DEM Parti’nin İmralı Heyeti, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, 22 Ocak’ta İmralı’ya giderek PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleştirdiler. Görüşmede Abdullah Öcalan’ın “Daha kat edilecek çok yol var, bu sefer başarmamız lazım” yönündeki değerlendirmeleri basın ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Sayın Öcalan’ın Kürt sorununda demokratik ve barışçıl çözüm yaklaşımı, devletin ve dönem iktidarlarının sık sık istismarlarına, provokasyonlarına, akla ve hayale sığmayacak hile ve boşa çıkarma saldırılarına maruz kaldı. Bu ise sorunda çözümsüzlüğü derinleştirdi.
Sayın Öcalan’ın “Bu sefer başarmamız gerekir” ifadesi hem bir uyarı hem de ortak çaba ve sorumluluğa çağrı niteliğindedir.
Sayın Öcalan’ın dikkate sunduğu diğer önemli vurgu ise “Daha kat edilecek çok yol var.” Sivil demokratik dinamiklerin; aydınların, sendikaların, kadın örgütlerinin, devrimci demokratik güçlerin, farklı inanç bileşenlerinin destek ve katkıları ile kendi cephelerinde bir açılım sergilemeleri ile mesafe kat edilebilir.
Barış çalışmaları temelinde 2007’de Ankara’da gerçekleştirdiğimiz “Türkiye Barışını Arıyor” Konferansı aydınların, akademi camiasının, sivil toplum örgütlerinin, insan hakları savunucularının, devrimci demokratik dinamiklerin Kürt sorununun çözümüne ve barışa yönelik fikriyatın ve ortak buluşmanın önemli bir örneği niteliğinde. Bugün de ortak girişim ve buluşmaların imkânı var, çeşitli çabalarla somutlaştırılması halinde sürece katkısı hayli pozitif olacaktır.
HDK’nin başlattığı 1 milyon imza kampanyası; barış ve demokratik çözüm için toplumsal dinamiklerin desteğini örgütleme, Türkiye’nin her bir köşesinde barış talebini dillendirme açısından son derece yerinde ve değerli bir girişim.
Kürt sorununda savaş ve çözümsüzlük hali faşizan zihniyetin temel güç kaynağı. Faşizan zihniyetin kendisine uygun düşmeyen, uyum göstermeyen herkesi Kürt sorunun çözümsüzlüğünde elde ettiği avantajla bertaraf etmede tereddüdü yok.
Faşist zihniyetin elindeki avantajı boşa çıkarmanın yolu; barışın daha güçlü bir biçimde savunucusu olmak, toplumsal mücadelenin ve talebin merkezine koymak ve Öcalan’ın ortaya koyduğu çerçeveyi daha fazla sahiplenmek ile mümkün olur.
Kürt ve Türk halkının demokrasi talebi, demokratik çözüm ve barış arayışını, AKP iktidarı es geçerek devleti Kürtlere karşı savaşa odaklandırdı. Ve 2015’ten bu yana iktidarın Kürt halkına ve Kürt sorununa yönelik tutumu çözümsüzlüğün birer versiyonları olan hukuksuzluk, şiddet, savaş, işgal ve katliam çizgisinde sürüyor.
Bu çizginin Türkiye geneline yansıması ve icraatı ise hukukun sıfırlanması, halkın iradesinin kayyumlarla gasp edilmesi, basın özgürlüğünün sıfırın altına indirilmesi, en sıradan tepki ve talebin iktidarın kâbusuna dönüşmesi oldu. Ve iktidar büyük bir saldırganlıkla tepki ve talepleri kriminalize edip sindirmeye çalıştı. Faşizan uygulamaların sistemin kabulüne dönüşmesi, halkın yoksulluktan kıvranması ekonomide yaşanan büyük iflasa neden oldu.
Yıkıcı ve karanlık tablodan çıkışın yolu barıştır.
Sayın Öcalan barış yolunu öreceğini, Kürt sorununu siyasi ve demokratik zeminde çözme konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini kamuoyuna deklare etti. İktidar ise sorunda çözümsüzlüğü derinleştirmeye, barışa yönelik imkân ve yaklaşımları bertaraf etmek için saldırılara devam ediyor.
Türkiye, Rojava’ya yönelik her gün saldırıda bulunuyor. Savaş uçaklarıyla, SİHA’larla her gün Rojava’da sivilleri bombalıyor. Kürtlerin varlığına, hakkına ve hukukuna saldırıyor.
Bölgesel ve küresel düzeyde elini güçlendirmenin yolunu Kürtleri katletmekte, Rojava’yı tasfiye etmekte arayan bir devlet kendini daha zayıf duruma düşürmekten, zemin ve itibarını kaybetmekten ve büyük çıkmazlarla karşı karşıya bırakmaktan öte bir kazanım elde etmeyecektir.
Kürtlere nefes aldırmamayı, düşmanlığı kazanım olarak gören zihniyet bir dönem daha kendini Kürt düşmanlığı ile tatmin edebilir. Düşmanlığın Kürtlere bedeli ağır olsa da eninde sonunda kaybedecektir.