Şüphesiz her bekleme umut değildir. Bazen beklemek zamanın en acı olduğu dönemler oluyor. Beklediğiniz zaman ile buluşamamak için zamanı durdurmak istersiniz. O anın gelmemesi için kendi kendinize telkinde bulunursunuz. Ama o anın geleceğini bildiğiniz için beklemek tam bir işkence olur. Henüz gelmemiş olan o kötü an, geldiği andaki acıları size çok önceden yaşatır. Hatta çoğu zaman o an gelene kadar siz duygusal yasınızı tamamlamış oluyorsunuz. An geldiğinde sizi teğet geçebiliyor. Çünkü gerekli acıyı zamana yayarak sizden almıştır zaten.
Bazen de güzel beklemeler oluyor. Bir yandan hızla gelmesini istersiniz, bir an önce o anın içine girmek istersiniz. O hayatınıza dokunacak anı beklemek, o anın kendisinden daha değerli olurdu. Tabii biz bunu çocukken çok fark edemezdik. Bayramı beklemek biz çocuklar için müthiş bir heyecandı. Bayram gelene kadar tüm heyecanlarımızı yolda harcardık. Bayramın ilk günü bittiğinde “bu kadarmış, abartmışım” derdik. Oysa biz beklerken sevinmiştik. Güzel olanı beklemek vuslattan daha tatlıdır derler.
Tabii ilk kez öyle olmuyor. İlk kez güzel bir anı beklerken acılar içinde bekliyoruz.
Barış sürecinden söz ediyorum. Bu ülkenin her kesimden insanı, 50 yıldır süren düşük yoğunluklu savaştan öyle ya da böyle etkilenmiştir. En kötü etkilenenler elbette ki Kürtler oldu. Kendi evlatlarının cenazelerinin yerini bile bilmeyen binlerce ailemiz var. Bundan daha ağır acı olabilir mi? Ve burada sayamayacağım kadar acının çeşitleri ile yüzleşti bu halk. Bu yüzden Kürt halkı için bu süreci beklemek ve katılmak elbette büyük bir heyecan.
Bu süreç göründüğü kısmı ile Türkleri de ilgilendiriyor. İktidarlar, zenginler ve devlet bürokrasisini saymazsak, bu savaştan tüm Türk halkı etkilenmiştir. Yüz yıldır süren inkar politikasının sadece ekonomik gideri ile yeni bir Türkiye inşa edilirdi. Sürecin bir de sosyolojik gideri var. Onu hesaplamak ayrı bir sorun. Kendisi olmayanı oynamak veya ezberlenmiş sloganlar ile yaşamaya mecbur edilmiş bir halkın, sosyal kaybının bir ölçeği var mı bilmiyorum. Dünya halkları, en iyi gezilecek yerleri ya da tarihi mekanları, müzeleri veya değişik tatları merak ederken, siz slogan atarak aç geziyorsanız bu büyük bir yaşam sorunudur. Gelişen son teknoloji ile yeni dünya halkları bilim, felsefe, mitoloji ya da din ışığında hakikati bulmaya çalışırken ve bunun heyecanını yaşarken, bu ülkenin halkı son yüzyıldır kim Kürt, kim Türk, kim sizden, kim bizdenin yarattığı kaygılı korkular ile yaşamak zorunda bırakıldı. Hem de hiçbir mantıklı gerekçesi olmadan. Biz Kürtlerin haklı kaygıları vardı. Çünkü yok edilmeye çalışılan bizlerdik. Ama Türk halkından büyük bir kesimin peşinden koştuğu “Kürt halkına düşmanlığın” hiçbir gerekçesi yoktu. Onlara “Kürtler terörist ve bölücüdür” denmişti. Geriye kalan gerekli sloganı bulmaktı. Onu da bazı siyasi partiler iyi beceriyordu ve çok da ekmeğini yediler. Halk yerle yeksan, ekonomi batık, sosyolojik sorunlar var, tüm bunlar işin ekmeğini yiyenin umurunda değildi. Hala da değildir.
İşte tüm bu sorunları aşmayı bekliyoruz. Bu ışığın ilk parçacığı İmralı heyetinin yaptığı ilk ziyaretten sonra ortaya çıkmıştı. Umut ışığı yeniden parlamış, tüm dikkatler İmralı’ya verilmişti. Küçükken beklediğimiz bayram gününü beklerken ki heyecan ile doldu içimiz. Her gün yaşadığımız ya da şahit olduğumuz acılar ve adaletsizlikler ile mücadele için daha demokratik zeminler hazırlanacak diye “bekliyoruz”.
Elbette beklenen açıklama tüm dertleri bir anda bitirmeyecek. Asıl mücadele o zaman başlayacaktır. (Kadronun akademikleşmesi bunu için vardır.) Demokrasi zemininde verilen mücadele diğer tüm alanlar gibi büyük zorluklar ve kabiliyetler ister. En önemlisi büyük emekler ister.
Ama güzel olanı beklerken hiç bu kadar zorlanmamıştık. Bir yandan basındaki yoldaşlarımızın katledilmesi, diğer yandan devam eden kayyımlar. Ve en acısı da hala devam eden Türkiye’deki “demokrat” muhalefetin aymazlığı. Yani ne diyelim, gerçekten bilmiyorum. Galiba bu ülkenin demokratikleşmesini yine biz Kürtler omuzlamak zorunda kaldık. Tarih, bu kadim halka yeniden görev vermiştir. Ve başarma dışında bir seçeneğimiz de yok.