25 Kasım kapsamında birçok kentte açıklama yapan MED TUHAD-FED ve TUAY-DER üyeleri, cezaevlerindeki tutsak kadınların yaşadıkları ihlallere dikkat çekti
Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAYDER) Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında birçok kentte tutsakların yaşadıkları ihlallere ilişkin basın açıklaması yaptı.
Amed
MED TUHAD-FED Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin, kadınların baskılar karşısında aralıksız mücadele verdiklerini belirterek, “Tutsak kadınların direnişini yansıtmak için buradayız. Biz, direnişi büyütenleriz. Mücadelenin iradesiyiz. Yüzlerce kadın bugün kimlikleri ve düşünceleriyle şiddet görüyor. Tutsak kadınlar tecrit ile nefesi kesiliyor. Sayın Abdullah Öcalan, 27 Şubat’ta bir açıklama yaptı. Bugün bu açıklama ile kadınlar barışı büyüttü. Ama bir yandan da içerde de hak ihlalleri büyüyor. Kadınlar, bu ihlaller karşısında direnmekten vazgeçmiyor. Bizler umudu büyüttükçe bu toprakların adı barış olacak” dedi.
Açıklama metnini ise TUAYDER Eşbaşkanı Yeter Erel Tuma okudu. Açıklamada şu ifadeler öne çıktı:
“Kadına yönelik şiddet sınır tanımıyor; evin, sokağın, işyerinin duvarlarını aşıp cezaevlerinin duvarlarına kadar uzanıyor. Cezası bitmesine rağmen tahliye edilmeyen, sağlık hakkı gasp edilen, iletişimden ve toplumsal yaşamdan koparılan kadınların hikâyeleri, bu ülkenin adalet sisteminde derin bir yarayı işaret ediyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri bireysel ihmaller değil, sistematik bir politikanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu politikanın en çarpıcı örneklerinden biri, Kandıra Cezaevi’nde sistematik şiddete ve cinsel saldırıya maruz bırakıldıktan sonra 2021 yılında yaşamını yitiren Garibe Gezer’dir. Garibe’nin yaşadıkları, cezaevlerinde kadınlara yönelik şiddetin ne kadar derin ve görünmez biçimlerde sürdüğünü bizlere acı bir şekilde göstermiştir. Yine geçmişte farklı dönemlerde yaşamını yitiren ya da ağır ihlallere uğrayan kadınların hikâyeleri; uzun yıllar tutsaklık koşullarında mücadele etmiş ve bugün de sağlık sorunlarıyla yaşamını sürdüren Aysel Tuğluk ve birçok politik kadın tutsak, bu tablonun sürekliliğini gözler önüne sermektedir.
‘Kadın direnişi nerede olursa olsun, yaşamı savunmaktır’
Bu direnişin kökleri derinlere uzanıyor. Zindan duvarlarında, kayıtlara geçmeyen ama asla unutulmayan bir onurla büyüdü. Sakine Cansız’ın Diyarbakır Cezaevi’ndeki sarsılmaz direnişi, Leyla Qasim’ın darağacındaki cesareti, Makbule Özbek ve Besê Anuş gibi isimsiz kadınların sessiz ama kararlı duruşları hâlâ yankılanıyor. Nudem Durak’ın elinden alınan gitar bile, kadınların sesini susturmak isteyenlere inat, özgürlüğün melodisine dönüştü. Her biri bize şunu miras bıraktı: Kadın direnişi nerede olursa olsun, yaşamı savunmaktır.
Kadın mücadelesi yalnızca cezaevlerinde değil; sokaklarda, evlerde ve toplumsal yaşamın her alanında saldırı altındadır. Rojin Kabaiş, Gülistan Doku ve Narin Gezer gibi kadınların hikâyeleri, bu topraklarda kadın olmanın nasıl sistematik bir şekilde hedefe dönüştürüldüğünü acı biçimde göstermektedir. Faillerin bulunmaması ya da korunması, kadınlara yönelik politik şiddetin sürekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu kaybedilme ve katledilme pratikleri, kadın mücadelesinin bugün hâlâ yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide sürdüğünü bize tekrar hatırlatıyor.”
‘Şiddetsiz bir yaşam ancak Demokratik Toplum ile mümkündür’
Yeter Erel Tuma, şiddetin kaynağı sürdükçe kadınların tüm alanlarda hedef olacağını ifade ederek, “Tam da bu nedenle, 27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan’ın yaptığı barış ve demokratik çözüm çağrısı, kadınların yürüttüğü mücadelenin anlamını ve aciliyetini derinleştirmektedir. Şiddetin kaynağı olan çatışma politikaları sürdüğü müddetçe kadınlar hem cezaevlerinde hem de sokakta hedef olmaya devam edecektir. Kadınların özgürlüğü ve toplumsal barış, bu çağrıdaki demokratik çözüm perspektifiyle doğrudan bağlantılıdır. Kadınlar olarak biliyoruz ki; Tecridin son bulduğu, diyalog ve çözüm kanallarının açıldığı bir süreç, kadınlara yönelik şiddetin kökünden sarsılması anlamına gelir. Bugün bizler, bu direnişin mirasından güç alarak bir kez daha haykırıyoruz: Kadına yönelik her türlü şiddetin son bulduğu, kadınların özgürce yaşadığı bir yaşam mümkündür. Bu yaşam, ancak eşitliğin, adaletin ve demokrasiye dayalı bir Demokratik Toplumla mümkündür. Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı Demokratik Toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
‘Barış için siyasi tutsaklar özgür olmalı’
Şirnex milletvekili Newroz Uysal Aslan ise siyasi tutsaklar özgür olmadıkça barışın da sağlanamayacağına dikkat çekerek, “Biliyoruz ki cezaevlerinde tecrit ve izolasyon kadın tutsaklar üzerinde devam ediyor. Cezaevlerindeki işkence gün geçtikçe aralıksız devam ediyor. Garibe Gezer bunun en büyük örneğidir. Kadınlara yapılan işkence ve baskılarla cezaevlerinde de onları ayrı cezalandırmak istiyorlar. Cezaevlerindeki tutsakların iradeleri tanınmadığı sürece onurlu bir barış inşa edilemez. Ne de devletin barış konusundaki ciddiyeti görülür. Cezaevlerindeki işkence ve zulüm son bulmalı. Başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve tüm tutsaklar özgür olmalı” dedi.
Açıklama, “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla son buldu.
Mersin
Çukurova Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Çukurova TUAY-DER) öncülüğünde cezaevlerinde kadın tutsakların yaşadığı tecrit ve kötü muameleye ilişkin açıklama gerçekleştirildi.
Basın metnini okuyan Çukurova TUAY-DER Eşbaşkanı Adalet Kuran, 25 Kasım’ın kadınların şiddete ve eşitsizliğe karşı sürdürdüğü mücadelenin simgesi olduğunu belirterek, cezaevlerinde özellikle kadın tutsaklara yönelik tecrit, sağlık hakkı gaspı ve tahliye engellerinin sistematik bir uygulama olduğunu söyledi. Adalet Kuran, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısının kadınların özgürlük mücadelesiyle doğrudan ilişkili olduğuna işaret ederek, “Biz kadınlar, özgürlüğün, barışın ve şiddetsiz bir dünyanın mümkün olduğunu biliyoruz ve bu yaşamı Demokratik Toplumla birlikte kurana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Açıklamanın ardından oturma eylemi gerçekleştirildi. Oturma eylemi, stranlar ve sloganlarla sona erdi.
Êlih
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında cezaevinde tutsak olan kadınlar için Êlih (Batman) TUAY-DER ve Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yaptı. Açıklamada ortak metni Êlih TUAY-DER Eşsözcüsü Nuriye Başçı, okudu.
Açıklama “Jin jiyan azadî” ve ” Bijî berxwedana zindana” sloganlarıyla son buldu.
Sêrt
Sêrt’te (Siirt) ise TUAY-DER temsilciliği öncülüğünde DEM Parti İl binası önünde bir araya gelindi. Açıklama metnini, DEM Parti İl Eşbaşkanı Revşan Arslan okudu.
Açıklama “Jin jiyan azadî” sloganları ile son buldu.
Colemêrg
Colemêrg (Hakkari) TUHAY-DER Gever’de (Yüksekova) “Kadınların özgürlüğü demokratik toplumun inşasıdır” pankartı ile ilçe merkezinde açıklama yaptı. Ortak basın metnini Colemêrg TUHAY-DER Eşbaşkanı Pınar Yılmaz okudu.
Açıklama, “Jin, jiyan, azadî” sloganlarıyla sona erdi.
Wan
Wan TUHAY-DER Sanat Sokağı’nda açıklama düzenledi. Çok sayıda kişinin katıldığı basın açıklamasını Wan TUHAY-DER Eşbaşkanı Rengin Karaduman okudu.
Kaynak: JINNEWS – MA









