Bugün 24 Temmuz…
Tam Ceylanpınar’da öldürülen polisler ve ardından savaşın başladığı 24 Temmuz 2015’i yazacaktım ki…
Bir de ne göreyim?
Yine Ceylanpınar…
Bir evin damına roket “düşmüş”… Yaralılar varmış…
Ne zaman?
Cevabı buldum: Tövbeler olsun.
Ceylanpınar’da polislerin öldürüldüğü günün tastamam yıldönümünde: 22 Temmuz’da.
Yer aynı, ay aynı, gün aynı. Allah biliyor ya, saat bile aynı. Evet, evet saat bile aşağı yukarı aynı: “Akşam saatlerinde” yani.
Birinci Ceylanpınar provokasyonu 2015, ikinci Ceylanpınar provokasyonu 2019… Fark dört yıllık bir fark…
“Derin” mi, “sığ” mı, biz de karıştırdık, “resmi provokasyon merkezi” halkla artık dalga geçiyor. Kendi yaptığı dört yıl önceki kanlı tertibin dördüncü yıldönümünü “havai fişek”le kutlamak yerine “füzeyle” kutluyor. Füze de gidip, dört yıl önce kanlı tertibi yaşayan Ceylanpınar’da bir aileyi vuruyor.
Quto bana telefon etti: “Veysi abe, aslında polislerin öldürüldüğü evin damına düşecekti de, rüzgar fazla estiğinden füze yolunu şaşirmiş diyiler…”
Doğrusu aklıma yatmadı değil. Sonuçta Rojava’ya sızan “yerli ve milli” tosuncukların elinde henüz S-400 füzesi yok. “Tam isabet” o yüzden olmamıştır.
Bundan dört yıl önce 22 Temmuz’da polislerin öldürülmesi ile o öldürmeden dört yıl sonra 22 Temmuz’da, aşağı yukarı aynı saatlerde bir evin damına “füze düşmesi” aslında şaşırtıcı değil.
Türkiye’de artık “provokasyonlar”ın yapıldığı günler “bayram” günleri olarak kutlanmıyor mu? Dikkatinizi çekerim: 22 Temmuz Ceylanpınar provokasyonu çözüm masasını devirmek ve savaşı yeniden başlatmak için “Allah’ın birinci lütfu” idi. İkinci “lütuf” darbe.
Quto’nun “teorik tezine” göre, aslında Ceylanpınar provokasyonunun birinci yıldönümü de aslında bu cinayetin işlendiği 22 Temmuz’da kutlanacakmış, lakin 15 Temmuz’a kaydırılmış. Nasıl polislerin ölümünden iki gün sonra savaş başladıysa, aynı şekilde Olağanüstü Hal de tam 24 Temmuz’da ilan edilecekmiş, lakin “kontrollü darbe” 15’ine kaydığı için, Olağanüstü Hal de 21 Temmuz’da, yani polislerin ölümünden bir gün önceye denk getirilebilmiş.
Adamlar müthiş.
Darbe provokasyonunu resmi bayram ilan ediyorlar. Dört yıl önce başlattıkları savaşın yıldönümünü füzelerle kutluyorlar.
Birisi anlatmıştı:
Cinayetten içeriye düşen katil, günün birinde hiç adeti olmadığı halde sinek kaydı traş olmuş, lacivert takım elbise giymiş, kravat takmış, saçlarını jölelemiş ve bir yolunu da bulup, beş katlı bir “düğün pastasını” hücreye sokmuş. Hücre arkadaşları şaşmış kalmışlar.
“Hayrola reis, demişler, neyi kutluyorsun böyle?”
Katil pis pis sırıtmış: “Karımı öldürmemin beşinci yıldönümünü” demiş.
O hesap.
Artık “şeffaflık” var. “Derin” mi, “sığ” mı bilemez olduğumuz “resmi provokasyon merkezi” yaptığı kanlı provokasyonları, tertip ettiği çakma darbeleri, çözüm sürecini havaya uçuran Kandil bombardımanlarını, gizlemek filan şöyle dursun, artık alenen, üstelik öyle havai fişeklerle filan değil, füzelerle kutluyor.
Siz buna da şükredin. S-400’ler “aktive” edildikten sonra maazallah bunlarla, örneğin TBMM’nin damına “füze” düşürerek kutlama yapmaya kalktıklarında dünya başınıza yıkılabilir. Artık OHAL’lerden OHAL beğenin.
Saf ulusalcı “devletimiz kendi ülkesini hiç vurur mu?” diye itiraz edince, Quto önüme bir belge seriyor: “Ses kaydında Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen ses: “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesine’de saldırtırız”.
Quto’nun şaka yaptığını, bu iddiaları matrak olsun diye uydurduğunu düşündüm. İtiraz etti: “Veysi abe, bu belgeyi Türkiye’nin en ulusalcı, en milliyetçi, ültra Kemalist Oda TV’nin sitesinden almışem…”
“Suriye’ye gönderilen dört adam” demek ki o sıralar kendi vatan topraklarına atacakları “8 füze”den birini ne olur ne olmaz diye saklamışlar, ilk yedi füzeyi Suriye’ye karşı savaş gerekçesi olarak kullanıp, elde kalan bir füzeyi de şimdi “Rojava’ya karşı savaş gerekçesi üretmek” için kullanmışlar.
Malum. Milli Savunma Bakanı Akar, Rojava’ya karşı “misliyle karşılık verdiklerini ve bilmem kaç hedefi imha ettiklerini” hemen ertesi gün açıkladı.
22 Temmuz suikast provokasyonundan iki gün sonra 24 Temmuz 2015’de başlayan savaşın anatomik yapısını çözmek istiyorsanız, 22 Temmuz 2019’da atılan füzenin üstündeki parmak izlerini Şarlok Holmes’in pertavsızıyla incelemelisiniz…