Ankara’ya alınmayan Barış Anneleri, maruz kaldıkları bu duruma “Başımızdaki tülbentlerden korktular” diyerek tepki gösterdi
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle cezaevlerinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan tutukluların aileleri ve Barış Anneleri İnisiyatifi üyelerinden oluşan 100 kişilik bir heyet, Adalet Bakanlığı yetkilileri ile görüşmek üzere 2 Nisan’da Diyarbakır’dan Ankara’ya doğru yola çıktı. Ancak Ankara girişinde polislerce otobüsleri durdurulan anneler, hiçbir gerekçe gösterilmeden kentte sokulmadı. Yapılan görüşmeler sonucunda kente girişlerine izin verilen 8 kişilik bir heyet, Adalet Bakanlığı yetkileri ile yapmak istedikleri görüşemeye olumlu yanıt alamadı.
Bu nedenle sadece İnsan Hakları Derneği (İHD), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yetkilileriyle görüşen tutuklu aileleri ve Barış Anneleri, Diyarbakır’a geri dönmek zorunda kaldı.
8 kişilik heyette yer alan Barış Anneleri’nden biri olan Maşallah Işık Arslan, 2015 yılında insan hakları örgütleri ve siyasilerin çabalarıyla hastalığı nedeniyle tahliye edilmesinden iki ay sonra yaşamını yitiren Abdülmecit Arslan’ın annesi.
İHD’nin hasta tutuklu raporlarında yer alan Abdülmecit Arslan, 2012 yılında 68 gün açlık grevinde kalmış, cezaevi koşulları ve 5 kez sürgün edilmesi sonucu akciğer kanserine yakalanmıştı.
Oğlum tecrit kırılsın diye açlık grevinde
Oğlunun açlık grevi sonrası iyi tedavi edilemediği için hayatını kaybettiğini söyleyen anne Arslan, oğlunu ölüme götüren süreci şu sözlerle anlattı: “Oğlum tecrit kırılsın, diye açlık grevine girmişti. Açlık grevinden sonra da 8 ay boyunca sürdün edildi. Disipli cezası verildiği ne görüşene gidebildik ne de telefonda konuşamadık. Bu yüzden hasta olduğunu da bilmiyorduk. Yasak bittikten sonra cezaevine gittiğimde hasta olduğunu, yanlış ilaçlarla tedavi edildiği için durumunun ağırlaştığını öğrendim. Ona ‘cezaevinde sana neler oldu’ diye sormaya bile kıyamıyordum.”
Herkes elinden geleni yapmalı
Bugün yine aynı taleple binlerce tutuklunun açlık grevinde olduğuna işaret eden anne Arslan, bu tutuklulara sahip çıkmak gerektiğini vurguladı. Arslan, “Artık yeter. Bütün insanlara çağrım var. Herkes bu konuda elinden geleni yapmalı” dedi.
‘Sorumlusu devlet’
Anne Arslan, Adalet Bakanlığı yetkilileri ile yapmak istedikleri görüşmeye olumlu yanıt verilmemesine de öfkeli. Arslan, bunu “Açlık grevindekilerin başına bir şey gelirse sorumlusu bir şeyler yapmayan herkestir, devlettir” sözleriyle dile getirdi.
Oğlunu açlık grevi sonucu kaybeden bir anne olarak bugün bütün annelerin yüreğindeki acıyı çok iyi bildiğini söyleyen Arslan, “Ölene kadar mücadele etmeye devam edeceğim. Barış Annesi olma yolunu hiçbir zaman terk etmeyeceğim. Kimse artık evinde oturmasın. Açlık grevindekilere sahip çıkalım. Açlık grevinde olanların direnişini selamlıyorum. Biz kazanacağız çünkü haklıyız” dedi.
‘Başımızdaki tülbentlerden korktular’
Eşi Süleyman Doğanay’ı 1997 yılında faili meçhul cinayet sonucu yitiren Barış Annesi Doğanay’ın 5 yıldır cezaevinde olan çocuklarının her ikisi de müebbet hapisle yargılanıyor.
“Annelerin yüreği artık yanmasın” diyen Doğan, şunları söyledi: “Binlerce kişi açlık grevinde. Bu nedenle evde yemek yapıp yiyemiyoruz. Açlık grevindekilere bir şey olursa sorumlusu AKP’li yetkililerdir. Sorumlu onlar olmasaydı bugün bu kadar annenin önünü kesmezlerdi. Başımızdaki tülbentlerden korktular. Ellimize hiçbir şey yoktu. Tecridin son bulması, çocuklarımızın artık ölmemesi için gidip görüşecektik. Herkes bu zulmün karşısında durmalıdır. Bütün anneler el ele verirse tecrit kalkar, cenazeler gelmez. Sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bir şeyler yapmak zorundayız. Ankara’ya gelene kadar 10 yerde kimlik kontrolü yaptılar. Ne için geldiğimizi de biliyorlardı ama buraya geldikten sonra engel oldular. Bize eziyet etmek için yaptıkları çok belli. Ama biz rahatsız olmadık, onları rahatsız ettik. Gerekirse her hafta geleceğiz. Onlar önümüzü aldıkça biz ayağa kalkacağız. Millet de uyumasın, uyansın artık.”
‘Adalet oğlumu sesini duymuyor’
Bir diğer Barış Annesi Nurten Gül’ün oğlu Muhammet Gül de bulunduğu Diyarbakır Cezaevi’nde 1 Mart’tan bu yana açlık grevinde. Anne Gül, Ankara’ya geldiği için oğlunun açık görüşüne de gidemedi.
Oğlu ve diğer tutukluların tek taleplerinin tecridin kırılması olduğunu vurgulayan anne Gül, bu konuda adım atılmaması nedeniyle yaşanan ölümler dikkat çekti. “15 gün içerisinde 7 şehit verdik. Cezaevlerinde başka cenazeler gelirse sorumlusu devlettir” diyen anne Gül, “Buna bir an önce bir çözüm bulunmalı. Onlara bir şey olursa sebebi susanlar ve devlettir. Biz evlatlarımızı bunun için mi büyüttük? Benim tek oğlum var. Cezaevine girdiğinde dedim olsun buna şükür. Ben oğlumu barış için demokrasi, adalet için büyüttüm. Şimdi adalet yerini bulsun diye açlık grevinde ama adalet onun sesini duymuyor” sözleriyle de tecrit konusunda bir an önce adım atılmasını istedi.