HDK’nin Konya’da düzenlediği ‘Barışı inşa etmek’ panelinde, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mesajları ve barışın inşa süreci tartışıldı
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Konya İl Meclisi, 1 Ekim 2024 tarihinde başlayan, Kürt sorununun demokratik çözümü tartışmalarına ilişkin “Barış İçin 1 Milyon İmza” kampanyası kapsamında “Barışı inşa etmek” başlığıyla panel gerçekleştirdi.
Bir düğün salonunda düzenlenen panele Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, İnsan Hakları Savunucusu ve Saadet Partisi Eski Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 27’nci Dönem Milletvekili Prof. Dr. Cihangir İslam konuşmacı olarak katılırken, panelin moderatörlüğünü Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Eğitim Üyesi Prof. Dr. Yakın Ertürk üstlendi. Yoğun ilgi gösterilen panelde “Barışta herkes kazanır” yazılı pankart asıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Ertürk, demokratik gerilemeyle beraber ekonomik altyapının tahrip edildiği ve toplumsal kutuplaşma gibi pek çok faktörün açığa çıktığına işaret ederek, “Dünyadaki çoğu barış sürecinde yürütülen çeşitli çalışma alanlarında şahsen yer aldım ve bazılarını daha yakından tanıyorum. Savaş süreçlerinde yoksullaşma, mülksüzleşme ve servet yoğunlaşması artmakta. Çeteleşmeye bağlı olarak yeni güvenlik sorunları oluşmaktadır. Sokaklar artık silahlarla değil ama çetelerin tehdidiyle tehlike altına girmektedir. Kadın ve azınlıklara yönelik şiddet ve ayrımcılık artmakta ve yaygınlaşmakta ne yazık ki silah ve adalet ikilemini kökünden çözebilmiş barış sürecinin varlığından söz etmek zor,” dedi.
‘107 bin kişi hayatını kaybetti’
Ardından söz alan Ahmet Faruk Ünsal şunları aktardı:
“1984’ten bu yana televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda ve internet medyasında, çatışmanın olmadığı, ölümlerin olmadığı, karşılıklı ithamların ve nefret dilinin olmadığı tek bir gün hatırlamıyorum. Çünkü 1984 yılını hatırlayacak durumdayım ve o günden bugüne yaşananlar halen tazedir. Şimdi böylesine ağır bir mesele söz konusudur. 41 yıldır her gün bu konuyu konuşuyoruz ama maalesef bir adım atamadık. Peki, bu 41 yılda neler yaşadık? Yaklaşık 107 bin kişi hayatını kaybetmiş ve bu çok korkunç bir rakamdır. 10 binlerce insan cezaevine düşmüş. Yine burası Konya ve buradan Avrupa’ya çok fazla gidenlerin olduğu bir kent olarak biliyorum burayı. Muhtemelen içinizde Avrupa’yı ziyaret etmiş olanlarınız da vardır. Avrupa’ya gittiğiniz zaman, bu metropollerde belediye otobüslerinde, kamusal alanlarda, parklar ve metroda en fazla duyacağınız ikinci dil Kürtçedir. Bizim insanlarımız, kendi vatanlarında yaşayamaz hale geldiği için Avrupa’ya göçmek zorunda kaldı.”
Savaşın Türkiye’ye maliyeti
On binlerce insanın yolunun cezaevlerinden geçtiği vurgusunu yapan Ünsal, “Dağlara çıkarlarımızın haddi hesabı yok. Bu tablo gerçekten çok ağır bir tablodur. Demokratik olarak, içinde yaşadığımız toprak parçasının bir devlet hüviyeti kazanması için sahip olması gereken en temel özelliklerinden biri olan hukuktan kopuşlar yaşandı. Faili meçhuller yaşandı, olağanüstü haller, sıkıyönetimler yaşandı. Bu problem nedeniyle devlet kendi içinden çürümeye başladı. Bir de bu işin maliyeti portresi var. İzzet Akyol’un sanıyorum bir araştırmasında okumuştum, aşağı yukarı 41 yılık savaşın, Türkiye halklarına maliyeti, bütün yan maliyetleri ile birlikte, 4 trilyon dolarlık bir kayba mal oldu. 3 milyar 853 trilyon 850 milyon gibi bir rakam kabaca 4 milyar lira kayıp! Şimdi bu Kürtler ne istiyorlardı da, biz bu kadar büyük bir bedeli yüklenmeyi göze aldık. Ülkemizin ağırlıklı olarak, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşayan ve batısında da ciddi bir nüfus olan Kürtler ne istiyorlardı ki, devlet onu vermeyerek bu kadar büyük ekonomik, demokratik ve beşeri bir maliyeti yüklenmeyi göze aldı” ifadelerini kullandı.
‘Rojava önemli bir deneyimdir’
Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) hem Suriye’ye hem de Ortadoğu’ya örnek olacak bir yönetim modeli inşa ettiğini belirten Ünsal devamla şunları kaydetti:
“Rojava, Ortadoğu içerisinde son derece önemli bir politik deneyimdir. Çünkü Ortadoğu, biliyorsunuz saltanatın altında yaşayan halkların olduğu bir coğrafyadır. Ancak SDG, Rojava deneyimiyle beraber Ortadoğu’da siyasal ufuk açacak bir perspektifi ortaya koymuşlardı. Şimdi anlaşılıyor ki biz, Suriye’de iktidarın yıkılmasından sonra da acaba biz Suriye’deki o yapıyı nasıl lokalize ederiz, geneline yayılmasını nasıl engelleriz ve Türkiye Kürtlerinin oradan ilham almasını nasıl engelleriz diye bir gayret içerisindeyiz ama orada asli unsur olduklarını görmüyoruz. Fakat, tarihin tekeri geriye işlemez. Ben Suriye’de özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan bu pratiğin Suriye’nin geri kalanına de Türkiye’ye de bir ilham olacağını ümit ediyorum.”
‘Ulus devlet artık çözüm sunmuyor’
Sonrasında söz alan Halide Türkoğlu ise, Kürt sorununun demokratik çözümüne dair PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın değerlendirmelerinin önemine dikkat çekerek, “Kadınlar açısından da halklar açısından da inançlar açısından da, doğa üzerinden düşündüğümüzde de Demokratik Ulus Paradigması üzerinden çözümü çok kıymetlidir. Kürt sorununun ulus devlet tarafından nasıl bir soykırım politikası haline getirildiğini gördük. Ulus devlet aklının Ortadoğu’da kendisini inşa ederken, tekçilik üzerine, milliyetçilik ve mezhepçilik üzerinden kendini inşa ettiğini gördük. Ulus devlet düşmanlaştırma üretirken de aslında sömürüyü hedefliyor. Mevcut haliyle artık dünya bu süreci üçüncü dünya savaşı olarak okuyor. Ortadoğu merkezli gelişen ve bu süreçte de artık ulus devletler bir çözüm sunmuyor. Ortadoğu’da artık ulus devlet temelli o aklının sorunlara çözüm olmamasının yanında, savaş rejimlerini derinleştiren bir yerde durduğu görülüyor. Belki de Bahçeli’de bunu gördü ve bunun üzerinden barış sözünü kurdu” şeklinde ifadeler kullandı.
‘Demokratik siyasete önemli bir rol yüklüyor’
Barış sürecinde geçmişten derslerin çıkarılması gerektiğine vurgu yapan Halide Türkoğlu, “Tartışmalar devam ediyor. Mevcut haliyle aslında değişen bir şey yok. Fakat Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu, Kürt sorunun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşme meselesine dair ciddi yoğunlaşması ve çabası var. Burada da aslında Türk Kürt ittifakını tekrardan gündeme getirme ve Ortadoğu’daki bu savaş rejimlerine karşı aslında hem Türkiye’nin hem Kürtlerin hem de Ortadoğu’da yaşayan insanların kazanabilmesi için yürütülen bir tartışma süreci. Sayın Öcalan, demokratik siyasete de burada ciddi bir rol yüklüyor. Yani burada demokratik siyasetin ve barışın inşasının temel görev alması ve bunu toplum ile konuşulması üzerinden aslında tartışmalar yürütülüyor ve bugün düzenlediğimiz panel de bunun bir parçasıdır” dedi.
‘Burayı dünyanın merkezi yapabiliriz’
Ardından konuşan Cihangir İslam ise şunları söyledi:
“Türklerin ve Kürtlerin iş birliği sonucunda, sadece bölgede değil bütün dünyada baskıların ve faşizmin yükseldiği şu dönemde ortak modeller geliştirebileceklerine inanıyorum. Bunu emperyal anlamda söylemiyorum, bu iş birliğinin ucu açıktır. Evet, bir rejim ihraç edeceğiz. Hukuk bütün insanlığın lehine olacak ve bütün insanların hakkını savunabilecek. Gerçekten bu tartışma demokrasiyi, çoğulculuğu, gerçek insan haklarını bugün tartışma meselesidir. Bunu da bu kapitalist dilden kurtarmak gerekiyor. Çok açık söylüyorum adına ister sosyalist deyin ister başka bir şey, paylaşımcı bir modeli üreterek ortaya koyduğumuzda inanın burayı dünyanın merkezi haline de getirebiliriz.”
Kaynak: MA