Raa/Reya Heqî-Alevi yolunda, varoluş; nesnel âlem öncesi bir halde olup “kâinatın tohumu” olarak niteleyebileceğimiz bir Var’ın, kendinden doğuşla, birbiri üzerinden, aynı zamanda birbirleriyle bütünlük arz eden oluşlar ve âlemler silsilesi biçiminde tecellisi, nesnel âlemlerden itibaren de tekâmül bağlamında işleyen süreçler ve oluşlar bütünü olarak çözümlenmiştir. Hakikat; ilk Var ve kendisinden doğuşla mevcut olan Batın ve Zahir boyutların bütünlüğünü ifade eder. Bağlı olarak, inanç, bu bilme biçimi üzerine kuruludur.
İlk Öz’ün boyutları ve hallerinden ibaret olan bu oluşlar bütünü, Rıza ve İkrar üzerine kurulu olup bu hakikat üzerine işlemektedir… Yani holistik ve simbiyotik ilişkiler bütünüdürler. Bu durum insan toplumsallığını da kapsayan, eğer çiğnenmişse uğruna mücadele edilmesi gereken bir hakikattir.
Gerek Hakikat’in doğuşu, gerekse Âlemlerin tecellisi Aşk ile gerçekleşmiştir ki bu durum Rıza ve İkrar üzerine kurulu işleyiş biçimini mümkün kılmıştır. Rıza ve ikrar hali, yani Kâinatın üzerine kurulu olduğu işleyiş yasaları Yol’dur, bu Yol’un sahibi ise Ana’dır… Çünkü kâinat Hakikat’in dişil boyutudur, Ana’dır.
Bin bir sürekte yürümekte olan hakikat arayışçılarının menzili ise birdir. Rıza ve ikrar üzerine kurulu olan, ya da holistik ve simbiyotik bütünlüğün kendisi olan “Ana Hakikati” bu menzilin kendisi olmaktadır. Bu menzil bir rıza halidir, rıza hali de barış ve özgürlük halidir. O menzile hakikat arayışına girip de “Dervişlik Makamına” erenler varabilmekte, damla Deryaya katılmaktadır. Bu Dervişler dünyanın dört bir yanından ve bin bir sürekten yola çıkarak Aşk, Işık ve Rehber olmaktadırlar. İşte bu nedenle her sürekten, her dilden Aşk ve Hakikat ehlinin Yolu da, menzili de, kemaleti de netice itibarıyla birdir.
Ve Raa/Reya Heqi-Alevi sürekleri de Ana Yolu üzerine kurulu hakikat sürekleridir. Süreğimizin Dervişlik makamına ermiş nice hakikat ehli, Rehber olmakla yetinmemiş, daimi ve hep kurulu olan Kerbela Meydanı’nda çağlar boyunca serrini kurban etmiştir.
Kapitalist modernitenin tüm kudurmuşluğuyla dünyanın dört bir yanını kasıp kavurduğu, talan edip kan döktüğü günümüzde de hakikat arayışçıları cümle mazlumlar aşkına semah yürümeyi sürdürmektedir. Halkımızın en değerli evlatları ışık, umut ve direnç olup Rehberlik hizmetini yürütürken bedel ödüyor, şehadete yürüyor. Toplumsal çözülüşün, kaçış ve düşkünlüğün dayatıldığı en karanlık zamanlarda Hakk deyip de düşen canlarımızın huzurunda dara durmak onların görünür kıldığı hakikate bağlı kalmakla mümkün olabilecektir.
Halk gerçekliğimiz bir bütün olarak hedefe konulduğundan bir nefsi müdafaa ve aydınlanma sürecine girilmiş, nice canımız bu süreçte yitirilmiştir. Zehirli bir dile, kandan beslenen ve fırsat kollayan savaş ağalarına ve nice riske rağmen; halkların rızalı ve ikrarlı birliğine, demokratik topluma ulaşılmasına vesile olmasını arzu ettiğimiz bu diyalog ve dönüşümler sürecinde, mazlumların yoldaşı Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un şehadet haberleri verildi. İçine doğdukları halk ve insan gerçekliğine olan bağlılıkları onları çok zorlu bir mücadelenin adanmış Dervişleri kıldı. Hakikat arayışında vardıkları menzil, Ana hakikatiydi. Özgürlüğü, eşitliği, cümle varlık ve insanlığı aşkla duyumsayıp cümlesiyle rızalı-ikrarlı yaşam kemalini o hakikatte bulup oradan hem halkımıza hem de insanlığa ışık ve rehber oldular. Kerbela meydanıdır ki zalimle mazlumun ebedi mücadele alanıdır; o meydan da Rehberleşip düşen canlar mazlumların gönlünde ve hafızasında ebedi bir ışık, umut ve direnç olarak yaşamayı, Rehberlik etmeyi sürdürürler… Aşk olsun canlar size! Aşk olsun ki zifiri bir karanlığı paramparça edip mazlumlara bir yol açtınız..
Barış, halklarımız açısından kolektif kazanımlar anlamına gelmektedir. Barış, tahakkümcü zihniyet ve ilişkilenme biçimleriyle, zehirli dille inşa edilemez. “Rıza hali” sevgi bağı, özgürlük ve eşitlik halidir ki barış bu durumun karşılığı olarak tecelli edebilmektedir. Ve cümle varlığın olduğu gibi, halkların hakları da baki ve vazgeçilemezdir. Somut gelişmeler bağlamında barış karşılıklı hak teslimiyle, hukuki ve anayasal güvencelerle, gerekli kurumlaşmalarla, yaraların sarılmasıyla, yani Rıza halinin tecelli ettirilmesiyle mümkün olabilecektir.
Aşk ile…