gelir. Kendi dilimiz, topraklarımız ve vatanımız için şimdiye kadar verdiğimiz savaşlar, kavgalar bunun içindir. Biz bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Kimliğimiz için ve dilimiz için özgürlük istiyoruz. Nezahat Teke Meclis’e gitti ve kendi diliyle konuşmasına müsaade edilmedi.”
‘Kayyım, gençleri kültürden uzaklaştırıyor’
Okullarda anadilde eğitim alınabilseydi, çocukların, gençlerin ve halkların kendi diliyle konuşuyor olacağını belirten Hacer Kurt şöyle devam etti:
“Çocuklarımız evde Kürtçe, okula gönderdiğimizde Türkçe konuşuyorlar. Bu, çok üzücü bir durum. Anadilimizde kültür etkinliklerinin düzenlenmesi, dilimiz ve kültürümüz için çok önemli. Rengimizi, dilimizi, yaşamımızı daha da çok tanıyoruz ve yakınlaşıyoruz. Şimdiye kadar çok güzel etkinlikler düzenlendi ama kayyım atanarak bu tür etkinliklerin yapılmasına engel olundu. Çocuklar ve gençler korkutularak uzaklaştırıldı. Umuyoruz ki dört parça Kürdistan’da bu tür etkinlikler çoğalır. Kürtlerin eskiden beri yaşamları nasıldı? Gençlerin bunu daha iyi bilmesi için bu tür etkinlikler yapılmalı.”
Aileden topluma, anadil özgür olmalı
İnsanların kendi anadilini konuşabilmesinin, kültürünü yaşatabilmesi açısından önemli olduğuna değinen Şevval Bülbül de insanın kendi benliğini dili yoluyla aktarabileceğini söyledi.
Şevval Bülbül konuşmasında şunları aktardı:
“Dilimizi anca evimizin içinde konuşabiliyoruz. Önemli olan, eğitim alanı gibi her alana bu dili taşıyabilmek. Eğitimde bunu almadığımızda ve sosyal anlamda yaşamadığımızda dilimizi unutuyoruz. Farkında olmadan asimile oluyoruz. Arkadaşlarımız arasında dilimizle konuşabilmemiz ve akademide dilimizle eğitim almamız çok önemli. Biz kendi benliğimizi ve kültürümüzü bu tarz çalışmalarda daha çok hissedebiliyoruz ve bize bir alan açıldığını düşünüyoruz. Gençler ve kadınlar olarak bu alanı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Özellikle anneler olarak çocuklarımıza ve her nesle aktarmamız gerekiyor. Aileden başlayıp tüm toplum içinde kendi dilimizi konuşabilmemiz gerekiyor. Dilimizi konuşmadığımızda geçmişimizi, kültürümüzü, her şeyimizi unutuyoruz. Umuyorum ki biz gençlik olarak bunu sağlayacağız.”
‘Barış olacaksa dilimizi tanıyacaklar’
Zekiye Yılmaz, son olarak şöyle konuştu:
“Kim bize ‘Kürtçe konuşmayın’ diyorsa, o kendi kültürünü terk etsin. Hayatta olduğumuz sürece kimliğimiz ve dilimiz için mücadele edeceğiz. Arapça, Almanca, İngilizce var da neden bizim dilimiz yok? Dilimizin resmî olarak tanınmasını istiyoruz. Okullarda anadilde eğitim görülebilsin, çocuklarımız da dilini öğrenebilsin. Bir insanın dili yoksa kendisi de yoktur. Demek ki bizi yok sayıyorlar ki dilimizi inkâr ediyorlar. İnsanlarımız asimile ediliyor ve dillerini unutuyor. Bu, kabul edilemezdir ve zulümdür. Barış olacaksa dilimizi tanıyacaklar, okullarda anadilde ders verecekler. Şimdiki hâliyle barış olmaz. Biz Kürtçe konuştuğumuzda bizi dinlemeye dahi tahammülleri olmuyor. Bu hâliyle onlara güvenemeyiz. Bu etkinlikler dilimiz ve kültürümüz açısından önemli. 9 yıldır böyle bir etkinliğe katılamadım. Dilimiz ve kültürümüzle düzenlenen her etkinlikten çok memnun oluyoruz.”
Kaynak: JINNEWS