• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
27 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Barışın örgütlü gücü: Sendikaların tarihsel ve güncel rolü

27 Haziran 2025 Cuma - 11:08
Kategori: Forum, Manşet
Barışın örgütlü gücü: Sendikaların tarihsel ve güncel rolü

Sendikalar sadece ekonomik taleplerin değil; toplumsal adaletin, özgürlüklerin ve demokrasinin de taşıyıcılarıdır. Savaşların yükünü en çok emekçiler, yoksullar ve kadınlar taşırken; barışın inşası da onların iradesiyle mümkün olabilir

Zülküf Güneş

Hatırlanacağı gibi, 10 Ekim 2015’te Ankara’da KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’nin öncülüğünde onlarca demokratik kitle örgütü, barış inisiyatifi, sendika ve siyasi partinin katılımıyla “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” düzenlenmek istendi. Mitingin amacı; Suriye iç savaşı, Ortadoğu’daki gerilimler ve haziran seçimi sonrası tırmandırılan çatışma ortamında, halkların eşit ve bir arada yaşama iradesini, savaşa karşı barış talebini güçlü biçimde dile getirmekti. Ancak miting daha başlamadan, yürüyüş koluna yönelik düzenlenen iki canlı bomba saldırısıyla kana bulandı. 104 insanımız hayatını kaybetti. Bu katliam sadece orada bulunanları değil; barışı savunan toplumsal vicdanı, ortak geleceği ve örgütlü mücadele geleneğini de hedef aldı. Diyalog ve uzlaşı yerine çatışma siyasetinde ısrar, sonrasında Sur, Cizre, Kobanê, Halep, Gazze gibi pek çok bölgede büyük yıkımlara ve ölümlere neden oldu. Bugün İran-İsrail savaşı ekseninde Ortadoğu’da yeniden yükselen şiddet dalgası, barışın ve demokratik çözüm yollarının ne denli yaşamsal olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

10 Ekim’de yitirdiğimiz barış düşü, başta emek ve demokrasi güçleri olmak üzere hepimizin omuzlarındadır.

Sendikaların rolü

Sendikalar sadece ekonomik taleplerin değil; toplumsal adaletin, özgürlüklerin ve demokrasinin de taşıyıcılarıdır. Bu yönüyle barış süreçlerinin toplumsallaştırılmasında kritik bir işlev üstlenebilirler. Savaşların yükünü en çok emekçiler, yoksullar ve kadınlar taşırken; barışın inşası da onların iradesiyle mümkün olabilir. Dolayısıyla bu toplumsal gruplar: Barış talebini kamusal alanda meşrulaştırabilir, demokratikleşme ile emek hakları arasındaki bağı görünür kılabilir, işyerlerinden mahallelere, okullardan meydanlara kadar barışın sesini yükseltebilir, Sosyalizm ve sınıf perspektifini barış süreçleriyle birleştirebilirler.

Türkiye’de barış mücadelesi

Kürt halkı, yüzyılı aşkın süredir hem kimliksel hem sınıfsal düzlemde eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürütüyor. 1980’lerden bu yana devam eden silahlı çatışma hali, tüm toplumda derin yaralar açtı. Bugün yeniden başlayan diyalog trafiği, toplumsal muhalefet için tarihsel bir fırsattır. Ancak bu sürecin başarıya ulaşması, sadece müzakere masasına değil; toplumun örgütlü iradesine, sendikalara ve demokratik kitle örgütlerinin tutumuna da bağlıdır.
Özellikle KESK ve DİSK, geçmişten bugüne barış ve demokrasi için sokaklara çıktı, eylemler düzenledi ve bedeller ödedi. TTB, savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu ilan ederek barışı savunmayı tıbbi ve etik bir sorumluluk olarak gördü. Bu kurumların yöneticileri yargılandı, baskıya maruz kaldı ama geri adım atmadılar. Çünkü bilirler ki savaş ve çatışma iktidarların çıkarına; barış, halkların geleceğine hizmet eder.

OHAL döneminde “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenlerin ve barış savunucusu kamu emekçilerinin ihraç edilmesi, barış mücadelesinde ödenen ağır bedellerden biridir. Ancak bu süreçte gösterilen dayanışma, uluslararası sendikal desteğin varlığı ve mücadele kararlılığı, barış talebinin evrenselliğini gözler önüne sermiştir.

Dünya deneyimleri

– Vietnam Savaşı sürecinde ABD’deki ilerici sendikalar, savaş karşıtı hareketin parçası oldular. Amerikan öğretmenler sendikası, ILWU, UE ve UAW gibi sendikalar; savaşın en çok yoksul ve işçi ailelerinin çocuklarını etkilediğini, bütçenin savaşa değil; eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere ayrılması gerektiğini savundular. Bu temelde savaşın işçilere maliyetini ifşa ederek protestolar düzenlediler. Ayrıca barışı sosyal adaletle birlikte savunarak halka anlattılar.

– Güney Afrika’da COSATU, apartheid rejimine karşı yürüttüğü sınıf temelli mücadeleyle barış sürecinin toplumsal zeminini hazırlayan temel aktörlerden biri olmuştur. Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve Ulusal Demokratik Cephe (UDF) ile kurduğu ittifak sayesinde, siyasal geçiş sürecine işçi sınıfının taleplerini dahil etmiş, barışı sadece silahların susması değil, sosyal adaletin tesisi olarak tanımlamıştır. 1990–1994 arasında süren geçiş döneminde hem grev stratejileri hem de yerel düzeydeki arabuluculuk çabalarıyla süreci destekleyen COSATU, demokratik anayasanın oluşumunda örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık gibi temel hakların güvence altına alınmasında etkili olmuştur. Barış sonrası dönemde ise sosyal eşitsizliklere karşı sürdürdüğü mücadeleyle yapısal barışın kalıcılaşmasına katkı sunmuştur. COSATU örneği, emek ve barış arasındaki bağı kuran stratejik bir sendikal örnek olarak dünya emek hareketlerine ilham vermiştir.

– Kolombiya’da, FARC ile hükümet arasındaki barış sürecinde sendikalar; barışın sadece silah bırakmakla sınırlı kalmaması, sosyal adaletle tamamlanması gerektiğini vurgulayarak sürece aktif biçimde dahil oldular. Özellikle kamu emekçileri ve öğretmen sendikası FECODE; kırsal bölgelerdeki toplumsal dönüşüm süreçlerine müdahil oldu, barış eğitimi müfredatlarına katkı sundu, okullarda barış çalıştayları ve farkındalık etkinlikleri düzenledi. Kolombiya İşçi Merkezi (CUT) ve diğer sendikalar; toplumsal haklar güvence altına alınmadan kalıcı barışın mümkün olamayacağını belirterek halkçı politikalarla sürecin güçlendirilmesini savundular.

– İrlanda’da ICTU, UNITE, UNISON gibi sendikalar; mezhepsel bölünmeyi aşan sınıf dayanışması söylemiyle barışın sosyal adaletle birlikte inşa edilmesi için güçlü bir mücadele yürüttüler.

– İspanya’da, ETA sonrası barış sürecine demokratik, ilerici ve sınıf temelli mücadele yürüten en büyük sendikalar ELA ve LAB sürece aktif katkı sunmuştur. Her iki sendika da Bask halkının kendi kaderini tayin hakkını savunarak, demokratik ve kitlesel mücadele yöntemleriyle Bask bölgesinde barışın yalnızca siyasi değil; toplumsal düzlemde gelişmesi için çalışmıştır. İspanyol devletinin baskıcı güvenlik politikalarına karşı çıkan bu sendikalar, aynı zamanda siyasi tutukluların haklarını ve ifade özgürlüğünü de savunmuştur. Sendikaların bu tutumu, Bask barış sürecinin yalnızca devletler arası değil; halkın katılımına dayalı bir barış olarak gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Türkiye’de durum

1. Savaşın en ağır bedelini emekçiler öder: Güvenlik bütçeleri, sosyal hizmetlerin tasfiyesine yol açar.

2. Toplumu barışa hazırlamak sendikaların görevidir: Barış ve demokrasi kültürü, işyerlerinden doğru toplumun tüm kesimlerine yayılabilir.

3. Sendikal sahiplenme meşruiyeti artırır: Barış, demokrasi ve hakların önünü açar; sendikaların sahiplenmesiyle toplumsal kabul güçlenir.

4. Kadınların ve gençlerin mücadelesiyle bütünleşmelidir: Barış ve demokrasi, kadın emeği ve gençliğin geleceği için vazgeçilmezdir.

Barış için sendikal yol haritası

– Yerel, bölgesel ve merkezi düzeyde barış ve demokrasinin önemini vurgulayan toplantılar ve buluşmalar yapılabilir.

– Farklı kimlik, inanç ve düşünceler üzerinden yaratılan fay hatlarının ortadan kaldırılması; halkların birbirini anlama ve tanıması için öncülük yapılabilir.

– İşyerlerinde, sendika toplantılarında, kongrelerde barış ve demokrasi üzerine tartışmalar, kararlaşmalar ve pratik adımlar atılabilir.

– Uluslararası sendikal birliklerle koordinasyon ve dayanışma güçlendirilerek ortak kampanyalar yürütülebilir.

Unutulmamalıdır ki; doğru bir öncülük istenilen sonuca ulaştırabilir. Korku bulaşıcı olduğu gibi, cesaret de bulaşıcıdır. Bu süreçte atılacak cesur adımlar hem toplum için hem de siyaset için ön açıcı olacaktır.

En örgütlü talepler

Demokrasinin kurumsallaşma sürecinde, dünya deneyimlerinin de gösterdiği gibi, sendikal hareketlere hayati sorumluluklar düşmektedir. Her ne kadar Türkiye’de mevcut durum buna zemin sunmasa da, dünyada sendikaların yalnızca üyelerinin ekonomik ve sosyal haklarını savunan yapılar olmanın ötesine geçerek; ülke yönetiminde söz ve etki sahibi toplumsal aktörler haline geldikleri güçlü örneklerle sabittir.

Özellikle İskandinav ülkelerinde (İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya) sendikalar; sosyal politikaların belirlenmesinde hükümetlerin kurumsal muhatabı olarak yer almakta, karar alma süreçlerine doğrudan katılmaktadır. Almanya ve Avusturya’da ise sendikalar, işyerlerinden başlayarak şirket yönetim kurullarına kadar uzanan ortak karar mekanizmalarının asli unsurlarıdır. Latin Amerika’da sendikal hareketler, kitlesel örgütlenme gücüyle doğrudan siyasal süreçleri etkileyerek; sosyal güvenlikten eğitime, kamusal hizmetlerden çalışma yaşamına dek birçok alanda belirleyici rol üstlenmektedir. Fransa ve İtalya’da ise sendikalar, sokaktaki mücadele gücüyle; grev, direniş ve kitlesel eylemler aracılığıyla hükümet politikalarını geri adım attırabilecek düzeyde etkili olabilmektedir.

Verili örnekler, sendikaların toplumsal muhalefetin ve demokratik yönetimin asli bileşenleri olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır. Emeğin sesinin ülke yönetiminde yer bulması yalnızca gereklilik değil; aynı zamanda zorunludur. Bu noktada, emekçiler ve emek örgütleri açısından, devlet-iktidar aygıtından; onun ideolojik simgelerinden ve düşünsel kodlarından köklü bir kopuş yaşamsal önemdedir. Devletin geleneksel söylemlerine yaslanan, iktidarın düşünsel formlarına sıkı sıkıya bağlı kalan bir çizgiden özgün bir sınıf ideolojisi çıkmaz. Böyle bir konumlanış, nihayetinde kapitalizmin nesneleştirici sisteminin yapısal bir ortağı olmaktan öteye geçemez. Bu temel ön koşul yalnızca sendikalar için değil; toplumsal muhalefeti temsil etmeye aday siyasi yapılar açısından da geçerlidir. Devlet ve iktidar araçlarıyla ilişkisini netleştirmeyen her yapı, en fazla “sol” ya da “muhalif” olabilir. Ancak asla gerçek bir toplumsal dönüşümün öznesi haline gelemez.

Bu bağlamda, Türkiye’de sendikalara ve toplumsal muhalefete düşen en temel sorumluluk; demokratik bir toplumun inşasında aktif rol üstlenmektir. “Daha az iktidar, daha çok demokrasi” şiarıyla; merkeziyetçi, hiyerarşik ve bürokratik iktidar yapıları karşısında, yerel demokrasiyi, halk iradesini ve toplumsal katılımı esas alan bir yaşamın örgütlenmesi gerekmektedir. Böyle bir yaşam, toplumun farklı kimliklerinin, kültürlerinin ve toplumsal öznelerinin kendileriyle ilgili kararlarda ortaklaşmasını zorunlu kılar.

Demokrasi gibi barış da; iktidarların lütfu değil, toplumun örgütlü iradesinin ürünüdür. Savaş ve çatışmaların en çok mağdur ettiği emekçiler, barışın da en güçlü taşıyıcısı olabilir. Bu nedenle sendikal hareket, bu süreçte edilgen ve izleyici değil; aktif bir özne olmalıdır.
Çünkü onurlu bir barışla inşa edilecek demokratik bir toplumda yalnızca çatışma ve savaş değil; baskı, adaletsizlik ve sömürü de son bulacaktır.

O hâlde, şimdi susma değil; barış ve demokrasi için örgütlenme ve mücadele zamanıdır.

* Eğitim Sen Genel Sekreteri

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Eski belediye eşbaşkan Göksu’nun tahliyesi 3 ay engellendi

Sonraki Haber

Ailelerden İmralı başvurusu

Sonraki Haber
Ailelerden İmralı başvurusu

Ailelerden İmralı başvurusu

SON HABERLER

İsrail’in İran’a saldırılarında 1190 kişi yaşamını yitirdi

İsrail’in İran’a saldırılarında 1190 kişi yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

126 kişi için kısıtlılık bitti, dosyaya gizlilik getirildi

İzmir yangınlarında 1 kişi tutuklandı 3 kişi gözaltına alındı

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Trump’tan İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmelerine destek

ABD’de ‘doğumla vatandaşlık hakkına sınırlama’ yolu açıldı

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

CPJ’den Zeynep Durgut için çağrı

CPJ’den Zeynep Durgut için çağrı

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Putin Ukrayna’yı ‘ön koşulsuz’ müzakereye davet etti

Putin: Ukrayna’yla üçüncü tur müzakerelere hazırız

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

IPI’nın haftalık raporu yayınlandı

IPI’nın haftalık raporu yayınlandı

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Bornova yangını yayıldı: Bir mahalle tahliye edildi

Bornova yangını yayıldı: Bir mahalle tahliye edildi

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır