KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile yaptığımız söyleşinin son bölümünü okurlarımıza sunuyoruz:
- Her ne kadar Kürt varlığı ve yenilmezliği kanıtlanmışsa bu Kürtlerin savaştan kurtulduğu anlamına gelmiyor. Önder Apo, savaş zemininden tümden çıkarmak istiyor. Bunu başarırsa Kürtlerin geleceğini güvence altına almış olur
- Şimdi Önder Apo sosyalist çevreler içerisinde bir kısmını kendine yakın, bir kısmını kendine uzak görmüyor. Bir bütün sosyalistleri kapsayan bir çizgiyi esas alıyor. Bu temelde geliştiriyor. Kimisi devleti esas alıyor, kimi devlete karşı demokratik konfederasyonu esas alıyor, kimi sınıfı esas alıyor. Önder Apo bütün bunların tartışılmasını istiyor
- Bizim önceliğimiz Önder Apo’nun özgür çalışır koşullarıdır. Bunu temel gündem yapmamız gerekiyor. Türkiye’dekilerin de bunu temel gündem yapması gerekiyor
Nezahat Doğan
- Dünya örneklerinde çatışma ve çözüm süreçlerinde silahlar en son bırakılır. Ama burada ezber bozacak şekilde tersten işledi, neden?
Önder Apo öyle dünyada herkesin yaptığını esas almıyor. Dünyada bütün bu tip hareketler, silah bırakımını en sona bırakır. Önder Apo ise en başa koydu. Herkes şaşırıyor zaten. Yani herkes sonda yaparken, niye Önder Apo başa aldı? Bu da Önder Apo’nun sorunları çözme tarzıdır. Olay olgulara yaklaşım tarzıdır. Bakış açısıdır, yaklaşım biçimidir. Önder Apo’da ilkeler esastır. Amacı ve bu amacın ilkeleri vardır. Eğer amaca hizmet eden bir adım varsa bunun öncesi veya sonrası olması artık onun için fark etmiyor. Önder Apo’da öyle dogmatik yaklaşım, dogmatizm yoktur. Amacına bakar, amacına hizmet eden şeyi esas alır. Önce olmuş, sonra olmuş öyle önemsemez. Hatta mesela bizi bazen eleştiriyor da. ‘Niye siz böyle ilkesel hareket etmiyor da çok ayrıntılara takılıyorsunuz. Beni de bununla meşgul ediyorsunuz, beni buraya çekiyorsunuz, bunu yapmamanız gerekiyor’ diyor. Önder Apo kadar Türkiye devlet gerçeğini, Türk toplum gerçeğini bilen yoktur. Yine Kürt sorununun bir sorun olduğunu da çok iyi bilir. Kürt toplumsal yapısını, işte onun kişiliğini, zihniyet yapısını çok iyi bilir. Bu sorunun neden bu kadar çözülmediğini, çözümsüz kaldığını bilir. Bu sorunu kimler yarattı, niye yarattı, bu sorunu niye çözmek istemiyorlar bunu da çok iyi biliyor. Önder Apo buradan bir çözüm bulmaya çalışıyor. Tarihsiz Kürtleri bir tarihe kavuşturmak istiyor. Kürtlere yer yapmaya çalışıyor. Kürtlerin geleceğini güvence altına almak istiyor çünkü tehlike var. Her ne kadar Kürt varlığı ve yenilmezliği kanıtlanmışsa bu Kürtlerin savaştan kurtulduğu anlamına gelmiyor. Önder Apo, savaş zemininden tümden çıkarmak istiyor. Bunu başarırsa Kürtlerin geleceğini güvence altına almış olur. Onun için, bu amacını gerçekleştirmek için hangi adımlar atılması gerekiyorsa ona öncelik sonralık diye bir şey tanımıyor. Yani Önder Apo’nun geliştirdiği sosyalizm anlayışı da farklı. Dikkat edelim. Birçok sosyalist kesimler, Önderliğin sosyalizm anlayışını da ters görüyorlar.
- Evet tartışmalar var. Nasıl bir sosyalistlik?
Tartışmalar olsun, iyidir. Şimdi Önder Apo sosyalist çevreler içerisinde bir kısmını kendine yakın, bir kısmını kendine uzak görmüyor. Bir bütün sosyalistleri kapsayan bir çizgiyi esas alıyor. Bu temelde geliştiriyor. Kimisi devleti esas alıyor, kimi devlete karşı demokratik konfederasyonu esas alıyor, kimi sınıfı esas alıyor. Önder Apo bütün bunların tartışılmasını istiyor. Bu sosyalizme ait bu sosyalizme ait değil demiyor. Tartışmalar iyidir. Geliştirilmesi gerekiyor. Eleştiriler de olabilir. Öneriler de olabilir. Önderlik bunu istiyor. Bu tarzda sosyalist çizgiyi, hareketi geliştirmek istiyor, sosyalist hareketi toparlamak istiyor, sosyalist hareketi güç haline getirmeye çalışıyor. Yani Önder Apo’nun Önderlik tarzı biraz farklı. Diyor; ben Önderlik tarzını size kavratmaya çalıştım, sizin anlayamadığınız budur.
- Beni anlamıyorsunuz diyerek ne demek istiyor?
Eleştiri yapıyor. Önderliğin bu eleştirilerinin sebebi, Önder Apo’nun hangi şartlarda nasıl bir mücadele ve örgütlülüğü geliştirdiğidir. Bunun nasıl sonuçlar yarattığıdır. Bunların anlaşılması gerektiğini söylüyor.
- Kendisi Önderliğin ne ifade ettiğini de anlatıyor anlaşılması için?
Evet dikkat edelim, Önder Apo dışında Kürdistan’da birçok kişi mücadele etmiş, liderlik yapmış. Bu mücadeleleri yapan birçok kişinin akıbeti katliamlarla, sürgünlerle tamamlanmış. Hiçbiri mesela Kürt tarihi diye bir tarihi ortaya çıkarmamış. Ama Önderlik Kürtlerin tarihini ortaya çıkarıyor. PKK’nin mücadelesini de bu tarihe dayanarak, geliştirdiğini belirtiyor. Sen bir halkı yok etmek istersen tarihinden koparırsın. Önder Apo da Kürdün varlığını, yenilmezliğini ortaya koymak istiyor, bunun için Kürdün tarihi ile bağını kuruyor. Yine neye sahip çıkıyor? Umudunu yitiren bir halka sahip çıkıyor. Dağılmış, düşmüş bir topluma, kavime sahip çıkıyor. Yine dağılmış sosyalizme sahip çıkıyor. Hiçbir olanak yokken büyük olanaklar yaratıyor. İşte hareketi diyelim sadece ulusal düzeyde değil uluslararası düzeyde umut yaratan bir hareket haline getiriyor. Bütün bunları nasıl yarattı? Nasıl bir anlayışla, felsefeyle, ideolojiyle, tarzla ortaya çıkarıldığını kavramamız gerekiyor. Kavramadığımız budur. Mesela ‘Siz çok çalışıyorsunuz. Belki benden daha cesursunuz, fedakarsınız ama sizin yaptıklarınız fazla sonuç vermiyor. Farkımız burada’ diyor.
- Doğru odaklanmak ve amaca kilitlenmek mi? Ne demek istiyor?
Amaca kilitlenirsen, o amacı gerçekleştirmek için sürekli yoğunlaşırsın. Ona uygun adımlar geliştirirsin. İşte Önderlikte bu var diyorum ya Kürt toplumunu, Kürt insanını çok iyi tanıyor. Kürtlerde böyle büyük amaç yoktur. Yani amaca kilitlenme her şeyini o amaca hizmet eder biçimde yaşama yoktur. Günlüktür daha çok veya ayak üstüdür. Onun için de çoğunlukla hep aldanır zaten stratejik düşünme yok. Önderliğin dediği bu. ‘Ben stratejik düşünüyorum, siz stratejik düşünmüyorsunuz, taktik düşünüyorsunuz, günlük düşünüyorsunuz. Oysa ki Kürt sorunu gibi büyük bir sorun öyle taktik düşünerek, çözümlenemez’. Demek istediği budur.
Kürtler uzun süre sömürgecilik, soykırım altında yaşadıkları birçok şeyini kaybettikleri için öyle stratejik düşünemiyor. Nedeni odur, yoksa düşünmek istemediklerinden falan değil, kötü olduklarından değil. Düşman türlü oyuna getirmiş. Onun için stratejik düşünemiyor, çıkarının nerede olduğunu iyi göremiyor. Onun için diyorum; çok çabuk kalkıyor, çabuk düşüyor, çok çabuk heyecanlanıyor veya heyecanını kaybediyor. Uzun soluklu olamıyor.
- Abdullah Öcalan 26 yıldır İmralı tecrit sisteminde ve koşullarında bu düşüncelerden dolayı mı ayakta kaldı?
Stratejik düşündüğü, amacına kilitlendiği ve kopmamak için ayakta kaldı.
Sürekli diyor ya: ‘Ben günde kırk sefer özeleştiri yapıyorum. İşte kendimi yeniliyorum, ayakta tutuyorum’. İşte stratejisine, amacına bağlı olan bunu yaşar, yaşatır. Aksi takdirde o koşullarda mümkün değil. Bir de diyor ki: ‘Bakın ben çalışırken, karşımdaki düşmanı nasıl zayıf düşüreceğim, nasıl yalnızlaştıracağım ki sonuç alayım? Ama siz diyor karşınızdaki düşmanı güçlendirerek çalışıyorsunuz. Azaltmıyorsunuz, güçsüzleştirmiyorsunuz hatta onu uyarıyorsunuz, üzerinize sürüyorsunuz. Bu tarzda sonuç alamazsınız’ diyor. Yani beni anlayamıyorsunuz derken bunları kastediyor. Önderlik tarzıyla sadece harekete adım attırmıyor, karşısına da attırtıyor.
Belki çoğu kişi bunu bilmez; Örgüt içeride darbe yediğinde Önder Apo dedi ki: ‘Biz artık bunu içeride çözemeyiz. Ancak dışarıya çıkarsak, dışarıda imkan yaratırsak biz bu sorunu çözebiliriz.’ Dışarıda bizim hiçbir ilişkimiz yok. Sadece Kobanê’de Suruçlu bir arkadaşın akrabası vardı. Başka da biri yoktu. Önder Apo o arkadaşla bu aileye gitti. Aile soruyor arkadaşa, diyor ki ‘Bu kimdir? Beraber gelmişsiniz’ Arkadaş, akrabamızdır diyor. Aile, ‘Bizim böyle bir akrabamız yok’ diyor. Önderlik, o şartlarda yurtdışına çıktı. O aileyi kazandı. O aileyle Şam’a ulaştı. Hem de hangi şartlarda. Humus’ta Müslim’in katliamlarını yaptığı dönemde. O şartlar çok tehlikeli. Oradan Filistin’e yerleşti. Filistin’den bir kısım arkadaşın eğitimi için olanak tanımalarını istedi. Filistinliler aslında grubun gitmesini istemedi. Ama politik açıdan yok demediler. Suriye’ye geçmeleri için kimlik vermeleri gerekiyor ama vermiyorlar. Anlama getirebiliyorsan getir. Getiremeyeceğimizi düşünüyorlar. Bakış açıları Kürtlerin ajan olduğudur. Niye? Çünkü Barzani, Mossad’la, CİA ile çalışıyor. Onlara göre bütün Kürtler böyle. Bir de komünist partilerin hakkımızda onlara gönderdiği mektuplar var. Kendilerini Sovyetlere dayandırarak yaşıyorlar. Hakkımızda neler söylenmemiş. O ilişkileri ben yürüttüm çünkü.
- Neler söylemişler?
Neler söylenmemiş. Bizim Amerikancı olduğumuz. Onlar Sovyetlere dayanarak örgütlenmiş, bizi Amerikancı düşününce, onlar adına örgütlenmişsek, onlar için tehlikeliyiz. Bir de zaten Kürtlerin düşmanlarıyla geliştirdiği ilişkiler var. O zaman ben ve Abbas arkadaş Urfa’dayız. Önderlik, dedi bize grup gönderin. Şaşırdık. Bizim dışarıyla ilişkimiz olmamasına rağmen nasıl ilişki geliştirmiş. Önderlik istediği için, güvenimiz vardı ve grup gönderdik. Dedik demek bilmediğimiz şeyler var. Önderlik o ilişki kurduğu aile ile Filistinlilere ulaşıyor. Filistinliler arkadaşların geldiğini görünce mecbur, kabul ediyor. Filistinlilerle ilişkimiz böyle gelişti. Mecbur bıraktı. Aynı şekilde Suriye’de. Önder Apo, yine bu tarzda Suriye’ye kabul ettirdi. Hafız Esad’ın yardımcısı bir gün bizimle görüştü. “Apo sen bize rağmen bu kampı yaptın. Helal olsun” dedi. Niye? Çünkü, birçoğu Kürt, Suriye devletine çalışıyor, Önder Apo onların hepsini hareketin hizmetine soktu. Biz ne yaptıysak onlarla yaptık. Hafız’ın yardımcısı “Sen bizim ayaklarımızın altına sabun soktun” dedi. Mesela parti merkez okulu vardı Suriye’de. İzin alınarak geliştirilmedi. Çiftlikten, Parti Okulu haline getirdik ondan sonra kabul ettirdik. Önderlik tarzı böyledir. Bir örnek daha vereyim. Teslim Töre, Emek Birliği başkanıdır. Bize mektup yazdı, ölmeden önce. Önderliğin kimseye bir şey sızdırmadan büyük işler başardığını söylüyor. Tarzı insanı rahatsız etmiyor ama sonuç çok farklı. “Dünyadaki sosyalist hareketin toparlanmasını ancak Önder Apo yapabilir, bu konuda bir görev verirseniz, yaparım” diyor. Tarzı böyledir. Kimseden bir şey istemez, tarzı karşıdakini adım atmaya zorlar.
- Tarz sonuç alıcı…
Evet. Niye Önder Apo, Suriye’nin durumuna baktı. İhvan-ı Müslüm o dönemler Türkiye NATO desteğiyle Suriye’yi devirmek istiyor. Devirmek için Kürtleri yanına almak istiyor. Kürtler yanında olursa o rejim kesin gider. Daha o dönem rejim düşürülmek isteniyor. Önder Apo bunu gördü. Ne yaptı? Suriye’nin Türkiye’ye karşı gücü yok. Önder Apo, Kürtlerin yönünü Bakur’a verdi. Binlerce savaşçı çıkardı, Suriye’nin yapamayacağını bu tarzda Türkiye’ye ödetti. Suriye’nin Türkiye ile meseleleri vardı. Türkiye NATO üyesi, kendisi Sovyetlerle, İhvan-ı Müslim onu yıkmak istiyor. Önderlik Kürtlerin İhvan-ı Müslim ile birleşmesini önledi, Kürtlerle bunun önünü aldı. Önderlik bu durumları iyi değerlendirdi. O adımları attı. Bunun için Suriye bir şey diyemedi. Sonuçta kabul etmek zorunda kaldı. Yoksa Önderliğin bu kadar çalışma yürütmesine izin vermezdi, göz yumamazdı.
- Bugünün koşullarında Filistin ve Kürtler dediğimizde, devletsiz olan iki kimlik. Bugün baktığımız yerde 21. yüzyıl 3. Dünya Savaşının yaşandığı, kimliksizlikten statüye ve aynı zamanda o güç savaşları içerisinde en büyük aktör ve çözümün orta yerinde Kürtler duruyor. Bu aynı zamanda hem bölgeye hem Ortadoğu’ya yeni bir paradigmanın perspektifini de bütün bu anlattıklarınızla, gelinen aşamada Abdullah Öcalan bambaşka bir noktaya mı getirdi?
Evet. Gelinen nokta, Önder Apo, sadece Kürt halkına Önderlik yapmıyor. Ortadoğu halklarına, dünyada sosyalizm mücadelesini, özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürüten güçlerin de önderliğini omuzlamış durumda. Şu andaki konumu bu düzeydedir. Onun için hareketin de bu konumla birlikte olması gerekiyor. Yani atılan adımların buna hizmet edecek tarzda olması gerekiyor. Zaten bunun paradigmasını geliştirdi. Şimdi o paradigmanın sistemini geliştirmeye çalışıyor. Onun için mesela biz Sosyal Bilimler Akademisi’ni, Demokratik Modernite Akademisi’ni geliştirdik. Önder Apo’nun uygun gördüğü sosyalist çalışmayı yürütmeye çalışıyoruz. Sosyal Bilimler Akademisi’nde sol çevrelerin orada yoğunlaşmasını, tartışmasını sağlamaya çalışıyoruz. Belli bir çizgiye oturması için de kadrolarını geliştiriyoruz. Bir taraftan da sosyalist enternasyonale katılmayacak ama bizimle dayanışma içinde olan ve olacak olan çevreler var. Bir de onlarla ilişki geliştirip, güçlendirmeyi esas alan bir çalışma tarzını esas aldık.
- PKK feshi oldu değişiyor dönüşüyor… silahlar bırakılıyor şimdi ne olacak? Demokratik siyaseti dağda olanlar nasıl yapacak? Sizin şahsınızda da sorulan Cemil Bayık ne yapacak? Duran Kalkan, Mustafa Karasu ne yapacak?
Ben başta da söyledim. Bu hareket, bir felsefe, ideoloji, yaşam ve mücadele tarzında yürüdü. Bundan önce de böyleydi, sonda da böyle olacak. Parti olmuş, olmamış. Silahlı mücadele olmuş, olmamış, bu bizim açımızdan bir şey ifade etmiyor. Bizim bir amacımız var, biz bu amaç temelinde yürüyoruz. Bunun araçlarını geliştirdik. Bunun için de dönem dönem ateşkesler ilan ettik, uzlaştık, sonuç vermeyince tekrar silahlı mücadele yürüttük. Şimdi de önümüze bir strateji koymuşuz onun temellerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Öyle mücadeleden vazgeçmiş değiliz. Türkiye yasalarını değiştirse, Türkiye’ye de gideriz. Değiştirmezse gitmeyiz. Biz mücadelemizi yine yürütürüz.
- Demokratik siyasete olduğunuz yerde dağın dışında hazır mısınız?
Elbette, biz her yerde mücadele yürütürüz. Biz bir zemine bağlı değiliz. Özgürlük amacımız bizden ne isterse onu yerine getiririz. Nerede bu amaca yönelik çalışmamız gerekiyorsa biz orada çalışırız. Bizim için bir sorun yok.
- Mücadeleniz için silahları amaç için araç olarak kullandık diyorsunuz şimdi?
Önder Apo ne dedi? Amaca hizmet eden araç olmalı amaç ile araç birbirini tamamlamalı. Eğer araç amaca hizmet etmiyorsa kullanılmaması gerekir. Silah bir dönem amaca hizmet etti. Artık hizmet etmiyor. Onun için devreden çıkarılması gerekiyor. Silahlı mücadele ile yapılması gereken yapıldı. Bundan sonra devreden çıkarılması gerekiyor. Başka araçların devreye girmesi gerekiyor. Bunun için Türkiye’ye düşen yan var. Yasalarda değişiklik yapması gerekiyor. Demokratik toplum örgütlenebilsin, gelişebilsin. Eğer bu yönlü adım atarsa sorun yok, atmazsa biz adım atması için mücadele yürüteceğiz.
- Bir tarafı da o.
Evet. Yani biz mücadeleyi bırakmıyoruz. Bırakmayız hiçbir zaman. Biz mücadele insanıyız. Halkımız bunu bilmeli. Biz bir mücadele yürütmüşüz, büyük değerler yaratmışız. Bunun üzerine büyük değerler yaratmaya çalışıyoruz.
- Her değer, her araçla halen varlığımızı sürdürüyoruz diyorsunuz? Önünüzde nasıl zorluklar var?
Bunu herkes biliyor. Bazıları bıraktı, teslim oldular diyebilirler. Bizim için bir şey ifade etmiyor. Halkımızın kaygı yaşamaması gerekiyor. Zorluklar her zaman oldu, her dönemin kendine göre zorlukları var. Hatta bu dönemin zorlukları daha fazladır. Ama biz de zorlukları çözmek için yola çıkmışız, bizim de mesleğimiz bu. Biz halkımızı öyle örgütsüz falan bırakmayız. Biliyoruz ki, Kürdistan’da örgütsüz yaprak bile kıpırdamaz.
- Örgütsüz yaprak bile kıpırdamaz dediğiniz yerde halkın da Kürt halkının da örgütlenmesi ve güçlenmesini mi kast ettiğiniz?
Esas tabii toplumun örgütlenmesi ve toplumun kendini koruması. Komün örgütlenmesi aslında bir öz savunmadır.
- Toplum komün örgütlenmesini tam anladı mı sizce?
Toplum tam anlamış değil. Türkiye’de var olan iktidar hep anti komünizmi ve milliyetçiliği işledi. Toplumda sola karşı onun örgütlenmesine karşı bir karşıtlık var. Zihinlerde oluşan zihinsel yapı var fakat Kürt toplumunun biraz avantajları var. Tarihten gelen toplumsallığa hizmet ettiği bir yanı var, zaten o yaşatmış yoksa Kürtler çoktan ortadan kalkardı.
- Avantajı direniş mi?
Sürekli hem direnmiş hem de toplumsallığı geliştiren bir halk ona hizmet eden bir halk. Onun için Kürtlerde toplumsal anlayış güçlüdür. Belki bu son dönemlerde biraz zayıflamış ama var halen. Önderliğin yaptıklarına güven var. ‘Biz önderliğimize güveniyoruz, önderliğimizin dediği her şeyi yaparız’ diyor ama güvensizlik devlete. Onlara güvenmiyorlar. Acaba devlet adım atacak mı? Adım atarsa nasıl atacak? Acaba Önderliğin dediği gibi mi olacak, olmayacak mı? Onu yaşıyorlar.
- Devleti iyi çözmek lazım diyorsunuz… Bugün Abdullah Öcalan da çözüme yanaşan bir devlet aklı olursa sorunu çözeriz demişti. Bugün Devlet Bahçeli’nin başını çektiği bu süreçte yer yerinden oynamadı, kıyamet kopmadı. Dil tam olarak barış diline dönüşmedi ama geçmişe göre nasıl bir süreçteyiz?
Türkiye’de milliyetçiliği esas geliştiren MHP’dir, Bahçeli’dir. Onlar işin içine girince kıyamet onun için kopmuyor. Bahçeli de şunu iyi görmüş. Türk devleti ve Türk milleti tehlikede. Onun için sürekli beka diyordu doğrudur. Onu ilk gören oldu, o açıdan önemlidir. Şimdi Türk milleti ve Türk devletinin bu durumdan çıkmasının yolu Kürtlerden geçiyor, başka yol yok. Onun için bu adımı attı, nedeni budur. Gerçekten Kürt sorununun çözümünü istiyor mu o ayrı bir mesele.
Burada aslında Mustafa Kemal’i esas alıyor. Mustafa Kemal de Türk devleti ve milleti tehlikeye düşünce Sovyetleri ve Kürtleri esas aldı. Ona dayanarak mücadele etti ve Lozan’a gitti. Lozan’da neyin pazarlığı oldu? Sovyetleri bırak Kürtleri bırak biz seni tanırız. Ne zamanki Lozan da kabul edildi Sovyetlerden, Kürtlerden elini çekti, sonra NATO’ya girdi. Kürtlere yönelik de bilinen şeyleri yaptılar. Bahçeli bunu görüyor, farklı zamanlar ama benzer bir durum. Onun için o adımı attı. Bizim mücadelemiz onları öyle bir hale getirdi ki sorunlarla yüz yüze geldiler. Beka sorunu yaşamaya başladılar. Güya Önderliği unutturacaklardı, PKK’yi ortadan kaldıracaklardı bunun için her şeyi kullandılar ama kullandıkça kendileri battı. Tamam belki biz de zarar gördük ama onlar büyük sorunlarla yüz yüze geldi. Bir de Ortadoğu’daki gelişmeler olunca artık ulus devlet iflas etti. Ulus devleti kim geliştirdi? Türkiye ve İran. Şimdi kendilerine sıra geliyor, eğer Kürtlerle de anlaşmazlarsa kendileri için büyük tehlike olacak. Kürtler Ortadoğu’da herkesin kaderini belirleyen bir güç haline geldi. Türkiye de Kürtlere muhtaç hale geldi, İsrail ve İran da muhtaç hale geldi. Önderlik bunu gördü ve ‘biz sizinle sorunları çözmek istiyoruz, İsrail ile İran ile değil’ dedi. Bu onların işine geliyor onları kurtaracak olan budur. Bunun için adım attı, Önderlik onlara adım attırmak için hassasiyetleri mi var onları da ortadan kaldırdı. Halbuki sadece onların hassasiyetlerini gözeterek bunu yapmadı. Esas PKK’nin darbe yememesi, PKK’nin kaybetmemesi için bunları yaptı.
PKK varlığını ve yarattığı değerleri korumak için bir de onları amacına ulaştırmak için adım attı. Önderlik PKK kendini feshetsin dediyse bunun için dedi yoksa başka bir şey için değil.
- Şimdi masada taraflar ve kazan kazan bir yol alma mı var?
Biz bu kadar yıl mücadele verdik, bedeller ödedik, acılar yaşadık. Biz bütün bunları bir amaç için yaptık, biz bundan vazgeçer miyiz, mümkün mü?
Önderlik dedi ‘Sosyalizm de ısrar insanlıkta ısrardır.’ İnsanlık tehlikededir. Sadece Kürtler değil insanları da kurtarmak. Onun için yürüttüğü önderlik düzeyi öyle sadece Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu’yu kapsayan bir önderlik değil, uluslararası düzeyde bir önderlik.
- Kürt sorunu da uluslararası bir sorun değil mi?
Zaten Kürt sorununu çözmek isteyen öyle olmak zorunda. Önderliğin beni anlayın demesinin nedeni o. Kürt sorunu başka bir soruna benzemiyor. Kürt sorununa el atman demek dünyayı karşına almak demektir. Dünyanın yarattığı bir sorundur, öyle Türkiye’nin veya İran’ın yarattığı bir sorun değildir. Sistemin yarattığı bir sorundur. Şimdi sen bu soruna el atarsan, dünyayı karşına alıyorsun. İdamı göze almak demek.
- Abdullah Öcalan siyaset bir sanattır diyor? Burada herkesi şaşırtan neydi?
Hem de çok ince bir sanat. Herkes bunu Önderlikten, PKK’den, Kürtlerden, Kürt kadınlardan beklemiyordu. Herkesin anlayamadığı buydu. Nasıl oldu da böyle bir önderlik böyle bir halk, böyle bir hareket, Kürt kadını ortaya çıktı? Ortadoğu gibi bir yerde hem de sistemin paramparça ettiği, gündem dışına ittiği bir halk nasıl böyle ortaya çıktı? Biz PKK olarak Kürt inkarını yıktık, Kürdü kabul ettirdik, Kürdün yenilmezliğini de yürüttüğümüz savaşla herkese kabul ettirdik.
Türkiye bu savaşı kazanmak istedi, her şeyini harcadı ama kazanamadı. Kazanamayınca sorunları da ağırlaştı, iflas etti. PKK kazandı, yenilmezliğini de ispatladı, artık bundan sonrası nedir, sorunun çözümüdür. Çözmek için PKK’yi engel gösteriyorlar. Madem PKK engel midir? Tamam engel yok, sorunu çözün
- Engelleri kaldırdık diyorsunuz, sorun çözülsün?
Evet, biz engelleri kaldırdık. Hiçbir engel yok. Bunu hem Türklere hem dünyaya gösterdik. Onun için herkes diyor artık devlet adım atmalı. Yürütülen siyaset tarzı budur.
- Abdullah Öcalan iki yüz kişiye bedel Besê Hozat diyor?
Niye onu diyor? Çünkü eşbaşkan. Eşbaşkan demek hareketin tümünü temsil etmek demektir. Hem kadın hem eşbaşkan, hem Kürt, hem Dersimli hepsi var. Bunun adımını atıyorsa demek ki bu hepsini kapsıyor. Önder Apo’ya göre PKK’nin silah bırakması bitmiştir. Önder Apo’nun gücünün ne olduğunu bu hareketin Önder Apo ile bağını ve bu hareketin ne kadar kararlı olduğunu herkes gördü. PKK’ye karşı olanlar da bunu gördü.
- Bir çağrıyla 11 Temmuz silah bırakma töreni yapıldı, herkesi şaşırttı?
Onlar onu beklemiyordu. Onlar diyordu Önderlik bu adımı atarsa ne PKK ne halk kabul etmeyecek belki bir kısmı kabul eder ama kesin kabul etmeyenler olacak. İşte ayrılmalar, bir sürü sorun yaşanacak, tam da biz o zaman tasfiyeyi gerçekleştirebiliriz dediler ve baktılar ki tam tersine halk, örgüt, önderlik birlikte. Bu neye yola açtı, onların beklentilerinin tam tersi olmasına yol açtı. Önderlik konumunu halkın ve hareketin konumunu güçlendirdik.
- Kendisinin ‘Halkıma da örgütüme de güveniyorum. Ben ne dersem arkasındadır’ dediği şeyin bu kadar kendini göstermesi ve örtüşmesi mi şaşırttı?
Bu neye yol açtı, onların beklentilerinin tam tersi olmasına yol açtı. Önderlik konumunu halkın ve hareketin konumunu güçlendirdi. Şimdi onlar bunu nasıl zayıf düşürecekler, onun arayışı içindeler. Biz attığımız bu adımla da tam tersine Önderliği daha da güçlendirdik. Kürt halkının ve hareketin konumunu dünyada daha güçlü hale getirdik. Öyle yaptık ki Türkiye mecbur kaldı, bazı adımlar atacak.
- O adımları atmaya mecbur mu kalındı diyorsunuz?
Evet biz tabi o adımları attırıyoruz. Önder Apo sadece harekette değişimi yapmıyor. Türkiye’de de devlette de değişimi yapıyor. Bu da Önder Apo’nun tarzı. Değişimi yaşıyor, karşısındakini de değiştirerek yaşıyor. Belki bunlar kolay olmuyor ama oluyor olacak. Bizim izlediğimiz tarz Türkiye’ye adım attırma tarzıdır. Ya adım atacaklar ya da başka türlü bitecek başka yolu yok. Şartlar bizim lehimizedir, inisiyatif bizim elimizdedir, onlar inisiyatifi ellerine almak istiyorlar, toplumu uluslararası alanda aldatmak istiyorlar.
- Bu inisiyatif içinde bir algı mı yaratılmak isteniyor?
Onu yaratmaya çalışıyorlar ama ne kadar yaratabilirler zordur. Başka şeyler de yapıyorlar ama Önderlik şunu söyledi: ‘Onlar ne yaparsa yapsın hiç kimse benimle görüşmeden bir şey yapamaz. Ne Barzanisi ne Amerikası, ne Şarası.’ Onun için hareketin ve Kürtlerin konumunu zayıf görmemek ve çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Eğer biz hata yapmazsak sonuç kesinlikle büyük kazanılır.
- Hata yapmaktan kastınız ne?
Önderliğin attığı adımları iyi anlamamak, zamanında tamamlamamak, yine karşıt gücün kullanabileceği malzemeler sunmak, bunlara dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlara dikkat edersek onların taktik çabaları sonuç vermeyecek. Onlar istemese de adım atmak zorunda kalacaklar. Bunu bizim iyi ayarlamamız lazım. Bizim önceliğimiz Önder Apo’nun özgür çalışır koşullarıdır. Bunu temel gündem yapmamız gerekiyor. Türkiye’dekilerin de bunu temel gündem yapması gerekiyor. Önderlik diyor ya: bireyin özgürlüğü toplum, toplumun özgürlüğü bireyin özgürlüğü. Biz Önder Apo’nun özgürlüğünü Kürt toplumunun özgürlüğü olarak görüyoruz, bu nettir. Önder Apo’ya onu tanırlarsa gerisi kolaydır. Fiili adımlar değil yasal adımlar atılmalı. Fiili olursa her şeyi inkar edebilirler. Önderliği serbest bırakıp bir daha tutuklayabilirler. Yasal düzenlemeler şart.
- Cemil Bayık’ın derdi nedir?
Benim ne derdim olacak, benim derdim halkımıza ve şehitlerimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek. Benim başka bir düşüncem yoktur. Başka yaşamımız da yoktur, Ankara da farklıydı, Kürdistan’a geldik farklı oldu, diğer yerlere gittik farklı oldu, olacak bunlar. Amaca göre araçlar geliştirirsin, o kadar. Bizim yaşamımızda başka bir yaşam yoktur.
BİTTİ