Bir sömürge askeriydi o ve 23 Nisan 1930’da sömürgecilerin hiç hoşlanmadığı bir şey yaptı: Halka ateş açmamak! Üstelik üzerine ateş açmadığı insanlar onun dini inancına da sahip değildi
Arif Mostarlı
İngiliz Yüzbaşı Ricket kalabalığa seslendi, “Derhal dağılın, yoksa öldürüleceksiniz.” Göstericiler bu sözlerden pek etkilenmedi ama. Kurşunlar ve şiddet onlara yabancı değildi. Yüzbaşı daha sonra askerlere dönüp ateş emrini verdi. Ancak o anda Ricket’in sol tarafında duran astsubay çavuş Chandra Singh, komuta ettiği takıma seslendi: “Asla ateş etmeyin!” Askerleri Chandra Singh’i duyar duymaz tüfeklerini indirip yere dayadılar. Kısa bir süre sonra 1. ve 2. Takımların tüm askerleri tüfeklerini indirdi. 3. Takımın komutanı Luthi Singh bunu kabul etmeyip kendi takımına ateş açmasını emretti, ancak askerler onun emirlerini yerine getirmeyi reddetti. Yüzbaşı Ricket, burnundan soluyarak Chandra Singh’e “Sorun nedir” diye sorduğunda şu cevabı aldı: “Bu insanlar silahsız. Onlara nasıl ateş edilebilir?”
1930 Peşaver Qissa Khwani Katliamı sırasında oldu bütün bunlar. Chandra Singh, yaptığı şey için ağır bir bedel ödedi sonradan. Yalnızca sömürgecilerin 14 yıl hapsi değildi sorun; bağımsız Hindistan’ı yönetenler de onu pek sevmedi. Neredeyse unutturmaya çalıştılar.
Bir sömürge askeriyken…
1891’de Hindistan’ın Garhwal bölgesinde doğdu Chandra Singh. Dağlarda yaşayan insanların yoksulluğuna ve alt sınıflardan insanların dışlanmasına tanık olarak büyüdü. Çevresindeki gençlerin çoğu gibi o da yoksulluktan kurtuluşun bir yolu olarak 21 yaşında orduya katıldı ve İngiliz ordusunun askeri olarak 1. Dünya Savaşı’nda birçok cephede savaştı. Daha sonra da orduda kaldı ama bu arada Gandhi düşüncesinden de etkilenmiş, hatta onun da ötesine geçmişti. Ordunun bir parçası olmasına rağmen halkların ve inanışların birliğine inanıyordu.
Peşaver Katliamı tam da bu sıralarda, Chandra astubay olduğunda gerçekleşti. Peşaver’deki sorun, Gandhi’nin bağımsızlık fikrine destek veren Müslüman lider Abdul Gaffar Han’ın şiddet içermeyen Khudai Khidmatgar (Allah’ın Hizmetkârları) hareketinin güç kazanmasıyla ilgiliydi. Khudai Khidmatgar, şiddet içermeyen yöntemlerle İngiliz sömürge yönetiminin ortadan kaldırılmasına kendini adamış bir Müslüman grubuydu. 23 Nisan 1930’da Gaffar Han, Utmanzai’de İngiliz sömürge yönetimine karşı direnişi teşvik eden bir konuşma yaptıktan sonra tutuklandı. Bunun üzerine büyük bir grup protesto eylemi için Peşaver’in Qissa Khwani pazarında toplanınca, İngiliz Hindistan Ordusu (BIA) buraya da saldırı kararı aldı. Chandra Singh’in ateş etmeyi reddettiği gösteri buydu işte. Onlar reddedince İngiliz askerler devreye girdi ve saatler süren bir katliam başladı. Yerel kaynaklara göre o gün 400’e yakın insan katledildi. Khudai Khidmatgar üyeleri inançlı insanlardı ve hiç geri adım atmadılar. Tarihçiler o günü şöyle anlatıyordu: “Öndekiler kurşunlarla yaralanıp yere düştüğünde, arkadakiler göğüslerini açarak öne çıktılar ve kendilerini ateşe attılar. Bu durum 6 saat boyunca sürdü. Cesetler ortaya çok fazla yığılınca ambulanslar alıp götürüyor, sonra ateş yeniden devam ediyordu.”
Bedel ödemek
Peşaver, Chandra Singh ve askerleri için yabancı bir yerdi. Kaçacak yerleri de yoktu. O ve askerleri Hindu’ydu ve çoğu neredeyse hiç Müslümanın olmadığı Doğu Himalaya dağlarından geliyordu. Zaten tipik bir İngiliz taktiğiyle bilerek bu pis işe koşulmuşlardı. Ancak yine de başka inançtan olan insanlara zarar vermeyi reddetme konusunda ilkeli bir duruş sergilediler ve korkusuzca davrandılar. Daha sonra vakur bir tavırla, şehir merkezinden kışlalarına döndüler ve burada tutuklandılar. Chandra Singh, 14 yıl hapis cezası için Abbottabad hapishanesine gönderildi. Daha sonra o ve askerleri farklı hapishanelere transfer edildiler. Nihayet 11 yıl sonra 26 Eylül 1941’de serbest bırakıldılar. Ancak, hâlâ yasaklıydılar. Chandra Singh, Gandhi ile tanışıp birlikte çalıştı. 8 Ağustos 1942’de “Hindistan’ı Terk Et Hareketi” sırasında üç yıl boyunca tekrar tutuklandı, 1945’e kadar cezaevinde kaldı.
Ama yeni Hindistan, Chandra Singh’i pek benimsemedi. Serbest bırakıldıktan sonra hep toplumsal aktivizm ve siyaset içindeydi ama hiç ‘makbul’ biri sayılmadı. Kongre Partisi’ni sevmedi, Komünist Parti’den aday oldu, orada da kazanamadı. Doğrusu, “Kast sistemi, bu ülkenin nüfusunun dörtte birini binlerce yıldır baskı altında tuttu. Bu insanlar, bu sistem tümüyle yakılıp küle dönene kadar asla ayağa kalkamayacaklar” diyen birinin o günlerin Hindistan’ında nasıl şansı olabilirdi ki?
Yoksulluk ve ölüm
Chandra Singh, hayatı boyunca yoksulluk içinde kaldı. Peşaver isyanının kahramanlarının Uttar Pradesh veya Hindistan hükümetleri tarafından asla uygun şekilde onurlandırılmamasının acısıyla yaşadı. Yaşadığı kulübe yağmurdan ciddi şekilde zarar görmüştü ve aylık emekli maaşı 16 rupiydi. Yemek için mutfak eşyası bile yoktu. Bu, birçok özgürlük savaşçısının bağımsızlıktan sonra nasıl muamele gördüğüne dair sadece bir örnekti. 1 Ekim 1979’da yoksulluk içinde hayata veda etti. Daha sonra, tamam sağa sola heykelleri dikildi, bazı okullara adı verildi ama ona yapılan haksızlığın utancı asla silinmedi. Yalnızca sömürgeciler değil, fikirlerini ‘aşırı’ bulan Hint politikacıları da bedel ödetmişti ona.