Yaşadığımız coğrafyanın her alanından birlikteliğin sesi yükseliyor. Yaşamı korumak ve özgürleştirmek için giderek yükselen çağrı eminim bizleri çoktan kucaklamış durumda.
Batman’a doğru yürüyüşe geçen gençler; bizi, hepimizi, nerede yaşarsak yaşayalım en az 12000 yaşama, pek çok uygarlığa tanıklık etmiş, ev sahipliği yapmış Hasankeyf i korumak için Ilısu Barajının sularına, şirketlerin ve iktidarın zorbalığına, yok edişine karşı, dinamitleri, inşaat araçlarını durdurmaya Hasankeyf’i, kiliseleri, kültür varlıklarını korumaya çağırıyor.
Biga yarımadasında yaşayanlar, Kirazlı halkı en az on beş yıldır, mitolojilere konu olmuş Homeros’un ülkesini zehire boğacak altın madenine karşı kol kola girip hektarlarca ormanın yok edildiği İda Dağlarına çağırıyor.
Kirazlı halkı 2012-2013 yılında ormanların kesilmemesi için ağaçların kesme işlemini üstlenip işi yerine getirmeyerek yıllarca mücadelelerini yürüttüler. Hatırlarsanız o yıllarda, bugün hektarlarca ormanın talan edildiği bölgede yangın çıkmış, orman ve su işleri bakanlığı yakınlardaki maden atık havuzundan tonlarca metal atığını içinde barındıran atıksu ile yanan ormanlara müdahale etmişti. Böylece, hiçbir canlı orada yaşayamasın diye, yakma işlemine yetkili kurum olarak bir kez daha destek olmuştu.
O günden bugüne sinsice girdiler alana. Onlar iktidarın desteği ile maden arama ve çıkarma ruhsatına sahip ondan fazla maden şirketi. İda ve Ağı dağlarında altın, bakır ve diğer kendileri için sermaye yaratacak metalleri çıkarmayı hedefliyorlar. Gizlice arama yaptılar uzunca bir süre. Halk gizli arama sonuçlarını zehirli epiklorohidrin denilen kimyasalın içmesuyunda izine rastladığında, yürüyüş yaparken aralarda terk edilmiş sondaj kuyularına rastladıklarında, yürüyüşten dönüşte bedenlerinde açılan yaralardan anladılar. Yeraltı suları o yıllarda iktidar tarafından (DSİ su kullanma anlaşması ile ) maden şirketlerine ÇED kararlarından önce verildi.
Şimdi siyanürle; altını, yeraltındaki metalleri çözecekler ve içinden istediklerini ayrıştırarak alacaklar. Geriye suda çözünmüş diğer metalleri içeren atık havuzları kalacak. O metaller ve siyanür iyonları; suya, havaya, toprağa, bölgede yaşayan tüm canlılara toksisite yayarak, rüzgarın, suyun, besinin taşıdığı her yere etkisini yıllarca sürdürecek. Onlar, şirketler para kazanırken, iktidar egemenliğini pekiştirirken, maden işletmeleri alanda daha fazla yayılmaya, atıkları en yakınından başlayarak; işçileri yörede yaşayan tüm canlıları, hamileleri, bebekleri, hastaları öncelikleyerek etkileri ile yaşamı gasp etmeye devam edecek.
Yaşamın her alanından yükselerek hepimize ulaşan sesler yıllarca sürecek yok edişi durdurmaya, geçmişte binlerce yıldır korunmuş belleği, ekolojik sistemleri içindeki tüm canlıları ile korumaya çağrı. Bu çağrı eylemeye dönüşmenin ve kazanmanın muştusudur. Birlikte eylemek; para/ iktidar olmaktan başka gücü olmayan zorbaların sonunu, siyasetin ve yaşamın her alanında getirecek buluşmanın öncüsüdür. Buluşma direniştir, dayanışmadır. Mücadele ve birliktelik; yaşamı ve yaşayanları, yaşam alanlarını hiçe sayan iktidar, şirketleri, onlara biat eden yandaşları tarihin çöplüğüne bırakacaktır.
Gezinin, İda direnişinin, Bergama ekoloji mücadelesinin, Hasankeyf koruyucularının efsanesi ve ruhu her yere yayılacak. Bu ruh yaşama saldırı olduğunda çağrıya, umuda, cesarete dönüşecek. Bizler, yaşamı koruyanlar, yan yana gelenler, mücadeleyi özgürlüğe evirenler eminiz; mücadele mutlaka kazanacak.
Umudu ilmek ilmek örecek bir ses daha yükseldi Ankara Üniversitesi Tiyatro bölümünden. Geçen hafta rektörlük açılaması olarak tek adam rejiminin kararlarını meşrulaştırmaya, AYM nin barış akademisyenleri için verdiği hukuki kararı yok saymaya yönelik rektör açıklamalarına karşı tiyatro bölümü akademisyenleri bir arada, eğitim ve araştırma hakları elinden alınmış barış akademisyenleri için -bütün hakları iade edilerek görevlerine iade edilmelerini bekliyoruz- açıklamasını yaptı.
Umuda çağrı yapanlara çağrıyı büyütüp yaşamı, yaşamın her alanını koruyan özgürleştirenlere, buluşup birlikteliği büyütenlere saygılarımla…