Bahçeli’nin konuyu ısrarla gündemde tutması, “söylediklerinin arkasında olduğunu” tekrarlaması, kamuoyunda her geçen gün daha geniş bir yankı buluyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli arasında olduğu varsayılan anlayış ve yaklaşım farkı da biraz daha kapanmış görünüyor.
İktidar ve ortağı MHP ile İmralı’da hapis tutulan Öcalan arasında belli bir mutabakata dayandığı anlaşılan ve DEM parti heyetinin İmralı ziyareti sonrası basınla paylaşılan sürecin gelişimini izliyoruz. Görünen o ki, ortaya konulan çözüm ihtimali, her geçen gün daha geniş kesimleri etkiliyor ve destek buluyor.
Erdoğan’ın, AKP Diyarbakır İl Kongresi’ndeki açıklamaları, ardından Urfa İl Kongresi’nde yaşananlar ve son olarak TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşma; dil, üslup, ifade ve ithamlar sorunlu olsa da, yine ismi konulmamış olsa da artık bir süreç işletildiğini gösteriyor.
Aynı zamanda TBMM Başkan Yardımcısı da olan Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan’dan oluşan DEM Parti Heyeti, İmralı’da Öcalan görüşmesinden sonra yedi maddelik bir açıklama yayınladı. Görevden alınarak yerine kayyım atanan Mardin Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk’ün de dahil olmasıyla genişleyen heyet hızlı bir turla, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan başlayarak siyasi partileri ziyaret edip Öcalan’ın yaklaşımı ve gelişmelerin çerçevesine ilişkin bilgilendirme yaptı.
İmralı Heyeti, TBMM’de grubu bulunan partilerle yapılan görüşmelerin ardından ilgili siyasi partinin başkan ve temsilcileriyle birlikte mümkün olduğunca kısa açıklamalar yapmakla yetindi. Son olarak HDP Eş Genel Başkanları iken hukuksuzca tutuklanan ve 8 yıla yakın bir süredir cezaevinde bulunan Demirtaş ve Yüksekdağ’ı ziyaret ettiler, onlar da sürece desteğini ifade etti.
Son grup toplantısı çıkışında heyetin Demirtaş görüşmesine dair soruyu cevaplayan Bahçeli’nin “olumlu ve uyumlu gelişmelerdir” sözleri de dikkat çekti.
Yazı yayına hazırlandığı saatlerde, ilk tur görüşmeleri bitiren İmralı Heyetinin görüşmelerin sonucuna dair daha kapsamlı bir açıklama yapması bekleniyordu.
İmralı heyetinin ziyaretleri dışında, TBMM’de temsil edilmeyen veya grubu olmayan demokrat, sosyalist partiler, sendikalar, meslek odaları, inanç grupları, kadın örgütleriyle yürütülecek görüşmeler de önemli olacaktır. Çatışma çözümüne dair dünya deneyimleri, farklı toplumsal kesimlerde kabul gördüğü oranda başarı şansı olacağını ve kalıcı barışa evrilebileceğini gösteriyor.
Bu süreçlerin önemli bir yanı da; tarafların güven artıran adımlar atması, yapıcı bir dil kullanmasıdır. Ne yazık ki iktidar cenahında umudu zehirleyen bir dizi söylem ve eylem var. İstanbul Barosu yöneticilerine soruşturma ve dava açılması, gazetecilere baskılar, Akdeniz Belediyesine kayyım, Beşiktaş Belediyesine yargı operasyonu gibi adımlarla halk iradesinin gaspında bir süreklilik, sınır ötesine askeri operasyon haberleri devam ediyor.
Muhalefetin bir kısmı, sürecin Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için araçsallaştırılması kaygısını ifade ederken Urfa’da Tatlıses’le birlikte yeniden adaylık işareti verilmesi oldukça sorunlu. Suriye’de ortaya çıkan uluslararası denklemin zorlayıcılığı belirleyici neden iken, sürecin çıktısı olarak, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi fırsatına çevrilmesi de amaçlanabilir. CHP, DEM Parti Belediyelerine yönelik kuşatıcı baskılarla; muhalefet partilerinin dayanışmayla sürece etki etmesini engellenmesi, muhalefet uzlaşıları bozulmaya da çalışabilir.
Türkiye’nin demokrasi sorunlarının başında gelen Kürt sorununda çözüm, sadece iktidar inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemlidir. Muhalefet baskılara, yargı kuşatmasına karşı mücadele ederken diğer yandan sürece olumlu anlamda müdahil olmanın yollarını bulmalıdır, aksi halde iktidarın sopa politikasıyla ve en az demokratikleşmeyle sonuç almaya çalışması mümkün.
Kuruluşundan bu yana Kürt sorununun şiddet ortamından arındırılarak barışçı ve demokratik bir zeminde çözümünü savunan, bunun için mücadele eden DEM Parti’nin eş genel başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, partinin her kademeden tüm sözcüleri bunun için çaba gösteriyor.
Dil değişirse düşünce değişir, dile yansımayan bir değişim olmaz. İmralı Heyetinin, DEM Parti yönetimi ve TBMM’deki sözcülerinin özenli tutumlarına karşın, iktidar cenahından Kürt halkına ve değerlerine yönelik söylemde olması gereken yaklaşım yok. Tersine zehir zemberek açıklamalar yapmaktan geri durulmuyor.
DEM Parti, yakalanan ortamın örselenmemesi için oldukça yapıcı davranıyor. Barışçı çözüm ve demokratikleşme isteyen Kürt halkı ve temsilcileri ile Türkiye’nin her dil ve inançtan demokratikleşme yanlısı güçleri iktidarın söylemi ve icraatları karşısında endişe ve kaygılarını dile getiriyor. Barışta ısrar eden demokratikleşme yanlısı güçler, iktidar merkezli siyasetin on yıllardır zehirleyip tahrip ettiği Türk ve Kürt halklarının demokratik ittifakını geliştirmeye yönelik kapsayıcı adımlarını sürdürüyor.
Artık TBMM merkezli ilk tur görüşmelerin tamamlandığı ve önümüzdeki günlerde yeni bir İmralı görüşmesinin yapılacağı sürece girilirken barışçı dil, üslup ve güven veren icraat daha da önem kazanıyor. İlk görüşme sonrası yedi maddelik açıklamadaki kapsayıcı dil ve sorumlu görüşmeler trafiği, bundan sonra daha ilerletici bir aşamaya ulaşacaksa, bu ancak karşılıklı sorumlulukla başarılabilir.
Kırk yıla yayılmış ve elli binden fazla canı yitirdiğimiz, 3,5 trilyon dolar maddi kayba neden olan devasa bir çatışmalı sürecin çözümü ihtimali, bir barış çabası var! Kamuoyunun yapıcı, kapsayıcı ve barışı büyüten bir dile, söyleme ve elbette demokratikleşme adımlarına ihtiyacı var. Zira halklar nezdinde destek bulmayan hiçbir politikanın sonuca ulaşması olası değil.