Şêx Murşid El Xeznewî, ulusal birlik çalışmalarını gazetemiz Yeni Yaşam’a değerlendirdi:
Burası coğrafik olarak Kürdistan’dır. Fakat coğrafyamız, varlığımız, kimliğimiz ve bütün bu anlattıklarımız ve gördüğümüz şu; eğer birlik olmadan Şam’a gidilirse bu kimlik kaybolacak. Ben dindar bir insanım, askeri ve siyasi meseleler benim işim değil. Yalnız dünyanın hiçbir yerinde diyalog kurulurken arkasında güç olmayanın sözünün dinlendiği görülmemiştir. Bu nedenle Kürt milleti isteklerini Şam’a ayrı ayrı gönderdiğinde bugünkü görülen tabloda bir şeyi elde edemeyeceğini görüyorum
Hüseyin Kalkan
Bir süreden beri Kuzeydoğu Suriye’de bulanan ve ulusal birlik için çalışmalar sürdüren Şêx Murşid El Xeznewî, Mazlum Abdi’nin yaptığı ittifak çağrısını desteklemek gerektiğini belirtti. Xeznewî, bu ittifak için Kürt halkının çaba ve desteğinin gerekli olduğunu söyledi. Xeznewî, Suriye’deki siyasi gelişmelerle ilgili şunları belirtiyor: “8 Aralık’tan sonra Suriye’de yeni bir durum ortaya çıktı. Suriye’de 8 Aralık’ta sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni bir Suriye ve gelecek yüz yılın Suriye’sinin tarihi yazılacak. Rejimin düşmesinden sonra oluşan bu kaos ve karmaşa için birlik olmamız gerekirken, ne yazık ki siyasi hareketlerimiz birbirileriyle diyalogsuzluğu ve aralarındaki çelişkileri sürdürmeye devam ediyorlar. Bunun için Kürtlerin arasındaki ittifakın sağlanması Kürt birliğinin oluşması için bu çalışmaların yapılması elzemdi. Biz Kürtler millet olarak ne istediğimizi biliyoruz. Fakat siyasi hareketlerimizin ne istediklerini bilmiyoruz. Bugün birçok siyasi hareketimiz var her birinin ayrı ayrı görüş, düşünce ve fikirleri var. Suriye’ deki Esad ve Baas Rejimine karşı halkların devriminin gerçekleşmesinden bu yana geçen bu 13 yılda görülen şu; başarısız olmamızın ve talep ve isteklerimizin görülmemesinin nedeni, her bir siyasetin kendini bir yere dayandırıp, oraya bağlayıp Kürtlerin sözcülüğünü yapmaya çalışmasıydı fakat bir şeyleri başaramadılar. Kürtlerin birleşmesi önünde siyasi hareketlerin bu tavrı büyük engeldi. Bu durumun tekrarlanmaması için ve yeniden yazılan Suriye tarihinde önümüzdeki 6-7 ay, yani 2025 yılı önemli, çünkü sonrası için geç kalınabilir ve değişim için bir 100 yıl daha beklemek gerekebilir.”
Birlik için Qamışlo toplantısı
Şêx Murşid El Xeznewî, birlik çalışmalarını kolaylaştırmak için Rojava’da bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde Qamışlo’da gerçekleşen bir toplantıya katıldı. Söylediklerini El Xeznewî’nin bu toplantının gidişatın memnun olduğunu gösteriyor. El Xeznewî, şunları söylüyor:
“Çok şükür ilk defa Rojava’da Qamışlo’da birlikte oturup eleştiri ve şikayetlerini anlattılar. Bu önemli bir gelişme çünkü birbirinin gözünün içine bakmıyor, birbirine selam vermiyor, birbirlerinin taziyesine gitmiyorlardı. Yapılan bu ulusal toplantı önemliydi, özellikle siyasi hareketin ve kardeşimiz General Mazlum Ebdî’nin katıldığı toplantı olumluydu. Bu toplantıda uluslararası heyet hazır bulundu. Suriye’nin değişiminde karar alıcı ve bu öykünün sahibi oldukları biliniyor. O toplantıda da şunu açıkça belirttiler, yeni oluşacak Suriye’de varlığınızda, bitişinizde sizlerin ittifak ve birlikteliğinizdeki tavrınız belirleyici olacak. Böyle bir düşünce açığa çıktı. Şüphesiz bu konuda hala birçok görüşmenin gerçekleşmesi gerekiyor. ENKS içindeki kardeşlerimiz ve diğer partilerde bulunan kardeşlerimizin görüşme sağlaması gerekiyor. Evet toplum buna olumlu baktı, taraflar bu parçacılığın yarattığı tehlikelerin farkında fakat henüz pratik anlamda istediğimiz ittifakın rengi oluşmuş değil. Allah’tan umut ediyorum ki bu birlik oluşsun.
Herkesin bu konuda rol üstlenmesi ve kendini görmesi gerekiyor. Bu sadece siyasi parti ve din adamlarının, Ağa ve şeyhlerin, doktor ve öğretmenlerin sorunu değil. Bu herkesin sorunu ve hatta koyunları güden çobanın da sorunudur. Herkesin katılması gerektiğini belirtiyoruz. Birlik ve beraberlik yolunda toparlanmalıyız çünkü önemli bir süreçteyiz. Peygamberin bir hadisinde sürüsünden kopan koyunu kurt kapar. Kurtların bizi yememesi için ki etrafımızda ne kadar çok kurdun dolaştığını görüyorsunuz. Bütün çabaları ve girişimleri bizim ittifakımızın oluşmaması ve başarısız olmamızı sağlamak. Bu uğurda bu kadar kurban verdik, binlerce kızlarımızı oğullarımızı yitirdik. Kanlarıyla büyük bir değer yarattılar. Hepsinin boşa gitmesini istiyorlar. Bu nedenle eğer birlik olmasak birbirimize destek vermezsek gelişecek olan budur. Bu nedenle ister mele, şeyh, doktor, öğretmen, avukat, toplumun hangi renginden olursa olsun üzerinde durduğu terazi ayaklarını bastığı yer onun sorumluluk alanıdır. Ondan istenen budur sonrasında şikâyet etmesinler bizim haberimiz yoktu sorumlu değilim bundan denilmesin, sen sorumlusun. Siyasi partilerimize saygılıyız, onları yükselten büyüten halk ve millet biziz. İrade sahibi olduğumuzda siyasi partiler de bu güçteyse şüphesiz izzetle onurluca siyasi partimizin arkasında olacağız. Siyasi parti bizi bir tarafa atıp desteklemez sözlerimizi dikkate almazsa bizi dinlemez bir tarafa atarsa, millet olarak rolümüzü oynamalıyız. Böyle olursa artık sözcümüz olmadığı bizi temsil etmediğini söylemeliyiz, bu önemli bir roldür. Bunun dışında Kürt toplumunun bütün yapıları ağa, aşiret, dindarlar, büyük aileler her biri bulunduğu yerden baskı yapmalı, siyasi partinin ittifakın dışına çıkmaması için iyi gözlemlemeli. Tekrardan belirtirsek düşman bu ittifakın oluşmaması için engel ve tuzaklar kuruyor. Bu nedenle bu mesele önemli.”
İslamistler yönetimde başarısız
Suriye’nin önümüzdeki dönemde nasıl bir ülke olacağına dair sorumuza El Xeznewî, İslamist yönetimlerin başarısızlığına atıf yaparak yanıtladı. El Xeznewî şunları ifade etti:
“Yeni Suriye’nin nasıl bir ülke olacağına dair sorunuz için şunları söyleyebilirim. Doğrusu uluslararası devletlere bu konuda güven olmuyor sırtınızı dayayamazsınız. Şimdi Şam’ı İslamist bir düşünce ile yönetiyor nasıl olacağını bilemiyoruz. Benim düşüncem dinin bu konular dışında tutulması gerekiyor. Din kutsaldır ve ben dindar bir Müslümanım dinimle onur duyuyorum. Din siyasallaştığı zaman toplumu bir araya getireceğin bir alan değil. Siyasilerin çıkarlarını konuştuğu bir alanda kirletilen bir gömlektir din. Dinimiz kutsal ve devletlerin siyasi oyunlarından uzak olmalı. Elbette ki bunu onlara karşı olduğumuz için belirtmiyoruz onların da dünyada tecrübeleri var. Sudan’da 10 yıl boyunca iktidardaydılar, Tunus’ta iktidara geldiler, Mısır ve Türkiye’de hakeza iktidara geldiler. Adını şu an sayamadığımız birçok devlette iktidara gelseler de başarılı olamadılar. Bahsettiğim tecrübeleri keşke bizim burada da olsa diyebileceğimiz iyi, renkli, güzel bir tecrübe değil aksine yanlış ve hatalı bir tecrübeydi. Şüphesiz bazen din taraf olmasın derken bazıları buna bir ad takıyor. Sorun ad takmada değil burada asıl olan niyet ve ilmiye”
Devlet için laiklik
Son dönemde bazı kesimlerde laiklik vurgusu arttı. Bu vurgu daha çok, dini devletin emrine veren bir laiklik. Bu anlayışı kendini en açık bir biçimde Cumhuriyet ve Mustafa Kemal’in paradigmasında buldu. El Xeznewî’nin bu tür otoriter ve devletçi laikliğe dair söyledikleri ise zihin açıcı:
“Mustafa Kemal de laikliği getirdi fakat getirdiği laiklik devletin dine karşı oluşuydu. Biz buna karşıyız ve kabul etmiyoruz. Bizim toplumumuz, Kürtler bir bütün Suriye ya da Ortadoğu’daki halklar bunu anlayışı kabul etmiyor. Bu meselenin başka bir rengi var buna tarafsızlık yani ‘alhiad’ diyoruz. Devlet dinde taraf olmaz. Dinlerde devlet meselelerine dahil olmazlar. Biz bunu istiyoruz. Suriye’de sadece Müslümanlar yaşamıyor. Müslümanlık içinde bu böyle hangi fikri seçip hüküm sürsün diyeceğiz. Müslümanlar içinde birliğin olması gerek. Müslümanlarda da Sünni ve Şii var hatta Sünniler için de Sufi ve Selefilik olarak ayrı görüşler var. Sofiler içinde de hangi tarikatı seçeceğiz bizde Nakşibendi, Kadiri, Rifai var. Hata Fıkhi mezhebi içinde hangisini seçeceğiz hepsinin değerli yerleri var. Şafileri mi seçeceğiz Hanefileri mi? Çünkü her Fıkhi siyasi meselelere ayrı ayrı bakıyor bazı fıkhi görüşler var bunlar siyasi iktidara geldiklerinde kendileri dışında kimseyi kesinlikle kabul etmiyorlar. Her şeyin kendileri gibi olmasını isterler. Kobanê’de gördünüz herkes buna şahit oldu. Kobanê’nin Rojava şehirlerinin yanılmıyorsam yüzde doksan dokuzu Müslüman ve Sünnidir. Kobanê şehir olarak biraz daha özgünlüğü var. Efrîn ya da Cizîr’deki Qamişlo ve diğer kentler gibi Hristiyan, Êzidî, Alevi ya da gayrimüslim veya Sünni olmayanlar var. Kobanê’de hepsi Müslüman. Kobanê medresesi ve fak-ı hicri (din bilgini) Rojava’da ya üçüncü ya da ikinci en büyük medresedir. İnsanlar bu medresede şeriat ilmini öğreniyor. İnsanlar burada okuyup şeyh ya da mele oluyorlar. Buna rağmen İslamcı olarak kendini gösteren DAİŞ’e karşı korunamadı. Bazen Êzidî kardeşlerimizle diyaloglarımız oluyor. ‘Siz Müslüman değilsiniz’ diye onlara saldırdılar. Bize ‘Müslümansınız’ diye saldırdılar bizimki neydi diyorum. Bu fikir var ve bu fikir iktidara gelirse Suriye’de yaşayan bu çok kültürlülük çok çeşitlilik ve renkler kendilerini göremeyecekler. Hatta Müslümanlar içinde bazı suniler kendilerini Müslüman gibi gösteriyorlar ama Müslüman değiller. Belki de inançları da yok. Böyle çok kişi var İslam ve Sunilik üzerinden kendilerini mahsup etseler de kendilerini Müslüman olarak görmüyorlar ama bu ülkenin evladıdır. Bu nedenle farklılıklar olmalı. Cennet ve kıyamet günüden bahsediyoruz. Bir Müslümanın bazı prensipleri var, bir Êzidî’nin cennetin prensibi var bir Hristiyan’ın cennet prensibi var. Bir ülkenin yeniden kurulması için sadece bu ülkenin evladı olman yeterli.”
Şam’a ayrı ayrı gitmemeliyiz
Şêx Murşid El Xeznewî, bütün konuşmamız boyunca ulusa birlik üzerinde önemle durdu. Söyleşi bitirirken yine birliğini öneminin altını kalın çizgilerle çiziyor ve Kürt kimliğinin yaşaması için ulusal birliğini elzem olduğunu vurguluyor. Xeznewî, bu konu ile ilgili şunları söylüyor:
“Kürtler şüphesiz Suriye’de önemli bir bileşen ve yapı. Burası coğrafik olarak Kürdistan’dır. Fakat coğrafyamız, varlığımız, kimliğimiz ve bütün bu anlattıklarımız ve gördüğümüz şu; eğer birlik olmadan Şam’a gidilirse bu kimlik kaybolacak. Bu nedenle halka açık bir şekilde düşüncelerimi paylaşıyorum. Düşüncelerimi söylemekten çekinmiyor ve utanmıyorum. Ben dindar bir insanım, askeri ve siyasi meseleler benim işim değil. Yalnız dünyanın hiçbir yerinde diyalog kurulurken, arkasında güç olmayanın sözü dinlendiği görülmemiştir. Bu nedenle Kürt milleti isteklerini Şam’a ayrı ayrı gönderdiğinde bugünkü görülen tabloda bir şeyi elde edemeyeceğini görüyorum.”