TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilmesinin üzerinden 70 yıl geçtiğini hatırlatarak, beyannamenin tüm dünyada olağanüstü tahrip edildiğini ve bir insanlık krizinin yaşandığını belirtti.
Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında kabul edilen ve birçok ülkenin imzacısı olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ilkelerini savaş, bölgesel çatışma, göç ve ekonomik krizle beraber insanlığın gündelik yaşamında görmek giderek zorlaşıyor. Konuya dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Berivan Altan’a konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, Beyanname’nin İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan acılar sonrasında ortaya çıktığını ve “Bir daha asla” sloganıyla oluşturulduğunu hatırlattı.
‘Beyanname, olağanüstü tahrip edildi’
Bakkalcı, “Bu acıların bir daha yaşanmaması için yani insanların eşit, özgür, barış içinde yaşayabilmeleri için haklarla donatılmış bir ortamın oluşmasına işaret ediyor bu bildirge” dedi. Bunun esas öneminin insanın onur ve değerinin haklarla tecelli etmesi ve bu hakların da hukuk çerçevesi içerisinde güvence altına alınmasından kaynaklandığını vurgulayan Bakkalcı, şöyle devam etti: ”Bu kadar değerli bir zemini olan beyannamenin sadece ülkemiz açısından değil tüm dünya açısından da olağanüstü tahrip edildiğini görüyoruz.”
‘Acılar derinleşti’
Dünyada insanlığın yaşadığı acıların derinleştiğini belirten Bakkalcı, “Dünyada hak sahibi olma hakkı bile insanların elinden alınıyor, ‘sen yoksun aslında sen bir hiçsin’ söylemi kabul ettirilmeye çalışılıyor. Biz buna ‘insanlık krizi’ diyoruz, sadece ülkemiz değil dünyada insanlık krizi hakim” dedi.
‘Cezaevleri kocaman bir makine’
Türkiye’de cezaevinde bulunanlar sayısı 260 bini aşmış durumda. Adalet Bakanlığı verilerine göre bu sayı 2005 yılında 59 bin 429’du. Türkiye’de tutuklu olmayıp, denetimli serbestlikten faydalanan kişi sayısı ise 430 bin civarında. TÜİK verilerine göre 1 Ocak-31 Aralık 2017 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına 215 bin 761 hükümlü giriş kaydı yapılmış, aynı tarihler arasında 193 bin 662 hükümlünün çıkış kaydı yaptı. Cezaevlerinde yaşanan bu artışın için “korkunç” diyen Bakkalcı, ekledi: “Öyle bir makine ki bu her yıl 200 binden fazla insan cezaevine giriyor ve 200 bine yakın insan çıkıyor. Kocaman bir makine. Denetimli serbestlik verileri de korkunç tabloyu gösteriyor. Yani milyonlar doğrudan denetim altında.”
‘136 bin kişi silahlı örgüte mi üye?’
Tutuklu ve hükümlü sayısındaki artışın Türkiye’de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasından kaynaklandığını belirten Bakkalcı, Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) da dikkat çekti. Bakkalcı, “Türkiye’deki terör kavramı ve TMK’nin, sıkıntılı olduğu uluslararası kuruluşlar tarafından da söyleniyor. Birilerinin keyfi olarak ‘benim dışımda herkes teröristtir’ anlayışı kabul edilemez. TMK kanununda 2013 yılında 10 bin insan yargılanırken 2017 yılında bu sayı 24 bin olmuş. ‘Silahlı örgüte üye olma’ maddesinden 2013 yılında 8 bin insana dava açılmışken, 2017 yılında 136 bin insana dava açılmış. Bu ülkede 136 bin insan silahlı örgüte mi üye” diye sordu,
‘Toplantı ve gösteri hakkı kalmadı’
Bakkalcı, “toplantı gösteri ve yürüyüş” hakkının da sürekli ihlal edildiğini belirterek, son 11 ayda barışçıl gösterilere 758 kez müdahale olduğunu aktardı. Bakkalcı, “Bu hakkın ihlal edilmesi adeta kurul olmuş. Ama keyfi olarak ‘yapabilirsiniz’ dendiğinde yapabiliyorsunuz” dedi.
‘Bu krizden çıkış mümkün’
“İnsanlık krizinden çıkış mümkün” diyen Bakkalcı, sözlerini şöyle tamamladı: ”Yaşadıklarımız kader değildir ve önlenebilir. Normal insan aklı ve vicdanının anlayamadığı kötülükleri düşünenler bizi şiddetle, baskıyla nesne haline getirmeye çalışıyorlar. Ama bizler bu toplumun öznesiyiz ve daha etkin müdahil olmamız gerekiyor”