Coğrafyamız acılı, anne yüreklerimiz yaralıdır. Her karış toprağında, genç bedenlerin kanı vardır. O kana hürmeten de olsa, kesinlikle barışı sabote edecek söz söylenmemeli, giden canların ideallerini gerçekleştirmek, bunun için çabalamak her yurtseverin yurtseverlik görevi olmalıdır
Sibel Sütpak
Ne demişti Devlet Bahçeli? “Barış, tek kanatlı bir kuş değildir” diye.
Ve kuşlar, tek kanatlı uçmaz.
Evet, kuşun tek kanatlı uçması doğasına da, fizik kurallarına da aykırıdır. Çünkü denge şarttır. Dengenin sağlanması için de sağ ve sol kanatların eksiksiz şekilde yerini alması gerekiyor. Aksi durumda yalpalanma olur ki, sonu facia olur.
İşte bu yüzden yarım asır yıl sonra bu fırsat ele geçmişken, dört elle sarılıp, kaçırmamak gerek. Hiç kimsenin, ben kuşa kanat olamam, deme lüksü yoktur. Çünkü “Kürt Sorunu” bu ülkenin onlarca yıldır kanayan yarasıdır. Aşağılanan, hor görülen, yok sayılan bir milletin haklı isyanı ve bu isyanın en acımasız en adaletsiz şekilde bastırılması sorunudur.
En güvenli yer insanın “Evi’dir ya hani, işte on binlerce insan, o güvenli yerinden edildi. Güvenli yuvası yakıldı, yıkıldı, talan edildi. Ev ahalisinin gözleri önünde oldu tüm bu insanlık dışı uygulamalar. Babalar, anneler, evlatlar, torunlar, dedeler, nineler en sevdiklerinin yanında işkence gördüler.
Hani konuşarak anlaşır ya insanlar, işte bu insanlar konuşamadılar bile. Çünkü yasak bir dil(!)in insanlarıydılar. Ve bu mağduriyeti yaşayan insanların ellerinde silah, üzerlerinde üniforma yoktu. Öyle savaşçı falan değil, kendi hallerinde, kültürlerinde yaşam süren sivil insanlardı.
Köklü kültürleriyle hayatlarını sürdürmeye çalıştıkları yaşam alanları ellerinden alındı, virane döndü güvenli evleri, yok edildi cennetleri. Akabinde dağ yolunu tuttular, haksızca ellerinden alınan haklarını geri almak için…
İşte bugün, ülkenin gündeminde olan ve konuşulan tek konu bu.
Önemlidir, çünkü ülke kaderini belirleyecek bir konudur.
Önemlidir, çünkü ülkenin her yönüyle; ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka ilgilendiren ve çözüldüğünde ülke geleceği açısından huzur ve refah sağlayacak bir konudur.
Bu kadar önemli olan bir konuyu, tabi ki de bu ülkede yaşayan her birey, her STK, her siyasi parti önemsemelidir. Herkes deyim yerindeyse, elini taşın altına koymalıdır. Herkes sağ veya sol, fark etmeksizin barış güvercinin kanat sıralamasındaki tüyler gibi yerini almalıdır.
Hiç kimsenin, hukuk eşit işlemiyor vs. gibi bahanelerin arkasına sığınma lüksü yok. Ve hiç kimse bu ülkede Kürt halkı kadar haksızlığa uğramadı. Daha geçen gün oğlunun kemiklerini göremeyen bir anne, oğlunun (kemik) hasretiyle can verdi bu ülkede.
En somut, en güncel örnektir Cumartesi Annesi olan Emine Ocak. Otuz (30) yıl boyunca oğlunun kemiklerini sordu ve bu dert ile gözlerini yumdu bu dünyaya. İnsan olan, salt bu örnekten dolayı da “Barış” istemeli, Emine analar oğullarının onlarca yıldır kayıp bedenlerine kavuşsun diye desteklemeli bu süreci. Aksini dile getirmeyi büyük utanç olarak görmelidir.
Coğrafyamız acılı, anne yüreklerimiz yaralıdır. Her karış toprağında, genç bedenlerin kanı vardır. O kana hürmeten de olsa, kesinlikle barışı sabote edecek söz söylenmemeli, giden canların ideallerini gerçekleştirmek, bunun için çabalamak her yurtseverin yurtseverlik görevi olmalıdır.
Çünkü kimlik, varlık mücadelesi verenlere, liyakat borcudur barışı savunmak.
Barış şartlarını konuşmak, ne benim ne senin görevindir. Sadece ve sadece “Tarafların” görevidir. Onlarca yıldır, canlarını ortaya koyup, zorlu koşullarda mücadele verenlerin kararına, bize saygı duymak düşmelidir. Fikir beyan edip, yol göstermeye çalışmak, had aşmak olur ki, bu da hiç kimseye yakışmaz. Nasıl ki, her iki tarafın görevi masaya oturup konuşmaksa, yurtsever ya da vatanseverlerin görevi de, masada konuşulan karara saygı duyup, desteklemek olmalı, barış kuşunun kanatlarının tüylerini tamamlamak olmalıdır.