Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için yaşamına son veren Akici ve Yüksek, polis ablukasında defnedildi. Ölümlerin ardından açıklama yapan Deniz Kaya, ‘Bireysel eylem biçimini tasvip etmiyoruz’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi eylemi 148 gündür devam ediyor. Güven’in ardından 66 cezaevinde 300’ün üzerinde tutuklunun başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 110 günü geride bırakırken hükümetin sessizliği karşısında 1 Mart tarihinde tüm cezaevlerinde yaklaşık 7 bin tutuklunun başlattığı eylem de devam ediyor. Açlık grevi eylemleri sürerken bu güne kadar 6’sı tutuklu 7 eylemci Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla yaşamına son verdi. Son olarak Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için tutuklu Yonca Akici ve tutuklu Siraç Yüksek bulundukları cezaevinde yaşamlarına son verdi.
Yonca Akici’nin cenazesi önceki gece saat 03.00 sıralarında Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Burunbulak köyünde toprağa verildi. Akici’nin cenazesi jandarma ablukasında aile bireylerinin sadece bir kısmının katılımıyla dini vecibelerin yerine getirilmesiyle toprağa verildi. 4 yıldır “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklu bulunan Akici, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde 1 Mart’tan bu yana açlık grevi eylemindeydi. Akici, 29 Mart’ta yaşamına son verme girişiminde bulunmuş, ağır yaralı olarak kaldırıldığı Çiğli Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinde 1 Nisan’da yaşamını yitirmişti. Yine Öcalan üzerindeki teciridin kaldırılması talebiyle Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşamına son veren Siraç Yüksek’te 1 Mart’tan bu yana açlık grevi eylemini sürdürenlerden biriydi. Nusaybin davası tutuklusu Yüksek’iin cenazesi de Mardin’in Nusaybin ilçesinde defnedildi. Adana Adli Tıp Kurumu’nda (ATK)teşhis edildikten sonra asker ve polis ablukasında yola çıkarılan cenaze, aralarında HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik, bazı tutuklu yakınları ve çok sayıda HDP ve DBP’li yönetici tarafından kent girişinde karşılandı.İlk olarak Yenişehir mahallesinde bulunan Hacı Hüseyin Çetin Camisi’ne götürülen Yüksek’in cenazesi daha sonra Moris Mezarlığı’na götürüldü. Aile bireyleri dışında kimsenin katılmasına izin verilmeyen Yüksek’in cenazesi burada dini vecibelerin ardından defnedildi. Mezarlık önünde bekleyen ve kimlik kontrolünden geçirilen grubun cenaze törenine katılması polisler tarafından engellendi. Yüksek’in taziye ziyaretleri 8 Mart Mahallesi’nde kabul edilecek geçti.
‘Sessizlik yüzünden ölüyorlar’
Siraç Yüksek’in Annesi Emşa Yüksek, oğlu ile telefonda yaptığı son görüşmesinde tutukluluğunun ailesini üzmemesini istediğini söyledi.Kamuoyunun cezaevlerinde yaşananlara karşı sessizliğini eleştiren anne Yüksek, “Herkes ses çıkarsın, bir şey yapsınlar.İnsanlar artık ölmesin. Bu sessizlik yüzünden insanlarımız ölüyor. Benim oğlum gitti başka çocuklar da gitmesin” diye seslendi. Açlık grevinde olan tutukluların yaşamlarına son vermesini istemediğini de dile getiren anne Yüksek, “Bunu biri durdursun. Bu tecrit bir an önce kalksın. Çocuklarımız bunun için yakıyorlar kendilerini. Ben buradan Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum o nasıl benim ciğerimi yaktıysa onun da ciğeri öyle yansın. Başka bir şey de demiyorum. Bizim çocuklarımızın bu duruma gelmesinin nedeni odur” diye isyan etti.
Güven: Dayanışma büyütülmeli
Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonu, barış süreçlerinde kadınların rolünün tartışıldığı konferans düzenledi. Leyla Güven düzenlenen konferansa bir mektup gönderdi. Güven’in mektubu Roj Kadın Meclisi’nden Türkan Özkan tarafından İngilizce okundu. Güven, İngilizce okunan mektubunda, uluslararası ilgili kurumların Öcalan üzerindekitecridin kaldırılmasıtalebiyle başlatılan açlık grevi eylemlerine karşı sessizliğine dikkat çekerek “Emin olabilirsiniz kitüm gücümüzle tecride karşı mücadele ediyoruz” dedi. Trajikomik nedenlerle binlerce insanın cezaevlerinde veya sürgünde olduğunu belirten Güven, “Açlık grevi dışında kendimi ifade edebilecek başka yöntem bulamadım. 1981’de 66 günlük açlık grevinden sonra hayatını kaybeden İrlandalı Bobby Sands gibi bu halk için hayatımı verebilirim” dedi. Uluslararasıtoplumun bu talepleri dinlemesi gerektiğini söyleyen Güven, refakatçileri ve kızı yardımıyla günlük ihtiyaçlarını giderebildiğini ifade etti. Dünya genelinde kadınların dayanışmada bulunduğunu ve bunun kendisine güç verdiğini belirten Güven, “Ancak bu dayanışma daha da büyütülmeli” dedi. ‘Başka bir dünya mümkün’ Kendi sağlığı ve arkadaşlarının durumunun kritik bir noktaya ulaştığını ifade eden Güven,tüm kadınlara seslenerek “Küresel ataerkil sisteme karşı birlikte mücadele edebiliriz” çağrısında bulundu. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu söyleyen Güven, “Bunun kadınlar tarafından kurulacağına inanıyorum” diye noktaladı.
Bakanlık görüşme talebini reddetti
Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevine başlayan tutukluların yakınları ve Barış Anneleri İnsiyatifi üyelerinden oluşan 100 kişilik heyet Ankara’ya alınmamıştı. Saatlerce kent girişinde bekletilen heyet, uzun süren görüşmeler ardından sınırlı sayıda kişiyle Ankara’ya alındı. Girişlerine izin verilen 8 kişi HDP, İHD ve CHP ile açlık grevlerine dair görüşme yaptı. Heyet yaptıkları görüşmelerin ardından diğer tutuklu yakınlarının bekletildiği Gölbaşı ilçesine döndü. Görüşmeye dair açıklama yapmak isteyen tutuklu yakınlarına ise polis tarafından izin verilmedi. Polisin tutumuna tepki gösteren tutuklu yakınlarından Nurten Gül,”Biz Diyarbakır’ dan buraya sesimizi duyurmak amacıyla geldik. Çocuklarımızı bu azaptan kurtarmaya geldik. Yapacağımız tek şey buydu. Çocuklarımız ölüyor, artık sesimizi duyun” dedi.
‘Zafer kesindir’
Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1 Mart’tan buya açlık grevinde olan Mazlum Teke, ailesiyle yaptığı haftalık telefon görüşmesinde dışarıya mesaj gönderdi. “Sokaklarda direnen anneleri en içten dileklerimle kutluyorum” diyen Teke şöyle devam etti: “İçinde bulunduğumuz süreç en karanlık dönemlerden biridir. Ama en karanlık süreç aydınlığa en yakın süreçtir. Bizler de bu karanlık süreci aydınlatmaya çalışıyoruz. Bu sürece zafer hamlesi olarak bakıyoruz. Zafere ulaşacağımız kesindir. Direniş hamlesi şimdiden faşizmi korku ve paniğe sokmuştur. Son muhteşem olacaktır.”
İki kardeş tecride karşı direnişte
Öcalan üzerindeki teciridin kaldırılması talebiyle açlık grevine başlayan iki tutuklu arasında Fesih Tekin ve Zahit Tekin kardeşler de var. Fesih Tekin Tarsus 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 90 gündür açlık grevi eylemini sürdürürken kardeşi Zahit Tekin ise Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 35 gündür eylemini sürdürüyor. Gönderdiği mektupta açlık grevi eylemcilerinin yaşadığı sağlık sorunlarına değinen Zahit Tekin, kardeşi Fesih Tekin’in de ciddi kilo kaybı yaşadığını dile getirdi. Zahit Tekin mektubunun devamında şunları söyledi: “Eylemimiz tecrit kırılana kadar ve Sayın Öcalan’ın hakları tanınana kadar kararlılıkla sürecek. Tecrit barışın, özgürlüğün, demokrasi ve kardeşliğin sekteye uğratılmasıdır. Bu tecridi kırdığımız zaman ülke üzerindeki karanlık hava dağılacaktır. Bugün zulme ve tecride sessiz kalmak ona ortak olmaktır. Bu yüzden tüm halkımız bu görkemli direnişle bütünleşmeli, bu uğurda erimekte olan bedenlere direnç verilmelidir.”
‘Halk neden sessiz?’
Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Sinan Çelik (28), 26 Aralık’tan bu yana Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eylemini sürdürüyor. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde dünyaya gelen Çelik, 6-8 Ekim olayları sırasında gözaltına alındı. Mahkemeye çıkarılan Çelik’e, 11 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. 27 Mart’ta oğluyla görüşen anne Zübeyde Çelik, “Sadece elbiseler içerisinde bir ruh var” diye konuştu. Oğlunun 99 gündür açlık grevinde olduğu hatırlatan anne Çelik, “Sadece oğlum bu durumda değil. O tek olsaydı ben de onun gibi aç kalsaydım. Ama binlerce ana evladı bu durumda. Hatta daha kritik aşamada olanlar var. Artık bir çözüm üretilmeli. Devleti biliyoruz. Halk neden sessiz? Artık bir çözüm üretmeliyiz. Ne yapmamız gerekiyorsa yapalım artık” diyerek herkese duyarlılık çağrısında bulundu.
Deniz Kaya: Tasvip etmiyoruz
Leyla Güven’in ardından 16 Aralık’ta başlayan ve 1 Mart’ta tüm cezaevlerine yayılan açlık grevlerine ilişkin PKK ve PAJK’lı tutuklular adına Deniz Kaya açıklama yaptı. Kaya açıklamasında geri adım atmadan mücadelelerine devam edeceklerine vurgu yaparak,tecridi protesto etmek amacıyla yaşamına son verme eylemlerinin kesinlikle önlenmesi gerektiğini söyledi. Kürt halkının eylemcilerin arkasında olduğu sürece mutlaka başaracaklarına ve herkesin bunu böyle okuması gerektiğine vurgu yapan Kaya şöyle devam etti: “İnancımızı iddiamızı ve kararlılığımızı yüzyılların özlemi olan özgürlüğümüz için daha bir gürleştiriyor ve Öcalan ile buluşma heyecanı içerisinde olduğumuzu belirtiyoruz. Bu minval üzerinde her ne pahasına olursa olsun kamuoyuna deklere ettiğimiz maddeler gerçekleşmeyene kadar direnişimiz devam edecektir. Eylemlerimizle Öcalan için büyük bir fedai ruh ordusu olduğumuz herkes tarafından anlaşılmıştır. Zülküf Gezen yoldaşla başlayan tecridi protesto etmek için yaşamına son verme eylemi Ayten, Medya, Zehra ve Uğur yoldaşlarla devam ederken Yonca Akıcı ve bugün Siraç Yüksel yoldaşın yaşamına son vermesi biz yoldaşlarını derinden sarsmış ve bizlere büyük sorumluluklar yüklemiştir. İçinde bulunduğumuz direniş çizgisi 14 Temmuz direniş çizgisi ekseninde devam ederken böylesi fedai eylemlere başvurulmasını tasvip etmiyor örgütsel bütünlük içerisinde hareket edilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Bu nedenle içinde bulunduğumuz hamle ruhuyla direnişimizi büyütürken enerjimizi kendimize değil düşmana yöneltmemiz kuşku götürmez bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Zindanlarda bulunan her yoldaşımızdan yine bizler sorumluyuz. Kesinlikle bireysel eylem ve yaklaşımların gerçekleşmesini önlemek gerekir. Bu konuda örgütsel sorumluluğumuz olduğu bilinciyle hareket edilmelidir” ifadelerine yer verildi.
Ataman: Sessizliği kabul etmiyoruz
Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 35 gündür açlık grevinde olan Gazeteci Ziya Ataman gönderdiği mektup aracılığıyla hem eylemini değerlendirdi hem de dışarıya kendilerine ses vermeleri için çağrıda bulundu. 11 Nisan 2016 tarihinden bu yana tutuklu olan Ataman’ın mektubunda şunlara değindi: “En büyük yara en büyük silahın açtığı yara değildir. En büyük yara, yanında biri haklı bir talep uğruna eriyip giderken, buna sağır, dilsiz ve kör olunmasıdır. Bu yüzden sessizliğe bürünmüş bu atmosfere karşı bedenini dört ayı aşkın süredir açlığa yatıran Sayın Güven’in talebine karşılık 1 Mart’tan itibaren cezaevlerindeki tüm tutuklular gibi ben de bu sessizliğin bozulması için, daha çok canın yanmaması için bu greve başladım. Daha ciddi durumlar oluşmadan en kısa zamanda bu talebin karşılanması ile açlık grevlerinin son bulacağı aşikardır. Sadece kulak verilmesini ve sonrasında öngörülen tahribatlar gerçekleşmeden bu talebin karşılanacağını umuyorum.”
HABER MERKEZİ