Barış ve demokratik toplum iddiasıyla, basın alanında yeni bir sorumluluk anlayışının ortaya çıkması gerekiyor. İktidarın ne diyeceğini önemsemeden, muhalefetin ne diyeceğini önemsemeden, mesleğini etik kurallar çerçevesinde, halkın vicdanını rahatlatacak ve takipçisi olacak bir sorumluluk bu
Mesut Balcan
Demokratik ve barışçıl bir toplum inşa etme hedefi, sandığımızdan çok daha geniş bir sorumluluk alanı gerektiriyor. İlk bakışta bu yük sadece iktidarın, siyasetçilerin veya ilgili muhatapların omuzlarında gibi görünse de, bu durumun çok ayaklı olduğu aşikâr. En önemlisi, tabandan, yani yerelden inisiyatif alınması hayati önem taşıyor. Yerel dediğimizde ise, basını, eğitimi, mahalleleri ve daha pek çok katmanı kapsayan çok yönlü bir dönüşüm gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bugün, kendi alanımız olan basın üzerinden bu dönüşümün odak noktalarını ve nasıl şekillenmesi gerektiğini ele alalım.
Ulus devlet tekçiliğinin gölgesindeki medya
Yüz yılı aşkın süredir ulus devlet anlayışıyla şekillenen kurumlarımız var ve bunların hepsinin dönüşmesi gerekiyor. Zira ulus devlet, doğası gereği tekçiliği dayatır. Basın alanında da durum farklı değil; kapitalist sistemin uyarlanmış haliyle, medya patronajları ve zenginlerin kontrolünde bir yapı mevcut. Son dönemlerde ise bu duruma, iktidarın ya da belli bir muhalefetin tam anlamıyla yandaşı olan bir basın anlayışı da eklendi. Yani anlayacağınız, halk için değil, gelir ve zenginleşmek için var olan bir basın ortamı oluştu. Bu yapıyı dönüştürmek kolay olmayacak, ancak imkansız da değil.
Barış ve demokrasi için basın sorumluluğu
Barış ve demokratik toplum iddiasıyla, basın alanında yeni bir sorumluluk anlayışının ortaya çıkması gerekiyor. İktidarın ne diyeceğini önemsemeden, muhalefetin ne diyeceğini önemsemeden, mesleğini etik kurallar çerçevesinde, halkın vicdanını rahatlatacak ve takipçisi olacak bir sorumluluk bu. Neyse ki, bu şekilde çalışma yürüten basın mensupları da mevcut. Belki de bize yol gösterecek farklı bir anlayış olarak “demokratik ulusta basın nasıl olmalı” tezi, ön açıcı olacaktır.
Demokratik ulus perspektifinde basın, ulus-devletin tekçi ve asimilasyoncu anlayışına karşı; çok kimlikli, çok dilli, çok kültürlü ve halkların eşit temsiline dayanan bir anlayışı savunur. Bu çerçevede basın:
- Çoğulcu ve katılımcı olmalı: Her halkın, inancın, cinsiyetin, kimliğin sesini duyurmasına alan açmalı ve medya tekelciliğine karşı toplumsal medya ağlarını güçlendirmelidir.
- Anadilde yayın hakkını savunmalı: Herkesin kendi dilinde haber alma ve ifade etme hakkını temel kabul etmelidir.
- Toplum merkezli olmalı: Sermaye ya da devlet odaklı değil, halk odaklı olmalı; haber üretiminde halkın ihtiyaçları, gerçekliği ve talepleri esas alınmalıdır.
- Barışçıl ve birleştirici olmalı: Toplumu ayrıştıran değil, halklar arasında diyalog ve ortak yaşamı teşvik eden bir dil kullanmalıdır.
- Özgür ve özerk olmalı: Siyasal iktidardan ve sermaye baskısından bağımsız, kendi kendini yöneten kolektif yapılara dayanmalıdır.
- Direniş ve hak haberciliği yapmalı: Ezilenlerin, yok sayılanların sesi olmalı; mücadelelerini görünür kılmalıdır.
Demokratik ulus perspektifinde basın; tekçi ulus anlayışını aşan, özgürlükçü, eşitlikçi ve halkların ortak yaşamını savunan bir işlev üstlenir. İşte tam da barışın inşası için bu bakış açısı elzemdir.
Ahlaki politik basın: Dönüşümün anahtarı
Toplumun dönüşümü için pratik bazı önermeler sunmak yerinde olacaktır. Ahlaki politik bir basın, yalnızca haber veren değil, toplumu dönüştürmeyi, özgürleştirmeyi hedefleyen bir bilinç ve sorumluluk taşıyan basın olmalıdır. Bu bağlamda:
- Hakikati esas almalı: Yalan, çarpıtma ya da manipülasyona yer vermemeli. Gerçeğin peşinden gitmeli, tarafsızlık değil, hakikatin tarafı olmayı benimsemelidir.
- Toplumsal sorumluluk taşımalı: Halkın çıkarlarını savunmalı, güçlünün değil mazlumun sesini yükseltmelidir. Ezilenlerin, ötekileştirilenlerin sesi olmalıdır.
- Politiktir ama partizan olmamalı: Halkçı ve demokratik bir siyaset anlayışıyla ilişkilidir; ancak herhangi bir partinin arka bahçesi haline gelmemelidir.
- Özgürlükçü ve çoğulcu olmalı: Farklı kimlik, inanç, dil ve kültürlerin ifade özgürlüğünü savunmalı; tekçi anlayışa karşı çoğulcu bir medya dili oluşturmalıdır.
- Kadın özgürlüğünü temel almalı: Cinsiyetçi dilden arınmış olmalı; eşit temsiliyet ve toplumsal cinsiyet duyarlılığı gözetmelidir.
- Ekolojik duyarlı olmalı: Doğanın sesi olmalı; ekolojik yıkımı sorgulamalı ve çevre haklarını savunmalıdır.
- Barışçıl olmalı: Savaş ve çatışma politikalarını değil, toplumsal barışı, diyaloğu ve çözümü teşvik etmelidir.
Ahlaki politik toplum için, toplumla birlikte hareket eden, adaleti, özgürlüğü ve eşitliği merkezine alan bir halk basını inşa etmeliyiz. Nitekim bunlar sağlandığında toplum zaman içinde dönüşecektir. O zaman herkesin, her kesimin bu sorumluluğu alma zamanıdır.
Peki, bu vizyonu gerçeğe dönüştürmek için somut olarak atılabilecek ilk adım ne olmalı?