Yargılandığı davada beraat eden Barış Akademisyeni Prof. Dr. Atilla Güney, barış talebinin savunulması gereken bir durumdur olduğunu söyleyerek, ‘KHK’lerin siyasi bir karar olduğu doğrulandı’ dedi.
“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıktan sonra Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen ve hakkında “Örgüt propagandası yapmak”tan açılan davada 5 Kasım’da beraat eden Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Güney, barışı savunmaya devam edeceğini söyledi.
Beraat kararından sonra savcının bu tutumunun tamamen korku ve yıldırma politikası olduğunu ifade eden Güney, bu kararın devletin hukuk ayağının barış talebinde bulunanlara karşı olduğunun açık bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
‘Barış temel bir haktır’
Barışı savunmanın ülkede hiç bu kadar sıkıntı oluşturmadığını, Cumhuriyet tarihi boyunca hukukun yok sayıldığını ve ifade özgürlüğünün ağır ceza konusu yapıldığı bir dönemin daha yaşanmadığına dikkati çeken Güney, barış bildirisine imza atan diğer arkadaşlarının da peyderpey beraatlar aldığını hatırlattı. Anayasa Mahkemesi’nin barış bildirisini ifade özgürlüğü kapsamında görmesini olumlu bir durum olarak gördüklerini söyleyen Güney, “Barış talebi, temel bir haktır ve bu hakkı savunmak adına yapılan bir açıklamanın dava konusu yapılması trajiktir. Bir birey olarak barış talebi ve savunuculuğumun hiçbir mahkemenin veya komisyonun teyidine, haklılığın onaylanmasına tabi kılınmasının kendisi, yeterince evlere şenlik bir durum” diye belirtti.
‘KHK’ler için somut adım atılmadı’
Güney, hükümetin KHK’lilere ilişkin somut bir adım atmadığını vurguladı. Güney, gelinen aşamada barışı savunmayı “Otoriterleşmeyi dışarıda ve içerde savaş çıkararak kalıcılaştırmaya, olağanüstü hali olağanlaştırmaya çalışan iktidar karşısında birleşik tutum almanın birincil ölçütüdür” diye yorumladı. Güney, sözlerini şöyle tamamladı: “Benim için barış talebi siyasi bir tavır alıştan öte, varoluşsal nedenlerle savunulması gereken bir durumdur. Bu nedenle bildiriyi imzaladığım neredeysem şu anda da aynı yerde ve düşüncedeyim. Barış talebi, savaşa karşıtlığı, benimsediğim siyasi görüşten bağımsız olarak savunduğum, içinde herhangi bir ayrımcı ölçütü barındırmayan insanlık hali özleminin dile gelişidir. Hal böyle olunca zaman içerisinde siyasal bakış açınızda değişimler olsa da, barışı istemek bunlardan bağımsız olarak varlığını sürdürecek bir tavır alıştır. Dünya’nın Ortadoğu’nun ve üzerinde yaşadığımız topraklarda farklı yoğunluklarda devam eden çatışma ve savaş hali göz önünde bulundurulduğunda bu tavrın daha bir ses getirici biçimde ve savaş çığırtkanlarını ve bundan nemalananları amaçlarından vazgeçirmek ikna edici araçlarla sürdürülmesi gerekiyor.”