• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
22 Temmuz 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Barışa giden bir yol hikayesi

22 Temmuz 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum, Güncel, Manşet
Barışa giden bir yol hikayesi

Tarihi bir ana tanıklık edeceğimiz için heyecan, merak, ara ara tedirginlikle çıktığımız bu yolda bizleri nelerin beklediği soruları da kafamızda deli gibi. Analizler, yorumlar, paylaşımlar, arada esprili kulislerle geçen yolculuğumuz Diyarbakır’da başladı

Zuhal Atlan

Dile kolay… 46 yıl…

Hayatında en değer verdiğini, zamanı geldiğinde gözden çıkarmak zor olsa gerek. Ama bu zorluk daha iyiye, daha güzele ve daha anlamlı bir yaşama hizmet edecekse neden olmasındı? Değişim de böyle değil mi? Zorlu, sancılı, gelgitli, kaoslu… Gidilen yolda kararlı adımlar sonucunda ışık görüyorsan, kazandıracağına ve başarılı olacağına inanıyorsan neden olmasındı? Zamanı geldiğinde ve şartlar olgunlaştığında değişimi hissetmek, hissettirmek, hislerle yetinmeyip yaşamak neden olmasındı?

İşte o an gelip çattığında hüzün olsa da gidilen yolda açılan kapının kendinden sonraki her kapıyı açtığı bir şey değil midir değişim? Açılan kapının ardı arkasının geleceğini bilerek yola koyulmak… Koyulduğun yolda engeller olacağını bile bile adımlarını geriye sarmadan ileriye atmak.

Ankara’dan Süleymaniye’ye gitmek için buluştuğumuz Diyarbakır’da, otobüse yürürken bu düşünceler zihnimi meşgul ediyordu. Gazeteci ve yazarlar için ayrılan ve camına 1 no’lu şeklinde yapıştırılan yazıyı tebessüm ederek okuyup bindim otobüse. PKK’nin, silahlara veda edeceği törene gitmek üzere yola çıkan otobüstü bindiğim.

Tarihi bir ana tanıklık edeceğimiz için heyecan, merak, ara ara tedirginlikle çıktığımız bu yolda bizleri nelerin beklediği soruları da kafamızda deli gibi. Analizler, yorumlar, paylaşımlar, arada esprili kulislerle geçen yolculuğumuz Diyarbakır’da başladı. Tabii önemli bir yer Diyarbakır. Nam-ı-değer Amed, Kürt özgürlük mücadelesinde birçok olaya tanıklık etti. Gözaltı, tutuklama, baskı, işkence ama buna karşı hiç bitmeyen bir mücadele ve direniş. Payitaht olmanın sorumluluğu altında ezilmek istemeyen mağrur bir gurur, ara ara mahcubiyet, bazen de sonunda fırtına olabileceğini bildiği bir sessizlik…

Selam verip yerlerimizi alınca koyulduk yola. Önce Mardin, sonra Cizre, oradan da Habur, Erbil ve nihayetinde Süleymaniye. Nusaybin’e vardığımızda meraklı bakışlarımızla “Bağırırsak sesimiz duyulur” misali Rojava sınırından geçtik. Ardından Cizre’ye geçişimizde anılarım beni rahat bırakmadı. Sokağa çıkma yasağı sürecinde toprağa düşenlerin aileleriyle yaptığım röportajlar, Dicle’nin suyunda kaybolup giden bedenler, panzerlerin saat 21:00 olduğunda sokağa çıkma yasağını ilan ettiği anonslar gözlerimde canlandı. Cizre’nin yaşadığı bu acıların tanıklığıyla yol alırken verdiğimiz molalarda halk tarafından coşkulu bir şekilde karşılanmamız, neden Süleymaniye’de olmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyordu.

Cizre’den sonra güzergah Silopi ve oradan da Habur. Sınırın diğer tarafına geçmeden büyük harflerle yazılı Habur Sınır Kapısı’nın fotoğrafını çekemeyen gazeteci yok gibi neredeyse. Normal şartlarda saatlerce bekletilen kapıda, bizler beklemediğimiz bir şekilde hızlıca geçebildik. Ancak her pasaport kontrol noktasında yaşanan tedirginlik benimleydi. Sınırın öte tarafına alınmama kaygısı… Neyse ki bir problem olmadan sınırı geçtikten sonra peşmergelerin kontrolündeki İbrahim Halil Sınır Kapısı’na vardık. Artık “Başka bir ülkenin” sınırları içindeydik. Resmiyetteki adıyla Kürdistan Bölgesel Yönetimi: Egemenlerin koyduğu sınırların adeta anlamsızlığını ifade eden ismiyle Güney Kürdistan ya da Başûrê Kürdistan.

İbrahim Halil Sınır Kapısı’ndan geçişimizle Güney Kürdistan’daki ilk durağımız Duhok. DEM Parti Eş Genel Başkanlarının da aralarında olduğu heyetle birlikte, Duhok yetkilileri tarafından samimi bir şekilde karşılandık. Güney Kürdistan’daki basının ilgisi yoğundu. Heyetin kısa bir açıklamasından sonra hep birlikte Erbil’e doğru yola çıktık. Temmuzun neredeyse ortası sayılan bir zamanda, sıcak hava sürekli peşimizdeydi. Ancak sıcaklığı kim dert ederdi ki, an’a tanıklık etmeye çok az kala.

Erbil’de kaldığımız gecenin sabahına uyanmanın sabırsızlığıyla Süleymaniye’nin Dukan kasabasına doğru olağanüstü bir güvenlik konvoyuyla yola çıktık. Yaklaşık 30 eskort araç eşliğinde çıktığımız yol engebeli, yer yer inişli çıkışlı ve sonu hep yukarıya doğru çıkan bir yol.

46 yıllık mücadelede yöntem değişikliğine gitmenin an’ına tanıklık etmek tarihi olacaktı. Çünkü; “coğrafya kaderdir” sözünü ters yüz ederek kaderine razı gelmeyen ve bunu değiştirmek isteyen bir hareketin, silahları imha edeceğine tanık olmaktı söz konusu olan.

Yaklaşık 3 saatlik yolculuğun ardından nihayet törenin yapılacağı alandaydık. Telefon ve kameraların kesinlikle alınmayacağı yönünde gelen uyarılar üzerine kalem ve not defterlerimizle güvenlikten geçtikten sonra üstleri beyaz brandalarla çevirili tören alanında yerlerimizi aldık. “Jasane Cave” yazısına odaklandığım anda, yanımızda “operation for the peace” yazılı peşmerge grubunun içinde buldum kendimi. Bir grup gerillanın açıklama yapacağı platform, karşısında gözlemciler ile gazeteci grubu, beyaz bir kazan ve izleyicilerin bulunduğu bir yerde olacaktı silahları imha etme eylemi.

Alandakilerin neredeyse tamamında bir tedirginlik ve gerginlik hakimdi. Bir yandan “Nasıl olacak?” sorusu kafamı kurcalarken bir yandan da gözlerimi uzaklardaki merdivenlerden ayıramıyordum. Gözümü birazcık kırparsam önemli bir an’ı kaçıracakmışçasına beklemekteydim gelecek olan grubu. Yürüyüşleri, konuşmaları, tavırları, duruşları nasıl olacak diye soran bir zihinle haşır neşirken önde koyu yeşil bir üniforma giyen kadın, arkasında onu takiben silahları eşliğinde gelen gerilla grubu, hızlı bir şekilde merdivenlerden iniyordu. O an, “Ben neredeyim?” sorusuyla beraber hayal ve gerçeklikle karışık bir haldeydim.

Güçlü, kararlı, kendinden emin adımlarla ilerleyen ve kendilerini, “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” diye adlandıran grup açıklama yaptı. Türkçe açıklamasını yapan Besê Hozat’ın, “Biliyoruz şimdiye kadar hiçbir şey kolay, bedelsiz ve mücadelesiz olmadı; tersine her şey her gün ağır bedeller ödeyerek ve dişle-tırnakla mücadele ederek kazanıldı. Elbette bundan sonrası da zorlu bir mücadele ile olacak” sözü yeni bir mücadelenin başlangıcını özetler gibiydi. Ne de olsa bu savaşta on binlerce insan yaşamını yitirdi. Şimdi barışma zamanıydı. Ama barışmanın bu kadar kolay olmayacağını biliyor ve bunun farkındalardı. Ancak grup barışın gücüne inanmış olacak ki en değer verdikleri şeyi yani silahlarını imha etti ve geldikleri yere döndüler. Bu kadar net bir tavır karşısında kim barışmaktan korkabilir ki?

Diyarbakır’a doğru otobüs hareket edince, Vedat Türkali’nin Güven romanındaki şu satırlar aklıma düştü: “Çirkinlikleri karayazgıya dönüştüren nedenleri bulup çıkarmak, size değil de kime düşer? Bunu ancak siz yapabilirsiniz! Yapamıyorsanız kendinizi değiştirmeye bakın. Olanları görüp de hiç mi acı duymadınız yüreğinizde? Değiştirme isteği var demektir; gücünüz niye olmasın? Anahtarı sizde bu işin. Güvenin kendinize!”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Şirnex hedefte: Ayda beş ÇED kararı

Sonraki Haber

Sermayenin ve ‘kutsal devletin’ bekası, toplumun ve canlının bekasına karşı…  

Sonraki Haber
Varlığını ‘terörle mücadele’ retoriğine borçlu bir rejim!

Sermayenin ve ‘kutsal devletin’ bekası, toplumun ve canlının bekasına karşı…  

SON HABERLER

Pîrsûs anmasında gözaltına alınanlar serbest bırakıldı

Pîrsûs anmasında gözaltına alınanlar serbest bırakıldı

Yazar: Yeni Yaşam
22 Temmuz 2025

Dağdan inmek, silah yakmak

Dağdan inmek, silah yakmak

Yazar: Yeni Yaşam
22 Temmuz 2025

Sembollerin ötesinde, süreçte hukuki güvence ihtiyacı

Sembollerin ötesinde, süreçte hukuki güvence ihtiyacı

Yazar: Yeni Yaşam
22 Temmuz 2025

Varlığını ‘terörle mücadele’ retoriğine borçlu bir rejim!

Sermayenin ve ‘kutsal devletin’ bekası, toplumun ve canlının bekasına karşı…  

Yazar: Yeni Yaşam
22 Temmuz 2025

Barışa giden bir yol hikayesi

Barışa giden bir yol hikayesi

Yazar: Yeni Yaşam
22 Temmuz 2025

Şirnex hedefte: Ayda beş ÇED kararı

Şirnex hedefte: Ayda beş ÇED kararı

Yazar: Yeni Yaşam
22 Temmuz 2025

Haciz sırasında avukata silahlı saldırı

Haciz sırasında avukata silahlı saldırı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır