• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
24 Temmuz 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Cemil Bayık: Demokratik siyaset yapmak istiyoruz

24 Temmuz 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Cemil Bayık: Demokratik siyaset yapmak istiyoruz

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile konuştuk:

  • Kamuoyunun şunu çok iyi bilmesi gerekir. Şimdiye kadar atılan bütün adımları Önder Apo bireysel inisiyatifiyle attı ve geliştirdi. Hareketimiz de Önder Apo’nun bu bireysel inisiyatifle geliştirdiği adımların pratikleşmesi için destek oldu, güç verdi. Yapılan budur. Tek taraflı atılan adımlardır
  • Kürtler öyle ne birilerinin iktidara gelmesini ne birinin iktidardan düşmesini esas alan bir yerdedir. Kürtlerin amacı Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Ona uygun bir demokratik anayasanın geliştirilmesidir. Kürtlerin durduğu nokta budur. Biz buna Üçüncü Yol diyoruz.
  • Dikkat edilirse dünya silahlanmaya doğru gidiyor. NATO silahlanmaya gidiyor. Eskiye oranla silahlanma oranını katladı. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Yine Ortadoğu’da silahlar konuşuyor, kan gövdeyi götürüyor büyük değişimler var. Şimdi biz bu ortamda bu silahları yaktık

Nezahat Doğan

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünü okurlarımıza sunuyoruz.

  • Türkiye’de birçok kesimden ideolojisini benimseyen benimsemeyen, karşı duran ya da milliyetçi cepheye de baktığımızda şöyle bir algıyla değerlendirme söz konusudur. Nasıl olur 26 yıl sonra paradigmasıyla hem örgütünü hem halkı hem de bir devlet sistemini aynı zamanda uluslararası eksende de bir değişime odaklayan 27 Şubat çağrısı geldi? Bu önce algılanmadı, anlaşılmaya çalışıldı. Bir tarihi dönem değerlendirmesini de yaptık. Ama başka bir algı mı yürütülüyor?

Devletin veya iktidarın oluşturduğu algı nedir? ‘Biz PKK ile mücadele ettik ve yendik. PKK’nin artık başka bir yolu kalmadı, teslim alıyoruz!’ biçiminde bir algı yaratmaya çalışıyor. Şimdi PKK öyle yenilen bir hareket değil, tam tersine giderek gelişen, uluslararası düzey kazanan bir hareket. Dünyada kapitalist güçler karşısında mücadele yürüten güçlerde de Önder Apo büyük bir umut haline geliyor. Yani küçük bir gruptan bugün uluslararası düzeyi yakalayan bir gerçeklik söz konusudur. Yine bugün siyaset sahnesinde dengeleri yıkan, dengeleri oluşturan bir hareket haline geldi. Artık Önder Aposuz, Apocu Hareketsiz, Kürtlersiz, Kürt kadınsız herhangi bir siyaset yürütülemiyor. Bu kadar nettir. Onun için iktidarın, iktidara bağlı çevrelerin oluşturmaya çalıştığı algının hiçbir anlamı yoktur.

  • Niye bu kadar saldırılar oldu ve oluyor?

Evet bazı çevreler var. Yeminli Apo düşmanı, yine bazı milliyetçi, bazı reel sosyalist ve rant çevreleri var. Bunlar Önderliğe, paradigmasına saldırıyor. Çünkü Önder Apo onların gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Onlar Apo ve PKK düşmanlığı üzerinden yaşıyor. Bu imkân ellerinden çıkıyor. Onun için saldırıyorlar ki, biz de cevap verelim, böylelikle kendilerini yaşatsınlar. Yani biz bunların ne olduğunu iyi biliyoruz. Onun için kendilerini muhatap kılmaya çalışıyorlar ama bizim muhataplarımız değildirler. Hiçbir zaman da bizim muhataplarımız olmadılar, bundan sonra da olmayacaklar. Bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir.

Şimdi Önder Apo sadece Kürt halkına değil, bütün halklara, Türkiye halkına, Ortadoğu halklarına karşı kendisini sorumlu gördüğü için bu adımları geliştiriyor. Nedeni budur. Mesela içinde bulunduğu şartlar dikkate alınırsa, bir insanın zor yaşayacağı şartlardır. Dünyada hiç kimsenin o şartlarda yaşama şansı yoktur ama dikkat edelim o zor şartlarda bile amacından en ufak bir gerileme görülmüyor. O şartlarda yine halkına, yoldaşlarına, insanlığa karşı duyduğu sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor.

Türkiye’deki siyaset sadece ‘Terörsüz Türkiye’ tanımı içerisinde, Demokratik Toplum inşası bir tarafta duruyor. Halen bugün o konuda bir dil ve söylem söz konusu değil. Burada Abdullah Öcalan’ın o masada yaptığı stratejiye karşılık devletin yürüttüğü politika ya da adımsızlığı neye bağlıyorsunuz?

İşte yine AKP ağırlıklı iktidar ‘Biz süreci planlamışız, planladığımız gibi aksamadan yürütüyoruz, yürütülüyor’ biçiminde bir algı oluşturuyor. Yani toplumda hatta uluslararası alanda ‘biz bu süreci geliştiriyoruz, tamamen bizim istediğimiz gibi süreç işliyor’ algısını oluşturmaya çalışıyorlar. İşte Önder Apo, PKK böyle adımlar atıyorsa ‘biz bu adımları attırıyoruz’ algısını yaratmaya çalışıyorlar. Fakat kamuoyunun şunu çok iyi bilmesi gerekir. Şimdiye kadar atılan bütün adımları Önder Apo bireysel inisiyatifiyle attı ve geliştirdi. Hareketimiz de Önder Apo’nun bu bireysel inisiyatifle geliştirdiği adımların pratikleşmesi için destek oldu, güç verdi. Yapılan budur. Tek taraflı atılan adımlardır.

Öyle Türk devletinin yaratmak istediği algı doğru değil. Önder Apo, hareketimiz bu adımları attı ve bir yere kadar geldi. Önder Apo’nun ve hareketimizin tek yanlı olarak atacağı adımlar bunlardı. Halklara karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirdi. Bunun daha da ileriye taşınabilmesi için Türk devletinin, iktidarının, adım atması gerekiyor. Şimdiye kadar attıkları bir adım yoktur. Sadece tecritte biraz gevşeme yarattılar o kadar. Bunu da sanki tecridi kaldırmış, ortada tecrit kalmadı biçiminde göstermeye çalışıyor. Tecrit devam ediyor, sadece bir gevşeme var. Şimdi tecrit devam ettiği için artık bu tarzda yeni adımlar atılamaz. Yeni adımların atılabilmesi için Önder Apo’nun çalışabilmesi için koşullarının değişmesi ve İmralı sisteminin artık bitmesi gerekir.

  • Abdullah Öcalan’ın İmralı’da güvenlik açısından kalacağı söyleniyor?

Güvenlik açısından kalabilir, o sorun değil.

  • Koşullar diyorsunuz, ne olmalı?

İmralı’da bir sistem var, tecrit sistemi. Onun lağvedilmesi gerekiyor. Onun için Önder Apo’nun yasayla fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekir. Yine Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için özgürlük yasalarının çıkması gerekir. Yine demokratik entegrasyon yasalarının çıkması gerekir. Bu yönlü adımlar atılırsa işte o zaman biz yeni adımlar atabiliriz. Tek taraflı adımları sonuna kadar atamayız. Bunu bizden kimse isteyemez. Biz atmamız gereken adımları attık. Artık devletin adım atması gerekiyor.

  • ‘Gereken adımları attık daha fazlasını kimse beklemesin’ dediniz.  Ateşkesti, fesihti, kongreydi, karardı ve en sonunda da 30 kişilik gerilla grubunun silahları yakması. Bu artık son aşama mı diyorsunuz?  

Şimdi, kimse öyle Önder Apo’dan, bizden “PKK’yi feshedin, silahlı mücadeleyi durdurun” demedi. Biz bu adımları böyle atmadık. Biz Türkiye’deki durumu, Ortadoğu’daki gelişmeleri dikkate alarak bu adımları attık. Yine reel sosyalizm tasfiye olduğu için, halklara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek için bu adımları tek taraflı attık. Atacağımız tek taraflı adımlar bitmiştir. Gerisi iktidarın-devletin adım atması kalmıştır. Biz şimdi bunu bekliyoruz. Şimdi grup gitti, silahları yaktı. Arkasından Erdoğan bir açıklamada bulundu. Açıklamasında bazı olumlu yanlar var.

  • Neydi bu olumlu yanlar?

Aslında bu açıklamayı 2009’da da yapmıştı. Belki şimdi onu daha da güçlendirmiş.

  • Beyaz Toroslardan yola çıkarak mı söylüyorsunuz?

Beyaz Toroslardır, köylerin yakılıp yıkılmasıdır, faili meçhullerdir, söyledi bazı şeyleri. Fakat, beklentileri karşılayan bir konuşma değildi. Ki zaten bir kısmı bunu açıkça dile getiriyor. Bir kısmı biraz olumlu görüyor ama bir kısmı da beklediğimiz öyle tarihi bir konuşma olmadı diyorlar. Olumlu yanlar olmasının yanında bir de olumsuz yanlar var, mesela bunlar da eleştiriliyor.

  • Olumsuz yanlar nedir?

Mesela ne dedi? MHP-DEM…

  • İttifak, süreç ittifakı mı?

Süreç demedi, “biz ittifak yapacağız, bunu geliştireceğiz” dedi. Şimdi diğerlerinin hepsini bunun dışında bıraktı. Süreci ilerletmek isteyen biri ne yapar? Herkesi buna katar. Ama Erdoğan ne yaptı? Bir kısmını kattı?

  • Bu bir seçim planlaması mı?

Bir kesimi dışında tuttu. Şimdi böyle bir çözüm olabilir mi? Amacında çözüm olan bunu yapmaz. İkincisi Kürt-Türk-Arap ittifakından söz etti.

  • Araplarla bölge, Ortadoğu ittifakı mı?

Elbette! Tamam bu halkların Ortadoğu yaşamındaki etkileri biliniyor. Etkilidir. Ama sadece bu halklar değil, başka halklar da var. Türkiye’de de var. Başka yerde de var. Sadece bölgede değil, sadece Kürt, Türk, Arap halklarını esas almak diğerlerini dışında tutmak… Çözüme hizmet etmez. Şimdi bu konuşmanın olumsuz yanlarıdır. Dikkat edilirse buna tepki de duyuldu. Eleştiriler de gelişmeye başladı. Daha sonra Erdoğan bunu düzeltmeye çalıştı ve “sadece bizler değil herkesle bu süreci geliştireceğiz” dedi. Bu biraz olumlu oldu.

Şimdi Türkiye’de Kürt sorununu çözmek isteyen adını koyar. Şimdiye kadar adını koyma yoktur. ‘Terörsüz Türkiye’ var. Ne anlama geliyor? ‘PKK teröristtir, biz terörizmi ortadan kaldırıyoruz. PKK’yi silahsızlandırıyoruz’ anlamına geliyor. Hatta ‘Türkiye’yi beladan kurtarıyoruz’ diyor. Sorun PKK’nin silahsızlanma sorunu değil ki, sorun Kürt sorunudur. Kürt sorunun çözümüdür. Eğer PKK doğduysa, PKK silahlı mücadele yürüttüyse bundan kim sorumlu? Bunda Türk devletinin izlediği siyaset sorumlu. Bu siyasetin sonucunda PKK örgütlendi, silahlı mücadeleyi yürüttü.

  • Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan; Diyarbakır’ı, beyaz Torosları, köy yakmaları söylerken, aslında devletin şiddetini ve yok etme politikasını mı ifade ediyor?

Evet onu dile getiriyor, itiraf ediyor. Ne dedi, sorunu çözeceğiz. Sorunu çözmek isteyen sorunun adını koyar. Sorun nedir? Sorun Kürt sorunu ve çözülmesi gerekiyor. Şimdiye kadar böyle bir konuşma yoktur.

  • MHP Lideri Devlet Bahçeli bunun için barış ve barışa doğru yol almak ve bunun da bozulmasına yol vermemek gerekir diyor…

O bir iyi niyet…

  • Bu iyi niyet hızla komisyon kurulup işletilmesine doğru gider mi? Siz ne anlıyorsunuz?

Bizim anladığımız bir komisyon var, daha önce de bir komisyon kurulmuştu, bir çalışma yürütmedi. O zaman Erdoğan başbakandı. Bilgileri sundu komisyon, başka bir rolü olmadı. Şimdi de bir komisyon kuruluyor. Bu komisyon ne yapacak? Eğer Kürt sorununu çözme komisyonu değilse o zaman ne yapacak? PKK’nin silahsızlandırılmasını konuşacak, geliştirecek. Geliştireceği yasalar da bu temelde olacak. Bu Kürt sorununun çözümü değildir. Bu PKK’nin zayıflatılması, etkisizleştirilmesidir, tasfiyesidir. Komisyon kuracağız diyor ama katılması gereken CHP’nin üzerine gidiliyor. Tutuklamalar yapılıyor. Hatta CHP’nin kendisi bile mahkemelik. O duruma getirilmiş, çok ciddi. CHP dahil olmazsa -ki Özgür Özel “komisyona katılmayı erteliyoruz” dedi. Peki bu komisyon nasıl kurulacak? Nasıl çalışacak?

  • Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşüncesinde DEM Parti ile demokratik kesimlerin, partilerin, bir araya gelişlerinin önünü kesmek mi var? CHP’ye dönük anti demokratik uygulamalar neden var?

Bakın biz 30 kişiyi gönderiyoruz, silahları yakıyoruz. Komisyonun kurulması gerekiyor. Tam da bunun arifesinde CHP’ye yönelik yeni bir operasyon oluyor. Amacında sorunları çözmek isteyen varsa, toplumun bütün kesimlerini bu çözüme ortak etmek isteyen varsa bunu yapmaz.

  • Tam da barış süreci konuşulurken hedef nedir? Neyi amaçlıyor?

Demek ki, çözümü sabote etmek. Zaten pratikte gördüğümüz de o. Burada ne yapıyor? CHP’nin üzerine gidiyor. Tutuklamalar yapıyor hatta CHP’nin varlığını gündeme getiriyor ama diğer taraftan güya çözüm geliştirdiğini söylüyor. Güya Kürdistan’da eskiye göre biraz yumuşak bir politika izliyor. Amacında barış olan, sorunun çözümü olan kesinlikle bunu yapmaz. Bunu yapmak demek çözüm istememek demektir. Yani bunun başka bir anlamı yoktur. Şimdi bununla ne hedefleniyor? Hem CHP’de hem Türkiye solunda, demokratik çevrelerde Önder Apo’ya, Apocu harekete, Kürtlere tepki yaratılmak isteniyor, bu tarzda yalnızlaştırmak istiyor.

  • Bir tarafta provoke edilmek mi isteniyor?

Bunu yapmak provokasyondur. Türkiye solunda, demokrasi çevrelerinde tepki yaratıyor. Bunların yanı sıra bir de Önder Apo ‘Barış ve Demokratik Toplum’ diyor, bu yönlü bir sürü adımlar atılıyor, hem de tarihi adımlar. Türkiye’nin ciddi attığı tek bir adım yok. Bu ortamda demokratik toplum nasıl geliştirilecek? Burada Önder Apo’ya olan inanç zayıf düşürülmek isteniyor. İşte Önder Apo bunları diyor ama bu şartlarda bunlar olmaz. Nasıl olacak?

  • Toplumun da böyle kaygıları ve 2013-15 dönemi var. CHP çözümden yana değildi. Çözümsüzlük tarafında yer alan bir yerdeydi. CHP çözümden taraf ve Meclis’e her türlü çalışmanın içerisinde bu sorunu çözmek üzere var olduğunu ifade etti. CHP’nin bundan geri adım atması için bir zemin hazırlama durumu mu söz konusu? Toplumun bu yaşananları nasıl algılaması ve düşünmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Çözüm dışı bırakıyor açıkçası. Çözüm dışı bırakmanın anlamı nedir? Sorunun çözümünü istemiyoruz demektir. Bunu açıkça dile getiremiyor ama uygulamalarıyla böyle bir soru işareti yaratıyor.

  • Toplumun kaygıları haklı mı o zaman?

Elbette toplumun kaygıları yerindedir. Bu toplum birçok şeyi yaşamış. O yüzden kaygı duyması yerindedir. Ama madem ki kaygı duyuyor, bu kaygıları gidermek için Önder Apo’nun geliştirdiği çözüme sahip çıkması gerekiyor. Sadece açıklamalarla değil, yaptıklarıyla destek olması gerekiyor.

  • Toplumdaki eksikliği nerede görüyorsunuz?

Gördüğüm eksiklik nedir? Bazı açıklamalar yapılıyor o kadar. İktidara yönelik bir baskı oluşturması gerekiyor ama yok. Baskı neyle oluşturulabilir? Eğer demokrasi güçleri bir araya gelirse, bir demokrasi cephesi oluşturulursa bu demokrasi cephesi demokrasi mücadelesini yürütürse o zaman iktidar mecbur kalır ve adım atar. Bu olmadıkça adım atmazlar. Eksiklik buradadır.

  • Bu her şeyi devletten beklemeyin ama demokratik toplum olma adına demokratik sosyalizm ve demokratik inşa denildiği yerde daha çok ortaklaşmayla bütün sol sosyalist kesimlerle ciddi bir güç birliğine mi ihtiyaç var?

Evet. Sol çevreler, demokrasi çevreleri tümünün bir demokrasi cephesi geliştirmeleri gerekiyor. Türkiye’deki zihniyet, o zihniyete dayalı yasalar, anayasa öyle değiştirilir. Bu olmadan ne yasalar, anayasa değişir, ne de Türkiye’de demokrasi gelişir. Bu mümkün değil. Türkiye’de anlaşılmayan soru budur. Herkes kendi cephesinden iktidarı eleştiriyor. Ama bu sorunlar nasıl aşılır, bunun yöntemi ne olabilir, bu konuda kimsede en ufak bir çaba yoktur. Halbuki bir araya gelmeleri gerekiyor. Programlarını oluşturmaları gerekiyor. Bu asgari programlar olur, öyle çok detayla programlara da gerek yok. Bazı asgari müştereklerde bir araya gelirler ve onun mücadelesini yürütürler.

  • Siyasette de mi realitenin eksik olduğunu düşünüyorsunuz?

Türkiye’deki siyasette devlet hakimdir. Türkiye’de siyaset alanını belirleyen devlettir. Bu çok net. Bu siyaset alanından çıkmak gerekiyor. Bu da ancak neyle olur, bir demokrasi mücadelesiyle olur. Demokrasi mücadelesi yürütmek için de demokrasiden yana olan güçlerin bir araya gelmeleri, bir ittifak yapmaları gerekir.

  • Sokağa ve halka temas etmek mi?

Zaten demokrasi nedir? Sokaktır. Demokrasi sokaktır. Sokağın dili olmadıkça demokrasi kendiliğinden gelişmez.

  • Sokağa baktığımızda bir dinamik var ama yeterli mi değil mi, ne olmalı?

Zayıftır. Onun daha da güçlü hale gelmesi gerekiyor. Aslında güçlü hale gelirse bu iktidar zayıftır. Bu iktidar zorunlu olarak ya adım atar ya da istifa eder. Yani demokrasi güçlerinin bunu anlaması gerekiyor. Dikkat edelim, demokrasi güçlerinin parçalı durmalarından iktidar yararlanıyor.

  • O sistemsel zayıflığı görmüş ve onun üzerinden algıyı farklı yaratıyor mu diyorsunuz?

Bu iktidar kendi iktidarını sürdürebilmek için bazı algılar yaratmaya çalışıyor, bununla da içinde bulunduğu durumu aşabileceğini düşünüyor. Halbuki bu var olan iktidarı daha da zayıf hale düşürür. Eğer gerçekten iktidar olmak istiyorlarsa bunun yolu, bu siyasetten vazgeçmeleridir. Demokrasiyi esas almaları gerekiyor. Bu onları yine belki güçlendirir. Yoksa demokrasiyi ortadan kaldırarak, anayasayı ortadan kaldırarak, yasayı ortadan kaldırarak, bütün muhalifleri baskı altına alarak, iktidarını sürdürebileceğini düşünüyorsa bence yanılıyor. En büyük zararı kendisi görecektir.

  • Toplumda ve genel değerlendirmelerde DEM Parti ile CHP ortak alanda bir arada olduğunda CHP ile Kürtler mi anlaşıyor? Erdoğan’ın ‘üçümüz ittifakız’ dediği yerde, AKP, MHP ile DEM Parti mi anlaştı? Ya da kim kime yaklaşırsa algı değişiyor? Neden?

Burada bunu belirleyecek olan Kürtlerdir. Bu çok net. İktidar açısından da muhalefet açısından da öyle. Fakat Kürtler öyle ne birilerinin iktidara gelmesini ne birinin iktidardan düşmesini esas alan bir yerdedir. Kürtlerin amacı Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Onun özgürleşme yasalarının çıkarılmasıdır. Ona uygun bir demokratik anayasanın geliştirilmesidir. Kürtlerin durduğu nokta budur. Biz buna Üçüncü Yol diyoruz. Ne iktidarın hizmetine girme ne muhalefetin hizmetine girme. Hareket olarak bizim şöyle bir derdimiz yok. Şunu iktidara getirelim ya da bunu getirmeyelim diye bir anlayışa sahip değiliz. Biz Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesini yürütüyoruz. Onun için demokrasiden yana bir amacı olan güçlerle bunu geliştirmek istiyoruz, amacımız bu, böyle anlaşılması gerekiyor. Biz herhangi bir cephede yer alamayız. Şunun iktidarı, bunun iktidarı için biz yer alamayız. Bizim yer alacağımız şey nedir? Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Bunun adımlarının atılmasıdır. Kim ki bu yönde çaba yürütürse biz onunla birlikte hareket ederiz.

  • 27 Şubat çağrısında silahların bırakılması hukuki ve yasal koşulların oluşturulmasıyla mümkün olacak denildi. Silah yakma töreninde Besê Hozat da ‘Bu ancak hukuki ve siyasi zeminin sağlanmasıyla mümkün olacaktır’ dedi. Şimdi gerilla dağın ardından kaybolduğunda herkesin merak ettiği şey şu oldu: Gerilla dağa geri döndü, şimdi orada ne yapıyorlar? Silahlar neden yakıldı? Bundan sonra ne olacak?

Şimdi o silah yakma meselesinin doğru anlaşılması gerekiyor. Dikkat edilirse dünya silahlanmaya doğru gidiyor. NATO silahlanmaya gidiyor. Eskiye oranla silahlanma oranını katladı. Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Yine Ortadoğu’da silahlar konuşuyor, kan gövdeyi götürüyor büyük değişimler var. Şimdi biz bu ortamda bu silahları yaktık.

Bunun bir anlamı var tabii. Biz bununla bir mesaj vermek istedik. Dünya silahlanmaya giderken, NATO silahlanmaya giderken, Ortadoğu savaş yaşarken, biz silahları yakıyoruz. Yani biz dünyamızı, halkları silahlardan kurtarmak istiyoruz. Yine başka bir mesaj daha var. Kürtlerin bir geçmişi var, geleneği var, kültürü var. Newroz’u var.  

  • Ateşin anlamı?

Ateş… Biz ateşin çocuklarıyız. Silahları yakmakla biz yeni bir dönemi başlatmak istediğimizi çok net ortaya koyduk. Bir daha silaha sarılmak istemediğimizi, silahlı mücadele yürütmek istemediğimizi bununla herkese gösterdik. Yani eğer biz silahları yaktıysak bunun için yaktık. Açıkça Besê arkadaş onlar ne söyledi? ‘Biz Türkiye’ye gidip, demokratik siyasette yer almak istiyoruz. Demokratik siyasette çalışmak istiyoruz. Bunun siyasetini yürütmek istiyoruz. Ama bunun zemini ve koşulları olmadığı için biz tekrar geldiğimiz yere gideceğiz.’ Bunu çok net söylediler. Şimdi bu arkadaşlar silahları yaktıktan sonra Türkiye’ye gitseler hepsi zindanlara atılacaklar.

  • Barış gruplarında gördük.

Tabii, çünkü daha önce giden barış gruplarının pratikleri ortada. Nasıl gidecek? Gidebilmesi için yasalarda değişiklik olması gerekecek. Yasalarda değişiklik yok. O anti-terör yasaları sürdürülüyor. Halen bir Kürt kadını İstanbul’da Kürtçe müzik dinlediği için yaşam mücadelesi veriyor. E şimdi bu şartlarda nasıl gidecek? Artık oralarda kalamaz. Yıllardır silahla dağlarda yaşamış, mücadele etmiş insanlar şimdi silahını yakıyor. Herhalde orada ortalıkta kalamaz. Ne yapacak? Tekrar geldiği yere gelecek, tabii ki kesin güvence gerekli. Çünkü başka güvenceli bir ortam yok ortada. Eğer geldiyse bunun için geldi. Şimdi bu arkadaşlar silahları yaktı artık bir daha silah kaldırmak istemiyorlar. Zaten biz hareket olarak da bu arkadaşların bir daha silah kaldırmasını uygun görmüyoruz. Tabii bu arkadaşların güvenlik sorunu var. Biz onların güvenliğini sağlayacağız, sağlıyoruz.

  • Şimdi bir daha oldukları yerde silah almıyorlar artık öyle mi?

Evet! Almayacaklar. Bir kere silahları yaktılar, mesajı verdiler.

  • Artık silahsızlar.

Bunun pratik adımlarını attılar. Dediler ki, artık biz silah kullanmayacağız. Demokratik siyaset alanında çalışmak istiyoruz. Eğer bunun hukuki zeminini yaratırsanız biz artık silah kullanmak istemiyoruz. Onun için bizim ortamımızda bu arkadaşlar güvenlik altında ve silahsız kalıyor.

  • Devletin bu konuda adım atıp, PKK için özel yasa mı çıkarması gerekiyor? Ya da dağdan inişlerin olması için asıl güvence tam olarak af değil, hepsini içine alan bir yasa mı?

Biz af istemiyoruz.

  • Ne istiyorsunuz?

Biz yasaların değişmesini istiyoruz.

  • Öncelikle hangi yasaların değişmesini istiyorsunuz?

Önder Apo’ya uygulanan yasaların değişmesini istiyoruz. İmralı sisteminin ortadan kalkmasını istiyoruz. Her isteyen gazetecinin, akademisyenin, siyasinin gidip Önderlikle görüşmesini ve tartışmasını, bu yolun açık olmasını istiyoruz. Diğer taraftan Türkiye’de antidemokratik yasalar var. Sadece Kürtler için değil bir bütün demokrasi güçleri için, sol güçler için bu yasaların değişmesi gerekiyor. Demokratik yasaların gelişmesi gerekiyor. Özgürlük yasalarının gelişmesi gerekiyor. Anayasa iflas eden bir anayasadır. Kendileri zaten dile getiriyorlar. 12 Eylül Anayasasıdır. Çok yamalandı ama işte ruhu aynı. Bu anayasanın değişmesi gerekiyor. Bu anayasanın kapsayıcı olması gerekiyor. Tek dile dayanan, tek millete dayanan şeyden çıkması gerekiyor. Eğer bu tip yasalarda değişim söz konusu olursa, bu yönlü adımlar atılırsa belki bir çırpıda yapamazlar ama en azından kurulacak komisyon adını doğru koyarsa, ne tür çalışmalar yapacağını, ne tür yasaları değiştireceğini söylerse, bunda Kürt sorununun çözümü varsa… yine Türkiye’deki yasaları değiştirmesi, demokratik bir anayasanın, yasaların değiştirilmesi söz konusu olursa, bunları topluma açıklarlarsa o zaman Önderlik bunları değerlendirir. Önderliğin belirleyeceği şeylerde biz adımlar atarız. Bunun dışında biz komisyonun çalışmalarını görmeden, söylenenlerin pratik ne anlama geldiğini görmeden, yeni adımlar atamayız.

  • Silahlar yakıldıktan sonra geçenlerde yeniden bir grup silah bırakacak diye bazı haberler paylaşıldı. Nasıl bir algı yaratılmaya çalışılıyor?

Ben de geçen gün NTV’de dinledim. Şimdi Hewlêr’de bırakacaklar, ardından Duhok’ta bırakacaklar. Çarşamba günü duydum. Ben güldüm tabii, bu bir algı ve baskı oluşturmadır. Biz ne öyle baskılara gelebiliriz ne de onların oluşturduğu algılara göre hareket ederiz. Biz amacımıza göre hareket eden bir hareketiz. Öyle bazı dayatmalara göre adım atmayız. Biz atacağımız adımları attık. Öyle kimse bizden istemediği halde attık. Önderliğimiz, hareketten istedi. Hareket de o adımları attı. Önderliğimizin amacı nedir? O da çok nettir. Önderimiz niye feshediyoruz, niye silahları bırakıyoruz hepsini anlattı, teorik temelleri, felsefik, sosyolojik yönleriyle izah etti. Biz o temelde bu adımları atıyoruz. Yoksa öyle kimsenin bizden istediğinden falan değil. Bundan sonra da eğer bizim attığımız adımlara hizmet eden adımlar atılırsa, biz adım atarız, karşılık veririz. Ama yok, bu adımları atmazlarsa bize bazı dayatmalarda bulunurlarsa biz o dayatmaları kabul etmeyiz. Yani herkes bunu bilmeli.

  • Dayatmalar dediniz, cevabınız çok net oldu. Bir de uzayan süreçler vardı. Uzun zamana yayılma gibi bir durum söz konusu olamaz artık mı diyorsunuz? Siz bekleyip hızlı adımları görerek yol yöntem belirleyeceksiniz? Nedir?

Şimdi bizim için tabii sorun uzun süre veya kısa sürede bunları yapma değildir. Biz bir şeye inanıyoruz ve ona göre adımlarımızı atıyoruz. Dolayısıyla bu adımların gerçekleşmesi tek taraflı olmaz. Bahçeli bile ne dedi; ‘Kuş tek kanatlı uçmaz.’ Şimdi ortada tek kanatlı kuş da yok. Hatta ayakları, bilmem elleri bile olmayan kuş var. Yani bu kuşa uç denemez. Onun için süreci halklara duyduğumuz sorumluluktan dolayı geliştiriyoruz. Öyle şunun bunun istemine göre geliştirmiyoruz. Önder Apo İmralı’da o şartlarda ne dedi? Bahçeli bir açıklama yaptı. O da dedi ki ‘Eğer koşullarımda bir değişiklik olursa ben pratik olarak teorik olarak kendime güveniyorum. Bu sorunu çözerim’ dedi. Birçoğuna bu tuhaf geldi. Yıllardır mücadele eden bir hareketin Önderidir. Hem yoğun saldırılar, katliamlar var, böyle bir ortamda nasıl yani böyle bir söylemde bulunur. Önder Apo daha Ankara’dan itibaren dedim ya hep amacına bağlı adımlar attı. Çalışma tarzı herhangi bir fırsat kollama, imkân olma falan biçiminde değildir. Fırsatları da imkânları da kendi tarzıyla yaratıyor. Kendisinin yarattığı tarzla karşıdakini adım atmaya zorluyor ve kabul ettiriyor. Bu Ankara’dan günümüze kadar böyle devam edip geliyor. İmralı’da da yaptığı budur. Şimdi 93’ten beri stratejik değişim yapmak istiyordu. Hareketi yeniden yapılandırmak istiyordu. Hareketin artık demokratik zeminde kendisini yapılandırıp çalışmasını istiyordu. Bir türlü gerçekleşmedi, şimdi bunun gerçekleşebileceğini gördü. Çünkü Türkiye çok sıkıştı artık yürüttüğü siyaset iflas etti, yürütemiyor. Sorunları ağır, bir de Ortadoğu’daki gelişmeler var. Bunlar birbiriyle bütünleşince, Türkiye’nin o işte çokça dile getirdikleri o beka sorunu gündeme geldi.

  • Bu nasıl aşılacak? Kürtlerle anlaşarak mı?

Başka aşma yolları yoktur. Sadece Kürtler var, eğer Kürtlerle ilişkilenirse aşabilir. İşte Önderlik bunları görüyor ve buradan diyor: ‘Madem siz bu durumdan çıkmak istiyorsunuz, bunun çıkış yolu budur’. Bunu gösteriyor.  ‘Çıkabilmeniz için size yardımcı oluyorum’ diyor. ‘Ben adımlar atıyorum, siz de madem çıkmak istiyorsanız o zaman gerekli adımları atın. Sadece benim attığım adımlarla bu işler gerçekleşmez. Tek taraflı gerçekleşmez. Tek taraflı ben işinizi kolaylaştırmak için sizin adım atabilmeniz için zemin döşedim, en büyük adımları attım. Sizin için toplumumuz açısından hassasiyet teşkil eden şeyleri bak giderdim. Gerisi artık sizin atacağınız adımlara bağlı, adımları atarsanız biz de atarız. Türkiye’yi bu durumdan çıkarabiliriz. Bunun yolu buradan geçiyor’ Bunu çok net söyledi. Önlerine koydu. Ama onlar da hala ne var?

İşte biz Kürtlerle ilişki geliştirebiliriz, belki bazı işte reformlar da yapabiliriz, böyle kendimizi bu durumdan çıkarabiliriz. Tekrar iktidarımızı sürdürebiliriz hesapları bu. Çok ucuz ve basit hesaplar. Bunlar kesinlikle onları ve Türkiye’yi kurtarmaz. Eğer gerçekten Türkiye’nin bu durumdan çıkmasını istiyorlarsa kendileri açısından bile iktidarda kalıp iktidarları sürdürmek istiyorlarsa bazı reformlar yaparak bunu yapamazlar. Hele hele yürüttükleri siyaseti sürdürürlerse hiç yapamazlar. Yapacakları tek şey bu siyaseti bırakmak, herkesle ilişkilenmek, herkesi sürece katmak ve bu süreci Önder Apo’nun döşediği yolda başarıya getirmek.

  • Köklü bir değişimin olmasını sağlamak. Aslında buradaki paradigma, bin yıllık geçmiş. Tarihte Kürt-Türk ilişkileri nedir?

Zaten Önder Apo bir Kürt tarihini ortaya çıkarıyor, bir de Kürtlerle Türklerin doğru tarihini ortaya çıkarıyor. Türklerden ne çıkarmış şu ana kadar? Gerçek tarih bir tarafa itilmiş, yani Kürtlersiz tarih geliştirmişler. Şimdi bunun doğru olmadığı çok açık. İşte Önder Apo yani tarihi gerçek temellerine oturtuyor. Tarihte Kürt-Türk ilişkilerini ortaya çıkarıp, güncellemek istiyor. Yapılan budur.  Bir de Kürtlerin tarihini ortaya çıkardı. Tarihsiz bir halkı, tarihi olan bir halk haline getirdi. Onun için zaten artık Kürtleri inkâr etmek, Kürtleri yok etmek mümkün değil. Kürt varlığını da yenilmezliğini de bu tarzda çok net orta koydu.

Şimdiye kadar onların topluma verdiği bir zihniyet var. Bu zihniyette Kürt yok. Hatta Kürde düşmanlık var. Şimdi bu düşmanlığı gidermeleri gerekiyor. Nasıl giderecekler? Önder Apo, işte bunu gidermenin yol yöntemini onların önüne koymuş. Eğer onu esas alırlarsa, toplumdaki bu parçalanmışlığı, yanlış algıları, önyargıları giderebilirler. Yoksa bunu sürdürerek, pekiştirerek, derinleştirerek, bir yere varamazlar, bu kadar net.

Bayık: Önder Apo her zaman değişimi ve dönüşümü esas aldı

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Gümrük sıfırlamalarıyla çiftçileri sıfırlamak

Sonraki Haber

Anayurt duygusu, en soylu duygudur

Sonraki Haber
Anayurt duygusu, en soylu duygudur

Anayurt duygusu, en soylu duygudur

SON HABERLER

Siweyda’da ateşkes bir kez daha ihlal edildi

Siweyda’da ateşkes bir kez daha ihlal edildi

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

Yangında hayatını kaybedenlerin isimleri belli oldu

Yangında hayatını kaybedenlerin isimleri belli oldu

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

Rusya ve Ukrayna arasında esir takası yapıldı

Rusya ve Ukrayna arasında esir takası yapıldı

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

Yalnız ekonomi mi?

Çözüm mü çözülmek mi?

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

Gelenekten yararlanmak

Ah’lar şairi

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

Anayurt duygusu, en soylu duygudur

Anayurt duygusu, en soylu duygudur

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

Cemil Bayık: Demokratik siyaset yapmak istiyoruz

Cemil Bayık: Demokratik siyaset yapmak istiyoruz

Yazar: Yeni Yaşam
24 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır