Raa/Reya Heqi-Alevilik; varoluş zemini, çoklu etkenler, nedenler ve sonuçlarla karakterize olmuş, yaşanmış ve yaşanmakta olan tarihsel-toplumsal bir varoluş biçimini ifade etmektedir. Tarihsel serüveni ve yürüyüşü boyunca kervandan kopan ve katılan bileşenleri ve sürekleriyle bir hakikat arayışıdır, bir varoluş mücadelesi ve direniş çizgisidir.
Rızasız-nefsanî yolun, varlığın/varoluşun bütünlüklü ve simbiyotik hakikatini inkâr ederek parçalı biçimde tarif eden, nesneleştiren, kadını düşürmekle başlayıp insanlığı düşüren, kullaştıran, kendi mecrasında evrilip çağımızda bir bütün olarak biyosferi tüketme noktasına gelen zihniyet ve edimleri karşısında;
Evreni aynı Öz’den doğarak var olan simbiyotik ilişkiler ve oluşlar bütünü olarak kavrayıp açıklar. İnsanı; alemler-boyutlar biçiminde açıkladığı bu oluşlar bütününün bilen, el ile işleyip dil ile söyleyen “bileşkesi-tecellisi” ve cümle varlığa karşı efendi değil, sorumlu olan ve bu bağlamda Sırat-ı Mizan’dan geçerek, yani vicdan terazisinde aklanması zorunlu olan formu biçiminde tarif eder. Bu vicdanın tecelli ölçüleri ise Yol’un Rızalık-Razılık üzerine kurulu temel ilkeleridir.
Rızasız yolun zihniyet ve edimleriyle Kadını-Anayı düşürme üzerine temellendirdiği kendini varediş biçimleri karşısında; Varoluşun kaynağı olan ilk Öz’ün zahir-kâinat boyutunu hakikatin dişil boyutu ve kendini varediş biçimi olarak kavrayıp açıklar. Bu bağlamda; Rıza ve İkrar üzerine kurulu biçimdeki varoluş ve işleyiş yasaları olan “Yol” Ana ile kurulmuş, kitab-ı kâinat yani evrene içerili tüm bilgi de Ana ile tecelli etmiş olduğu ve tüm bu bilgi de Rıza ve İkrar ile beraber bütünlüklü bir hakikat olduğu için Ana; erdemin, Kemaletin ve Yol’un sahibidir, Mürşid-i Kâmilullahtır.
Raa/Reya Heqi-Alevilik; varoluş çözümlemesi, bağlı olarak bilme ve inanma biçimi, anlam dünyası, üretim ve paylaşım anlayışı, varlık ve insanlıkla ilişkilenme biçimi, toplumsal formasyonuyla her dem de çağına ve dönemine cevap olma iddiasıdır. Bu bağlamda, cümleden ulu olan Yol, her çağda rehberimizdir. Çünkü Rıza Yoludur, tüm ilkeleri Rıza ve İkrar üzerine kuruludur. Bu esas hiçbir çağda ve hiçbir mekânda değişmez. Aleviler, Rıza Yolunu esas alırlarsa talip ve Alevi olabilirler. Rızasız yolun çamuruna, gasp ve talan yarışına, zihniyet ve her türlü edimlerine bulaşmak düşürür, hakikat yolundan, çizgisinden koparır.
Kapitalist-modernist vahşet insanlığı bir bütün olarak tanınmaz hale soktuğu gibi, tüm sürekleriyle Aleviler de bu vahşet sarmalına kapılmış çırpınır durumdadırlar. Sistematik asimilasyon ve çoklu şiddet araçlarıyla toplumsal kurumları ciddi biçimde darbelenerek rehberliksiz bırakılmış, zihniyet ve anlam dünyalarından da koparılarak, ağırlıkla modernist vahşetin nesneleri ve toplumsal tabanları durumuna düşürülmüş durumdadırlar.
Somut olarak önümüzde iki seçenek vardır ve ilki rızasız yolun tek tipçi versiyonunun kurbanı ve kulları olmaya boyun eğmektir ki kabul edilir değildir. Diğeri ise, her çağa Yolun rehberliğinde cevap olma geleneği ve iddiasıdır ki esas olan seçeneğimiz de budur.
Kapitalizm ve ulus devlet vahşeti sadece iki paylaşım savaşı sırasında on milyonlarca cana ve hesaplanamaz, bilinemez acılara mal oldu. Bu vahşetin Anadolu ve Kürdistan ayağında, aralarında toplumsal özelimizin de olduğu ve ötekileştirilenlerin birçoğunun yok olmasıyla sonuçlanan trajediler yaşandı. Anadolu ve Kürdistan halklarının önceki direniş geleneklerinden beslenen ve sonrasındaki yarım asrı aşan mücadelelerinin bileşkesi olarak niteleyebileceğimiz son Kürt direnişi üzerinden gelişen ve demokratikleşme temelli bir barışa evrilmesi arzulanan bir süreç içindeyiz. Bir demokratikleşme ve barış söz konusu olacaksa sadece Kürt halkını değil, tüm etnisite, inanç kimlikleri, kadınlar, emekçiler ve diğer toplumsal kesimleri de kapsayacak, olumlu anlamda bölgesel sonuçları da olacaktır.
Peki, Aleviler olarak bu süreci karşılamaya ve sahiplenmeye ne kadar hazırız? Eşit yurttaşlığı nasıl tanımlıyor, bu eşitlikten ne anlıyoruz? Esas olarak toplumsal özelimize seslenme kaygısıyla evrensel niteliğine ve tarihsel misyonuna sürekli göndermeler yaptığımız öğretimizden hareketle sürece dair önermelerimiz, katkımız ve taleplerimiz nedir? Genele önermelerimiz ve katkılarımız dışında; rızalaşma manası yüklediğimiz bu demokratikleşme sürecinde ağır tahribatlara uğratılmış olan toplumsal bedeninin ve kurumlarımızın yeniden inşasına, insansızlaştırılmış ve demografik değişime uğratılmış tarihsel yaşam alanlarımızda yaşamın yeşertilmesine dair önerme ve projelerimiz olacak mı?
Süreç bağlamında, Alevi cenahından yaşamın tüm alanlarına dair derinlikli ve kapsamlı çalışmalar, her sürek ve kurumdan aydınlarımızın, rehberlerimizin önündeki acil görev olarak durmaktadır.
Aşk ile.