• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Temmuz 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Jineolojî'nin Sözü

Bedenli oluş: Bir yaratıcı eyleyicilik

10 Temmuz 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Jineolojî'nin Sözü, Manşet, Yazarlar
Bedenli oluş: Bir yaratıcı eyleyicilik

Kadın bedeni güzellik endüstrisinin, diyet kültürünün, estetik cerrahinin ve sanal medyanın hem nesnesi hem öznesi haline geldi. İnce, genç, fit ve kusursuz olmak özgürlük alanı gibi gösterilen en sinsi gözetim biçimine dönüştü. Spor salonlarından kozmetik mağazalarına, bedeni erotize eden sanal medya filtrelerinden estetik operasyonlara kadar bedenler sürekli yeniden biçimlendiriliyor

Aycan Diril \ Jineolojî’nin Sözü

Sanıyorum son süreçte hiç olmadığı kadar beden ve nüfus politikaları ile kadın bedeni üzerinden yürütülen söylemleri tartışıyoruz. Tarih, bedenin iktidarın bir nesnesi haline getirilişinin ifadesi olarak yeniden değerlendiriliyor. Bir yandan demokratik toplumun inşasını, kadın öncülüğünde barışın imkânlarını tartışıyoruz, bir yandan da bedenin neoliberal politikaların tüketim nesnesi haline getirilişi, nüfus düzenlemeleri, doğum, gebelik, kürtaj tartışmaları, aile yılı ilanları, biyolojik cinsiyetin dokunulmazlığına ilişkin söylem ve saldırı politikaları ile iktidarın en incelikli, sinsi, görünmez bir şekilde bedenlere işlediği bir süreç var. Özellikle kadınlar için bu gerçek çok daha katmanlı ve çarpıcı. O nedenle hem iktidarın bedenselleşmesi sürecini konuşup hem de demokratik toplum sosyalizmini beden aracılığıyla nasıl inşa edeceğimizi konuşmak ve birlikte düşünmek gerekiyor.

Beden; iktidar ilişkileri içinde nesneleştirildiği kabul edildiğinde, düzenlenebilir, denetlenebilir, disipline edilebilir olarak konumlanıyor. Bedeni yalnızca “nesne” olarak tanımlamak batı düşüncesinin ikili hiyerarşik yapısı, ruhu ve aklı üstün; bedeni ve doğayı aşağı konumlamasıyla kanıksatıldı. Kadın ise doğa ve bedenle özdeşleştirilerek, bu denetimin merkezine yerleştirildi. Antik Yunan filozofları bedeni ruhun taşıyıcısı olarak görürken, modern bilim ve kapitalizm bedeni makineleştirdi. Descartes ve Bacon gibi düşünürler doğayı ve kadın bedenini hakimiyet altına alınması gereken birer nesneye dönüştürdüler. Modern tıbbın biyolojik modeli bedeni mekanik bir organizma, kadını ise yalnızca doğurganlık üzerinden tanımlanan bir varlık haline getirdi.

Bugün ise denetim daha sofistike. Kadın bedeni güzellik endüstrisinin, diyet kültürünün, estetik cerrahinin ve sanal medyanın hem nesnesi hem öznesi haline geldi. İnce, genç, fit ve kusursuz olmak özgürlük alanı gibi gösterilen en sinsi gözetim biçimine dönüştü. Spor salonlarından kozmetik mağazalarına, bedeni erotize eden sanal medya filtrelerinden estetik operasyonlara kadar bedenler sürekli yeniden biçimlendiriliyor. Beden politikaları bedenleri disipline etmekle kalmıyor, çeşitli arzu ve ihtiyaçlar oluşturarak bizi iktidar ilişkileri içinde özneleştiriyor ve sistemi bizim aracılığımızla yeniden üretiyor. İdeal beden faşizmi haline gelmiş normlara uygun davranmak artık zor ve şiddet aracılığıyla değil incelikli neoliberal politikalar ile başarı ve toplumsal kabulün bir kriteri olarak var oluyor. Yakın zamanda anoreksiya nervoza teşhisi konularak cezaevinden tahliye edilen sonrasında da durumu ağırlaşarak hayatını kaybeden Nihal Candan’ı duymuşuzdur. Nihal Candan’ın ölümü sadece tekil bir ölüm değil; kapitalist beden estetiğinin, tıbbi denetimin ve medya, moda, ideal beden normu baskısının yol açtığı çoklu ve ilişkisel sonuçların bir yansımasıdır. Nihal’in yıkıcı anoreksiyası sistemin dayattığı güzellik, görünürlük, sağlamlık ve gençlik normlarına karşı bedende sonuçlanan bir “uyumsuzluk”, bir itiraz haline de gelmiş olabilir. En nihayetinde beden, hem sanal medya estetiği hem de ataerkil normların baskısıyla bir öz-denetime, performans aracına veya da sürekli geliştirilmesi gereken bir projeye dönüşüyor. Bu performansı sergileyemeyen bedenler kendilerini suçlu, çirkin, başarısız hissediyor.

İktidar ilişkileri içinde üretilenler sadece estetik normları ile sınırlı değil. Nüfus politikaları ve sistem ideolojileri de (sömürgecilik, milliyetçilik, dincilik, insan merkezcilik gibi) kadın bedeni üzerinden şekilleniyor. Doğum, gebelik, cinsellik, regl ve kürtaj gibi süreçler tıbbileştiriliyor; kadınlar bedenleri üzerinde karar alma hakkından yoksun bırakılıyor. Üreme hakları, ekonomik ve politik çıkarların pazarlık masasına yatırılıyor. Kimin kaç çocuk doğuracağı, hangi yöntemi kullanacağı, kürtaj hakkı olup olmayacağı; hepsi devletlerin, politikacıların ve ataerkil sistemin tartışma başlıkları. Bu sorunlar yalnızca kadınların değil; tüm ötekileştirilmiş grupların özgürleşme mücadelesinde merkezi bir yer tutuyor. LGBTİ+’lar, yaşlılar, göçmenler, engelliler, kültürel, etnik ve sınıfsal farklılıklar… Herkes bu iktidar ağının her yerdeliği içinde ve farklı biçimlerde örüldüğü bir dünyada bedenleri üzerinden denetleniyor.

Tüm bunlara karşılık beden bilgisini yeniden yaratmak, tahakküm ilişkilerinin, sistem ideolojilerinin ve bunların üretici gücü olan tıbbın ve bilimin tekelini sarsmanın yollarıdır. Çünkü neoliberalizm, beden üzerine geliştirilen bu söylemleri sinsice bize doğallaştırılmış süreçler, değişmez özler olarak kanıksatır. Bedenlerin nesne olduğuna ilişkin kabul, onun sadece iktidar ilişkileri içinde şekillendirilen, eyleyiciliğini görünmezleştiren bir anlayışa kapılmamıza neden olur.

Oysa biz bu verili ve değişmez kabul edilen öz’lere mecbur değiliz. Çetin Balanuye’nin ifadesi ile: “Karşılaşanlar karşılaşmaların hem eseri hem de yazarıdırlar.”[i] Haliyle bu iktidar ilişkileri içinde ve aracılığıyla sadece onun biçimlendirdiği değil, onu biçimlendirip dönüştüren bir etkide bulunuruz.

Bedeni salt maddesel bir nesne olarak ele almak onun özgürlük pratiklerini üreten, etkileyen ve eyleyici özelliğini görmezden gelmeye neden olur. Çünkü biz bedene sahip değiliz, bedenizdir. Evreni beden aracılığıyla deneyimleriz.[ii] Bedenli oluşun farkındalığı; bilgi, etik ve iktidar ilişkisini sorgulamakla ve özgürlük alanlarını genişletmekle mümkündür. “Beden her ne kadar kültürel ve politik bir denetim alanı ise de bu statik bir nesne olmaktan fazlası. Beden ya da öznenin bedenlenmiş hali, sadece biyolojik ya da sosyolojik değil; bilakis, fiziksel, sembolik ve sosyolojik olanın kesişim noktası şeklinde düşünülmelidir. Beden köklenebilme ve akış halinde olabilme ilkesine sahip ve fiziksel ya da kimyasal olarak değil yaşama ilkesi ve yaşam gücü anlamında bizi biz yapan çeşitli değişkenleri aşan bir dinamiktir.”[iii] Yaşamı üreten, özgürleştiren, başka varlıklarla karşılaşmaların ve kolektifler oluşturmanın bir mekânıdır.

Demek istediğim: hareketli, akışkan ve yeni yaratıcı imkânlara açık: oluş-halinde-beden deneyimi. Yani beden yalnızca kontrol edilmek istenen bir madde değil, direniş de düşüncenin, öznenin bedenselleşmesi olarak var olur. Kimi zaman, iktidarın bütün denetim mekanizmalarını altüst eden bir isyana dönüşür. Mesela, bedenlerimiz aile içine kapatıldığında tam da aile içinde şiddete karşı direniriz. Doğurganlıktan ibaret kılınarak biyolojik bedenlerimize kapatıldığımızda bedenin başkaca yaratımları ile indirgemeciliğe karşı direniriz. Cezaevine kapatılan bedenler kimi zaman açlık grevi gibi yöntemlerle bile direnişi beden aracılığıyla örgütler, sisteme, devlete, otoriteye karşı politik bir mesaj verir. Hasta tutsaklar, bedenlerindeki tüm değişimlere rağmen tam da oradan bir morali ve umudu örgütler.

Yanisi; bedenin özgürleşmesi, onu bir direniş mekânı olarak örgütlemeyi gerektirir. Toplumsal alanda yürüyen kadınlar, bedenleriyle varlık gösteren LGBTİ+’lar, dans eden, performans sergileyen, sokağı dönüştüren her özne; bedenini taşıdığı bir nesne değil, politik bir eylem alanı haline getirir. Bunu en yaratıcı dinamiklerle yapmak ise özgürlüğe içkin ve özgürlüğü yaratan bir etki alanı olur.

Anlatılan her deneyim, çizilen her alternatif beden anlatısı, iktidar ilişkilerinin çizdiği haritayı bozmanın bir hamlesi olur. Tıpkı 1518 Strasbourg’da olduğu gibi…

Jean Teulé’nin Dansa Davet romanında anlatıldığı üzere, bedenler baskıya, yoksulluğa ve çaresizliğe karşı durdurulamaz bir dansla cevap verir. Bedenin kontrol dışı hareketi (dans), iktidarın denetimini aşan bir direniş biçimine dönüşür. Sistemin ideolojisi bedenleri disipline etmeye çalışırken, o bedenler bir anda kontrolden çıkıp eylem alanı olur.

Dansın bir metafor olarak yaratıcı ve özgürleştirici bir eylemselliğin öznesi olmasından, hakikate tekrarlanamaz/aynılaştırılamaz bir ritimle eşlik etme halinden bahsediyorum. Teulé’nin anlatısında, kadın öncülüğünde yoksulluk ve sefalete karşı dans ederken beden yeniden hareketle nesne olmaktan çıkar; kendi yarattığı ritim ve eylemle kesintisiz, soluksuz bir meydan okur. Kadın bedeni bir gösteri değil, dans sayesinde iradesini dile getiren yaratıcı bir eyleyiciye dönüşür; özgürce salınan her adım, egemen bakışı kıran bir direniş hamlesidir. Bu ritmin bulaşıcılığı, itirazın yaygınlaşması, egemenin onu tanımlayamadıkça, sınır koyamadıkça ve engelleyemedikçe artarak kendini örgütlemesinde gizlidir. Kadın mücadelesinin ve yaratıcı eyleyiciliğin temelinde bir metafor olarak dans, direnişi bir sanat gibi icra etmenin, bedensel itirazın ve yaratıcı kendiliğin pratik bir manifestosudur.

Kadınların bedenleri de iktidar tarafından sürekli denetlenmek istenirken; bir noktada beden, tam da kendi hareketiyle -dansla, sokağa çıkmayla, görünürlükle- bir direniş aracına dönüşür. Danstaki aynının tekrarlanamazlığı, sürekli bir yaratım, devinim ve geleceğe açık olan eylem bedenlerin hakikate eşlik etmesi ve onu yeniden yaratmanın imkânıdır. Dansta sabitlenmemiş olanın metaforu, düşüncenin bedende mekânsallaşması simgelenir.[iv] Eylem alanlarını bedenleri ile dolduranlar, gerçeği büküp başka bir etki alanı yaratır.

Sonuç olarak; kesintisiz bir şekilde söylemde ve pratik alanda beden üzerine geliştirilen tüm politikalara karşı, beden aracılığıyla barışı, demokratik toplumu ve pek tabi özgürlüğü yaratmaktır niyet. Bu da tüm bedenli varoluşların kendi özerk yapılarıyla dahil olduğu farklılaşan ve kolektifle ortaklaşan bir direniş hattı kurma ile mümkündür. Bedeni nesneleştiren tüm söylemsel ve söylemsel olmayan pratiklere karşı bedenli oluşların özgürlük dinamiklerini yaratıcı ve özgür öznellikleri ile var etmesi başka bir yaşamın tahayyülünü yaratıcı eylemlerle -tıpkı dans salgını gibi- başka bedenlere bulaştırmaktan geçer.

[i] Çetin Balanuye, Naturans III: Yeni Gündelik Yaşam, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2024, s.23.

[ii] Detaylı tartışma için bkz. Maurice Merleau Ponty, Algılanan Dünya, İstanbul: Metis Yayınları, 2017.

[iii] Rick Dolphijn ve Iris Van Der Tuin, Yeni Materyalizm: Görüşmeler ve Kartografiler, İstanbul: Yort Kitap, 2019, s.42.

[iv] Bryan Turner, Beden ve Toplum, Ankara: Nobel Yayıncılık, 2019.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘Umut hakkı’

Sonraki Haber

Kürt’ün Kürt coğrafyasındaki ‘mülteci’ hali: Mexmûr Kampı

Sonraki Haber
Kürt’ün Kürt coğrafyasındaki ‘mülteci’ hali: Mexmûr Kampı

Kürt’ün Kürt coğrafyasındaki ‘mülteci’ hali: Mexmûr Kampı

SON HABERLER

‘PKK gerekçesi ortadan kalktı, sorumluluk siyasi iktidarda’

‘PKK gerekçesi ortadan kalktı, sorumluluk siyasi iktidarda’

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

ABD’nin yeni yaptırım paketinde Türkiye’deki şirketler var

ABD’nin yeni yaptırım paketinde Türkiye’deki şirketler var

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

Amed’de petrol arama ruhsatı 2 yıl uzatıldı

Amed’de petrol arama ruhsatı 2 yıl uzatıldı

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

İran’da ortak çağrı: Rejimin baskılarına karşı ses çıkarın

İran’da ortak çağrı: Rejimin baskılarına karşı ses çıkarın

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

Uşak ve çevresindeki yangınlar söndürüldü

Uşak ve çevresindeki yangınlar söndürüldü

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

Adana’da şüpheli kadın ölümü

Mêrdîn’de şüpheli kadın ölümü

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

‘Sulama suyu fiyatıyla da mağdur ediyorlar’

‘Sulama suyu fiyatıyla da mağdur ediyorlar’

Yazar: Yeni Yaşam
10 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır