• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
23 Mayıs 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Bilimin ahlakı olsaydı coronavirüs de olmazdı

11 Nisan 2020 Cumartesi - 22:32
Kategori: Yazarlar

Kaçınılmaz bir gündemin içindeyiz. Çünkü virüs tek tek bireyleri değil tüm dünyayı sardı. Coronavirüsün görülme ve tespit edilme oranları göreceli olsa da tüm dünyayı sarma gerçeği değişmiyor. Ki coronavirüsü üretip, insanlığın üzerine salanlar da zaten böyle olmasını amaçlıyorlardı. Dolayısıyla bundan sonra da aynı gündem varlığını devam ettirecektir. Ta ki, esas kaynak yok edilene kadar.

Elbette esas kaynak kapitalizmden başkası değildir. Kapitalizm, bir kriz sistemi olarak var olduğu sürece tüm toplumları doğrudan etkileyen salgınlarda varlığını sürdürecektir. Eskiden, yani 20. yüzyılın son çeyreğinden sonra istisnai birkaç örnek hariç klasik sömürge savaşları aşılalı beri kapitalizmin hastalıkları da görünür olmaya başladı. “HİV virüsü”, “kuş gribi”, “domuz gribi”, “sars virüsü” derken, coronavirüs olarak halkların ve toplumların karşısına çıktı. Yorgun düşmüş bir kavram olarak kapitalizm, artık bundan başka bir şey üretemez. Kendisi bir virüs olarak varlığını sürdürme çabası içerisinde olacaktır.

Nitekim daha şimdiden salgını bir fırsata çevirerek toplumları çepeçevre kuşatarak denetimlerini güçlendirme çabası içerisine girmişlerdir. Salgından korunma yöntemi olarak toplumları ikametlerine hapsederken, toplumların toplumsallığının temel dayanağı olan sosyalitesini tümden yok edecek hamleler geliştirmektedirler. Öyleki, tartışılan ve yer yer uygulamaya geçirdikleri “çipli yaşam” tamamen bunu ifade etmektedir.

Çin’in uygulamaya koyduğu “çip”, coronavirüsten daha tehlikeli bir salgındır. İnsanı insan olmaktan çıkaran, sadece egemenlerin denetleyebildiği ve kontrol ettiği robotlara dönüştürme eylemidir bu. “Çip”le sadece insanın hareketi ve eylemleri kontrol edilemeyecek, aynı zaman da tüm canlıların taşıdığı ruhsal doğayı da kontrol edeceklerdir. Bu, insanın emek sürecindeki denetimini aşarak duygu dünyasında yaşayacaklarının da kontrol edilmesidir. Yani bir vardiya egemene çalışıp dinlenmek için ikametgahına çekildiğinde yaşayacakları biyolojik değişiklikleri ve hareketleri de denetleyeceklerdir. İnsanlar ağız tadıyla bir komedi filmi dahi izleyip de gülemeyecekler. İnsanda biyolojik hareketlilik yaratan her şey kontrol edilecektir.

Faşizmin başka tarifi var mıdır acaba? Sadece insanın üretim süreci ve üretim düzeyi değil, aynı zaman da yaşamının özel anları bile ortadan kalkacak. Böylece “özel hayat” bitecek. Sağlığa, eğitime bütçeler kalkacak yerine devleti ve devlet yönetimine hakim olan iktidarları güçlendirecek, hakim kılacak, denetimi, kontrolü sürekli kılacak bilişim teknolojilerine yatırımlar artacaktır. Daha şimdiden coronavirüsle mücadele için halklardan ve emekçilerden fedakarlık isteyen ve bekleyen faşist yönetimler bilişim teknojilerine ayırdıkları bütçeleri yarıştırmaktadırlar. Hemen her ülke şu anda toplumları nasıl denetleyeceğinin hesabını yapmaktadır. Çin, altı yüz bin insana çip taktığını ve bunu hızla geliştireceklerini duyurdu. Böylece kapitalizmin hizmetindeki bilim insanları kapitalizme yeni bir pazar alanı, kâr kaynağı yaratmış oldular.

Her gün ilan ettikleri ölü sayısıyla toplumda yarattıkları ölüm korkusunun ardından şimdi kurtarıcıları yarıştırmaktadırlar. Büyük ilaç şirketlerinin laboratuvarları aşı üretme kampanyası sürdürmektedirler. “Yoktan var olmaz, var olan da yok olmaz” kuralını yok sayarak böyle bir rekabet içerisine girmişlerdir. Oysa bu, çok daha büyük tehlikenin habercisidir. Çünkü aşı üretmek doğrudan ilgili virüsle bağlantılıdır. Virüsün DNA’sından aldıkları numunelerden aşı yapacaklardır. Aldıkları parçanın aşıya dönüşüp dönüşmeyeceği bile belli değil. Alacaklar, bilim adına işleyecekler, başarırlarsa piyasaya sürecekler, başaramazlarsa ne olacak? Aldıklarını yok etme güçleri de yok. Dolayısıyla aşı “bulma” sürecinde virüsün isteyip de bulamadığı fırsatı vermiş olacaklar. Coronavirüsten daha tehlikeli bir canavar ortaya çıkacak.

Türkiye gibi baskıcı yapılanmalar ise salgından daha farklı yararlanma çabası içerisindedirler. 15 Temmuz 2016 gününü “allahın bize bir lütfudur” diyen Erdoğan, coronavirüs salgınını da ikinci bir “lütuf” olarak görmektedir. Coronavirüsle mücadele adına kendi iktidarını daha sağlama alma çabası içine girmiştir. Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşı coronavirüsle birleştirip tamamlamak istemektedir. Bu nedenle Kürdistan illerinde hiçbir önlem almamaktadır. Özellikle zindan gibi bulaşıcılığa en açık yerlerde bile tam bir düşman hukuku uygulamaktadır. Salgından yararlanmak için halkın kendi yarattığı imkanları da ortadan kaldırarak engellemektedir.

Dolayısıyla halkların ve emekçilerin salgınla mücadeleyi esas olarak kapitalizmle mücadeleye dönüştürmesi kaçınılmazdır. Bu anlamda da kapitalist devlet yapılanmalarından hiçbir şey beklemeden ve istemeden kendi öz güçleriyle yaratacakları ortak, kolektif ve komünal bir mücadele seçeneklerinden başka bir imkan ve seçenekleri de yoktur.

 

 

 

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Çizgi roman sevenlere müjde!

Sonraki Haber

İnfaz yasa teklifinin 30 maddesi kabul edildi

Sonraki Haber

İnfaz yasa teklifinin 30 maddesi kabul edildi

SON HABERLER

DEM Parti Eş Genel Başkanları, Devlet Bahçeli ile görüşecek

DEM Parti Eş Genel Başkanları, Devlet Bahçeli ile görüşecek

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Özer’in avukatı Tuci: Kısıtlılık kararına rağmen bilgiler basına sızdı

Yerine kayyım atanan Özer tahliye edilmedi

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Çatışmalı süreçler tartışıldı: Karşılıklı güven çok önemli

Çatışmalı süreçler tartışıldı: Karşılıklı güven çok önemli

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

DEM Parti ve Gelecek Partisi görüşmesi sona erdi

DEM Parti ve Gelecek Partisi görüşmesi sona erdi

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Elazığspor taraftar grubu başkanından tehditvari açıklama

Elazığspor taraftar grubu başkanından tehditvari açıklama

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Çimento fabrikasının ÇED sürecine itiraz

Çimento fabrikasının ÇED sürecine itiraz

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Erdoğan 2026-2035 dönemini ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’ ilan etti!

Erdoğan 2026-2035 dönemini ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’ ilan etti!

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır