• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Temmuz 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Eren Keskin

Bu borç ödenir mi?

9 Temmuz 2025 Çarşamba - 00:00
Kategori: Eren Keskin, Yazarlar
Hüsnü Abi

Maalesef bugün mağdur olan siyaset mensupları, o dönemin muktedirleriydi. O dönemde militarizmin yaşamın tüm alanlarını ele geçirmiş olan yapısı, hatta Cumhuriyetten bu yana devam eden yapısı, yine söz söyleme hakkını vermiyordu ama bu hak itiraz edenlere muhaliflere verilmiyordu.

Bugün ise, iktidar kavgası veren resmî ideolojinin diğer tarafı, muktedir olmayı ele geçirmiş durumda ve karşı tarafa zulmediyor. Ancak bütün bu savaşlar devam ederken, en büyük mağduriyeti yine bizler gibi gerçek muhalifler yaşıyoruz.  İşte yaşanan bu mağduriyetlerin, haksızlıkların en simgesellerinden biriydi geçtiğimiz günler…

1990’lı yılların acımasız baskılı yöntemlerinin en birinci mağduru Vedat Aydın’dı. Vedat Aydın, 1990 İHD Kongresi’nde- ’Kürt sözcüğünün bile hiçbir yerde geçmediği o günlerde- kongrede kalktı ve Kürtçe bir konuşma yapmaya başladı. Konuşmasını İstanbul ve Diyarbakır Şube’den arkadaşlarımız da tercüme etmeye başladılar. O sırada Divan Bakanlığı’nı yürüten Halit Çelenk ve divanda bulunan tüm üyeler önce Vedat Aydın’ı Türkçe konuşması konusunda uyardılar; ardından da divanı terk ettiler. Çünkü korkuyorlardı.

Vedat Aydın ve diğer iki arkadaşımız, o gün orada bir polis operasyonu sonucunda gözaltına alındı ve tutuklandılar.

Vedat Aydın’ın suçu Kürtçe konuşmaktı.

Vedat Abi’yi tanıyanlar çok iyi bilirler: O, çok özel ve farklı bir insandı. Ben, onun o kadar zorlu işleri yapmasına rağmen bir gün bile yüzünün düştüğünü, bir gün bile umutsuzluğa kapıldığını görmedim.

Hak ihlalleriyle ilgili bölgeye her gittiğimizde, önce bizi yemeğe götürür; ‘Çocuklar, korkmak yok, vazgeçmek yok, biz güçlüyüz’ diye bize moral verir, kendimizi güçlü hissetmemizi sağlardı. Aynı zamanda çok güldürürdü; komik bir adamdı. Hayatın her alanına dair sohbetler yapabileceğiniz değişik bir insandı.

Tutuklandılar. Tutuklandıklarında, aslında önce Halit Çelenk’e çok kızmışlardı. Çünkü tüm divan boşalmış sadece bir kadın divan üyesi Hediye Felekoğlu ‘Buyurun Sayın Vedat Aydın, siz konuşmanıza devam edin’ demişti. Vedat Abi de konuşmasına böylece devam etti.

Ancak onlar cezaevindeyken Halit Çelenk onları görmeye geldi. Biz de oradaydık. Halit Çelenk ağlayarak özür diledi. ‘Affedin’ dedi, ‘Ne olacağını bilmediğim için, derneği korumak adına böyle davrandık ama ben çok üzüldüm.’  Onun bu konuşmasından sonra, Vedat Abi de gözlerinden süzülen yaşlarla, ‘Halit Abi, ne demek… Biz seni anlıyoruz’ diyerek onu teselli etmeye çalışıyordu.

Yaklaşık bir buçuk ay sonra ilk duruşma yapıldı. Vedat Abi duruşmada da Kürtçe konuşmaya devam etti. O zamanlar Ankara’da Devlet Güvenlik Mahkemesi, hukuki haksızlıklar konusunda çok bilinen bir mahkemeydi.  Bugün bazı Kemalist kesimlerin savunduğu anlayışın temsilcileriydi oradaki Hakimler. Çok korkunç kararlar veriyorlardı aynı bugünküler gibi… Ve… Vedat Abi ilk duruşmada tahliye edildi.  Aslında tahliye edildiği gün biraz da korkmuştuk: aynen yıllar sonra Tahir Elçi’de yaşadığımız endişeyi o gün Vedat Abi için de yaşamıştık. Başına neler gelebileceğinden korkuyorduk.

Ve 5 Temmuz 1991 günü…Bir öğleden sonraydı. Biz İstanbul’da hava çok sıcak olduğu için akşam yaptığımız yönetim kurulu toplantımızda bir haber aldık: Vedat Abi’yi evinden silahlı, telsizli polisler gözaltına almışlardı. Hepimiz büyük bir endişe duyduk. Ne olacaktı neler yaşayacaktık korkuyorduk. İki gün Vedat Abi’den hiç haber alamadık. İkinci günün sonunda üçüncü günde Vedat Abi’nin işkenceden tanınmaz bir duruma gelmiş olan cenazesi Maden yolunda bulundu. Cenazenin Vedat Abi’ye ait olduğu tespit edildi. Ve ardından cenaze töreni düzenledi.  Adana şubemizden Başkan Elif Tuncer, ve 4 arkadaşımız daha yola çıktılar Vedat Abi’nin cenazesine katılmak için. Maalesef ki yolda trafik kazasında yaşamlarını yitirdiler.

Vedat Abi’yi işkenceyle katledin JİTEM siyaseti, maalesef ki kana doymamıştı. Cenazeye de ateş açıldı. 11 kişi de cenazede katledildi.

Vedat Abi’nin cenazesinden bir hafta on gün sonra eşi Şükran’ın evine polisler geldiler. Şükran’a birtakım silahlar gösteriyorlardı. Ve bu cinayeti Kürt hareketinin üstüne atmaya çalışıyorlardı. Ve bu polis ekibinin başında bulunan kişi, yıllar sonra Susurluk kazasında yaşamını yitirecek olan derin devlet unsuru Hüseyin Kocadağ’dı. Bizler de oradaydık Şükran’ın avukatları olarak. Şükran’ı yönlendirmeye çalıştığını görünce müdahale ettik. ‘Siz bu şekilde müdahale eder şekilde sorular soramazsınız ‘diye. Ve benim oradan ayrılmamı istedi Hüseyin Kocadağ… ‘Dışarı çıkın’ diye bağırdı.  Bu sırada Şükran’ın elini masaya vurup “onları çıkarırsanız ben de ifade vermiyorum” dediğini bugün gibi hatırlıyorum.

O gün Hüseyin Kocadağ ve ekibinin bir suçu gizlemek üzere, suçu başka tarafa yönlendirmek üzere geldiği son derece açıktı. Belli ki Vedat Abi’nin katline karar verenler hukuki yapısını da oluşturmaya çalışıyorlardı.

Vedat Abi’nin katledilmesinden sonra 90’lı yılların o korkunç süreci başladı. Adeta bir fitil ateşlenmişti Vedat Abi’nin katledilmesiyle. Sonra sayısız ölüm ve gözaltında kayıpların yaşandığı korkunç yıllar geldi. Vedat Abi’yi her düşündüğümde ona ne kadar borçlu olduğumuzu bir kez daha hatırlıyorum. Ne yazık ki birçok cinayette ve gözaltında kaybetme olayında olduğu gibi, Vedat Abi’nin failleri de ne yakalandı ne yargılandı ne de cezalandırıldı.

Ve bu coğrafyanın büyük bir kesimi ise bu acıya sahip çıkmadı; hala da sahip çıkmamakta ısrar ediyor. Vedat Abi’nin katledildiği o dönemi bir hukuk devleti olarak tanımlayanlara, o süreci bir kez daha anlatmak gerekiyor.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘Yaz yangını değil rant yangını’

Sonraki Haber

Zeytin ağacı dağa yakışır, dokunma!

Sonraki Haber
‘It’s the economy, stupid!’

Zeytin ağacı dağa yakışır, dokunma!

SON HABERLER

Barış ve kibirli memnuniyetsizlik

Kavgalardan süzülmüş gülün kokusu

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

‘It’s the economy, stupid!’

Zeytin ağacı dağa yakışır, dokunma!

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

Hüsnü Abi

Bu borç ödenir mi?

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

‘Yaz yangını değil rant yangını’

‘Yaz yangını değil rant yangını’

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

Bakanlık 10 cezaevini kaybetti!

Nesrin Teke: Yüreğimizde sönmeyen yangın!

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

Rojava mutabakatı: Yeni-Osmanlıcılığın krizi

İbrahim İttifakı çağrısının siyasi teolojisi

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

Ahmet Kaya’dan Tahir Elçi’ye, Pervin Chakar’dan Amedspor’a

Barış umudu mu, otoriter tuzak mı?

Yazar: Yeni Yaşam
9 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır