Popüler kültürü, daha çok duygusal ve içgüdüsel gereksinimlere dayalı itkileri harekete geçirmek üzerine kurgulanmış; bir akli analizden ziyade duygu tabanlı yığınsal ortaklık temelinde biçim verilen ve özünde kitleleri bir alışveriş-satın alma ilişkisine yönlendiren, bunun zeminini hazırlayan bir süreç olarak tanımlamak mümkündür. Popüler kültür, bir ortam ya da plantasyon olarak da adlandırılabilir. Popüler kültür ortamında değişim değeri olan nesnel bir mal olmadığı için, popüler kültürü ancak kültürel eylemler veya değişen tutum ve davranışlar üzerinden tartışabilmek mümkündür.
Popüler kültürün neye ve kime hizmet ettiğini anlayabilmek için, kendisine dert edindiği alanlara bir bakmakta fayda var. İnsanları eğlendirmek ve onlarda eğlendiklerine dair bir sanı oluşturmak, bireyi bir yığınsallık içinde öne çıkarırken, onu var eden toplumsallığından soyutlayarak önce kendi gerçekliğinden sonra toplumsal gerçeklikten koparmak, günlük yaşamın temel sorunlarının sebep ve sonuçlarından uzak tutmak, en sonunda bütün davranış kalıplarının, tüketim ve yaşama alışkanlıklarının bir merkezden belirlendiği robotik bir forma ulaştırmak popüler kültürün temel uğraş ve eylem süreçlerini oluşturur. Hiç şüphesiz popüler kültür ile endüstrileşme arasında çok doğrudan organik bir bağ söz konusudur. Doğuş aşamasında çok yoğun emek gücüne ihtiyaç duyan endüstri, yoğun emek sömürüsü sonucu oluşan birikimle yaratılan teknolojik üretim sonucunda kitlesel düzeyde bir işsizlik ortaya çıkmış, bu işsizliğin yarattığı huzursuzluklar ulusal ve uluslararası kapitalizmi ciddi bir şekilde tehdit eder duruma gelmiştir. İşte popüler kültür dediğimiz süreç tam da bu dönemin ihtiyaçları için var edilmiştir. Düşünmeyen, sorgulamayan, sorunların kaynağının farkına varamayan, sorunlarını ve çözüm sürecini öteleyen, bir yığın gerçekliği yaratarak hem kapitalist üretim ilişkisinin ucuz emek ihtiyacını karşılamak hem de tüketim alışkanlıklarını istediği gibi şekillendirerek kârı maksimalize etmek popüler kültürün en temel işlevleri olarak ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu ilişkiler ağı içerisinde şüphesiz yığınları etkileme ve onların iktidara karşı muhalefet etme potansiyelinden boşaltmak gücü bakımından Tv, sinema gibi görsel iletişim araçları çok etkili bir biçimde kullanılmıştır. Bu sektörler temel isteklendirme ve etkileme güçlerini geniş kitleler üzerinde eğlendirme üzerinden şekillendirirken, yığınlara göre eğitimli ve belirli bir bilgi birikimi sağlamış daha dar bir çevre üzerinde ise daha entelektüel bir bağlam oluşturarak bir manipülasyon gerçekleştirebilmektedir. Büyük yığınları çok basit araçlarla, ucuz Tv programları veya sinema filmleri ile oyalamak mümkünken bu görece bilgi ve entelektüel birikime sahip kesimi oyalamak ve onlarda muhalefet ettikleri, itiraz ettikleri hissini uyandıracak daha incelikli daha sanatsal araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araçlar içerisinde “sanatsal film” diye tabir edilen sinema filmleri ve belgesel filmler önemli bir yer tutmaktadır. Anlayabilmek için belirli bir birikim ve entelektüel çaba gerektiren sanatsal sinema filmleri ve belgesel filmler, bu kesimler açısından hem iktidara belli bir düzeyde muhalefet etme tatminini yaratırken bir yandan da geniş yığınlardan farklı oldukları, üstün oldukları tatminini yaratmaktadır. Özellikle belgesel film izliyor olmak, bu kesimlerin günlük sohbetinin önemli bir övünç kaynağını oluşturmaktadır. Belgesel film izleyen bu elit entelektüel kesimler toplumsal sorunların farkında oldukları, bunların çözüm yolları ile ilgili kafa patlattıkları ve hatta bunlarla ilgili sivil toplum kuruluşu-dernek organizasyonları vb yapılarla sürece müdahale ettikleri yanılsamasını da yaşamaktadırlar. Çevre eylemleri, hayvan haklarını savunma gibi sosyal sorumluluk etkinlikleri bu belgesel entellektüelizminin önemli yansımalarıdır. Ama ne bu etkinliklerde ne de bu etkinliği yapma bilincini geliştiren belgesel filmlerde çevre tahribatı, hayvan kıyımı, insanların barınma ve yerleşim hakkı gibi sorunların kapitalizmin üretim ilişkilerinden kaynaklandığına dair bir tespit, bir analiz görmek mümkün değildir. Buradaki entelektüel çaba en fazla bir şirketi, bir kurumu, bir yöneticiyi sorumlu tutma, böylece kapitalizmin büyük tahribat fotoğrafını gizleme çabasından başka bir şey değildir. Çevre, hayvan hakları, insan hakları vb konuda yapılmış birçok belgesel filmin amacı ve ortaya koyduğu analiz ve yaklaşımın bu hedef saptırma amacını başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini söylemek mümkündür.
Tarihsel, güncel, toplumsal olayları, olguları, durumları kaydetmekle oluşan ürüne belge film, bu olgu, olay ve durumlara ait görüntü ve sesleri belli bir görüş ve estetik kaygı doğrultusunda yorumlayan, tasarlayan, kurgulayan dramatik anlatı formuyla buluşturan ürüne belgesel film ya da belgesel sinema diyoruz. Bu anlamıyla belgesel sinema bir bellek yaratma sürecidir, bir bellek çeşididir. Tarihsel, güncel, toplumsal olaylara, olgulara, durumlara tanıklık eder, bunlara tanıklar ve tanıklıklar yaratır; bunları yorumlar, anlaşılmayanı anlaşılır, gizleneni aşikar kılar. Burada belgesel sinemanın gerçeklikle kurduğu ilişki, belgesel sinemayı yapanın nerede durduğu ve nereden baktığıyla çok doğrudan orantılıdır.