Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarihi ve güncel bağlamda Kürt-Türk ilişkilerine öteden beri değinir. Başta Devlet Bahçeli olmak üzere Türk egemen kesiminden bazıları da son dönemlerde benzer değerlendirmeler yapmaktadır.
‘Kardeş’ kelime olarak ‘karındaş’ anlamına gelmekte olup aynı anadan ve babadan gelmek anlamındadır. Bu öz anlamının dışında halk dilinde daha farklı kardeşlik tanımlamaları da yapılmaktadır. Aynı anadan ama farklı babadan olmak anlamında ‘ana bir kardeş’, aynı babadan ama farklı anadan olma anlamında ‘baba bir kardeş’, farklı ana ve babalardan olma anlamında ‘üvey kardeş’, yine aynı ana ve babadan olmadıkları halde aynı anadan süt emme anlamında ‘süt kardeş’ gibi tanımlamalar vardır.
Peki, bu durumda Kürt ve Türk hangi tür kardeş oluyor? Kürt ve Türk arasında biyolojik bir ortaklık olmadığına göre ya üvey kardeş ya da süt kardeş olurlar. Üvey kardeş tanımının halk arasındaki anlamı negatif olduğundan ve kardeşlikten bahsedenler esas olarak pozitif düşünmeye çalıştıklarından o zaman üvey kardeş tabirini tercih etmemeliyiz.
Felsefik olarak vatanı anaya benzetirsek, nasıl ki ortak anadan süt emme ‘süt kardeşliği’ oluyorsa o zaman Kürtler ve Türkler de aynı vatanda yaşayan ve ondan beslenen vatanın çocukları olarak herhalde ‘süt kardeş’ olabilirler. Siyasal olarak ise kendimizi ‘Ortak Vatan Kardeşi’, hatta ‘kader kardeşi’ şeklinde tanımlamamız yanlış olmaz.
Evet gerçekten de aynı vatanı paylaşan veya paylaşmak durumunda olan insanlar olarak Kürtler ve Türkler ortak vatan kardeşidir, kader kardeşidir. ‘Kardeş’, ‘ortak vatan’ ve ‘kader’ kelimelerinin derinlemesine idrak edilmesi gerektiği açıktır.
Vatan ortak ise, vatanın korunması da birlikte olmak durumundadır. Bunun için ise kardeşlerin birlikte olması zorunludur. Peki, şimdi durum öyle mi? Açık ki hayır. Bırakalım ortak vatanı birlikte savunmayı, kardeşler birbirine karşı pozisyon almış durumda.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kürt-Türk ilişkilerindeki kardeşliğin moderniteyle birlikte son iki yüzyılda daha çok da İngiliz emperyalizminin tavşana kaç, tazıya tut politikası temelinde bozulduğunu ve gerçekte bunun tuzak olduğunu belirterek, yol temizliği yapmak, tuzakları ortadan kaldırmak ve bozulan köprüleri onarmak gerektiğini söylemektedir. Tüm çabasının da bu olduğunu özellikle belirtip uyarıcı olmaktadır.
Tuzak kardeşlerin birbirine düşürülmesidir. Bin yıl boyunca değişik şekillerde kardeşlik hukukunun işletildiğini ve kardeşliğin son iki yüzyılda bozulduğunu gözettiğimizde tuzağı kuranların kapitalist modernite güçleri olduğu anlaşılır. Bu güçler doğrudan müdahalelerinin yanı sıra esas olarak bir kapitalist modernite hastalığı olan ve tüm kardeşlikleri zehirleyen milliyetçilik ile bunu yapmaktadır. Nitekim bunun sonucunda Kürtler ile olan ortak vatan kardeşliğini unutan, yeni bir Türklük icat edilmiştir. Bu tek taraflı dayatmaya karşı Kürtler 19. Yüzyılı boydan boya isyan yüzyılına dönüştürmüş, ama sonunda sahip oldukları özerklikleri yitirmiştir. 1924’ten itibaren yaklaşım kardeş katilliği haline dönüşmüş ve Kürtler asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı var olmak için ancak direnebilmiştir. İşte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bahsettiği mayınlar, tuzaklar, yarılmalar böyle gerçekleşmiştir. Şimdi bu mayınları temizlemenin, tuzaklardan kurtulmanın, yıkılan yol ve köprüleri yeniden kurmanın zamanıdır.
Aksi taktirde ortak vatan, vatan evlatlarıyla birlikte varlık tehlikesi yaşıyor. 3. Dünya Savaşı kapsamındaki gelişmelerin Devlet Bahçeli’yi bu kadar telaşlandırması bu durumun kavrandığını gösteriyor. Çünkü durum gerçekten de kritiktir.
Hegemonik güçler milliyetçilik, dincilik, mezhepçilik ve cinsiyetçilikle zehirledikleri bölgemizde Kürt sorununun savaş unsuru olarak sürmesini istiyor. Bölgemizde nasıl bir savaş yürüttükleri gözler önündedir. En nihayetinde bu savaşla bölgeye yeni bir düzen vermek istemeleri işin doğası gereğidir. Nasıl ki Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra yeni bir dünya ve bölge düzeni kurulduysa, süren 3. Dünya Savaşının sonucunda da bir düzen kurulacaktır. Hegemonik güçlerin kardeş halkları birbirine düşürerek kendisine göbekten bağlı hale getirmek istediklerinden kuşku duyulamaz. O halde ortak vatan korunsun, kardeşlik kazansın, emperyalistler kaybetsin diye bu tuzaklardan kurtulmak gerekir.
Kardeşler arasındaki sorunları çözmenin ve yeni sorunların çıkmasını engellemenin yolu ise eşit ve özgür ilişkidir. Yani kardeşler arasındaki ilişki eşit ve özgür olacak. Çünkü eşit olmayan ilişkiler iktidar üretir ve iktidarın olduğu yerde de buna karşı mücadele-isyan gelişir. Son iki yüzyıl bunun acılı ve bol kayıplı dersleriyle doludur…