Beyza Üstün
Yok oluşu izlemek ve bir şey yapamamak! Size de oluyor mu, eminim hepimiz zaman zaman yaşıyoruzdur bu duyguyu. Ormanlar yanıyor. Ve ne tesadüf ki pek çok kez olduğu gibi eş zamanlı farklı farklı coğrafyalarda yanma başladı.
Geçen seneden beri tanık olduğumuz başka tesadüfler de var. Biri yangınlar erişimin çok zor olacağı ormanın en üst kodundan başlıyor yangın. Ve gene ne tesadüf ki yangının çıktığı bölgede önce orman statüsü kaldırılmış oluyor.
21 haziranda gece yarısı Marmaris Bördübed’den yangının başladığı söylendi bir sonraki gece yarısı (22 Haziran’da) Değirmenyanı’nda evlere kadar tüm bölgeyi kaplayıverdi. Bu arada mı rüzgâr yangının genişlemesi için oldukça etkiliydi.
Rivayet çok… bölgede 25-35 helikopterin çalıştığı. 5-6 helikopterin ancak alanda çalıştığı, helikopterlerin suyu bırakıp km’lerce mesafedeki Dalamana döndüğü, su alıp yeniden geldiğini söyledi tanık olanlar, alanda olan, bölgede yaşayanlar.
25-35 helikopter ile 5-6 helikopter arasında oldukça fark var bırakın bu farkı yetkililerin sözleri arasında bile en az 10 helikopter var. Yetkililer sayılarla oynamak yerine yangını söndürmeye mi odaklansa acaba. Sayılarla oynayıp söndürüyormuş gibi yapınca kendi sorumluluklarını üstlerinden atmış mı oluyorlar?
Geçen sene yangın alanındaydım, pek çok canını dişine takıp kendinden vazgeçenlerle birlikte. Yangının çıkarıldığı dağın tepesinden gece yarısı aç, susuz, hatta yaralı bitap inen itfaiye ve onlara yardım edenlere ilaç, soğuk/ soğumuş yemek ve su taşımaktan, yanan hayvanları veterinerlere götürmekten başka yardımda bulanamamın çaresizliği içinde her gece bir sonraki güne destek alabilmek için evlerimize döndük, bazen alanda sabahladık.
Ne zaman ormanlar yakılsa canımız; ormanda, çevre çeperinde yaşayan canlarla (ağaçlarla, bitkilerle, hayvanlarla, kurtla kuşla, tilkiyle, kirpiyle, tavşanla, tüm yabanıllarla), bağı bahçesi evi, ormanı, hayvanı aslında hayatı yanan yöre halkı ile cayır cayır yanıyor.
Ormanlar yakılıyor, üstelik planlı, organize olarak yakılıyor. Sorunu kimse iklim krizine bağlamasın, hele hele yönetici sıfatında kimse halkları tehdit etmesin. Motivasyonu bozanlar hakkında gereği yapılacakmış. Önce yöneticiler ormanı korumak için gereğini yapsın. Halklar; ellerinden daha fazlası gelmediği için, çırpına çırpına/çaresiz alana koşuyor ve yangını söndürmek için telef oluyor.
Kimse bizleri tehdit etmesin. Irkçılık söylemleri ile bizleri birbirimize düşürmeye kalkışmasın. Bunlar artık bizlere etki etmiyor. Hele hele aklımızla oynamaya kalkmasın. O yangınlar bir sigara izmariti ya da piknik yapanlar tarafından çıkarılamaz. Her biri kimsenin ulaşamayacağı kadar yüksekte ve neredeyse aynı anda, Temmuz 2021 de ve dün (22 haziran’da), biri Antalya’da, biri Köyceğiz’de biri Marmaris’te her biri de yapılaşmaya açılması için planlama yapıldığı ormanlarda çıkıyorsa bu gerçeğin etrafında hiç kimse dolanmasın.
Yangının öncesinde o bölgede yapılacaklarla ilgili alınan kararlar, çıkarılan kararnameler, yangınların ulaşılmayacak kadar yüksek kodlarda ve rüzgarın şiddetli olduğu zamanda çıkması, yangına müdahalenin yapılmaması için gösterilen çabalar;
Halkın ve itfaiyenin gece yarılarına kadar kan ter içinde çalışabildiği gerçeği yaşanırken orman idaresinin gece oldu, oraya gidilemez, sabah olsun da öyle gideriz -İnşallah- yanıtları.
Bölgede yeterince helikopter ve su yok demeler. Orman yangınları sanki ilk kez o sene çıkıyormuş, habersiz yakalanmışlar gibi davranmalar,
Yanan bölgeye girişin yasaklanması (Dersim’de, Bingöl’de, Lice’de, Cudi’de, Botan’da, Siirt’te, Zilan’da ormanlarda yangını söndürmeye giden) halkların kendi bağını bahçesini söndürme çabalarının engellenmesi gibi müdahaleler ormanın yaşadığının kaderi olmadığını ortaya koyuyor.
Yanan yerlerin yangının çıkmasından önce Cumhurbaşkanı kararnameleri ile orman vasfının dışına çıkarılması, doğal alanların koruma statülerinin kaldırılması, torba yasa değişiklikleri ile özel çevre koruma bölgesinden çıkarılmış olması organize olarak yok etme- yakma- yıkma- sermaye birikimine sokma-yapılaşmaya açma sürecini açıkça gösteriyor. Yangından sonra yanan yerlere konuşlanan şirketlerin, maden işletmelerinin, otellerin vd. yapımı için hızla SİMPAŞ- Marmaris katliamı örneğinde olduğu gibi şantiyesini kurup, betonarme yapısını, yolunu vb yapılarını engelsiz, koşulsuz tamamlayıvermesi de, yangınlar sürerken orada liks konutlar yapacağız açıklamasının TOKİ den gelmesi de bu organize tutumun kanıtı.
Yangınlardan önce çıkartılan yasa ve yönetmelik değişiklikleri, Kararnameler ve sonrasında alana giren şantiye araçları, şirketler gerçeği bize açıkça gösteriyor orman yangınları tesadüf değil. Yukarıda belirtilen her söz ve tutumun kanıtları tanıklıklarımızla yaşamda kayıtlı, tümü gerçek.
Yönetimi ele geçiren her kim olursa olsun kimse; bizleri, halkları tehdit etmeye, aklımızla oynamaya, gerçekleri saptırmaya, örtmeye kalkmasın. Yanan ormanların sorumlusu bugün ülkeyi yöneten, faşizmi kendine rehber eylemiş, halkları yok sayan, kapitalizmin desteği ile sonsuz bu makamlarda kalacağını sanan ve onun gücünden beslenen, yaşamı yaşam alanlarını yok eden, sermaye birikimine sokan, bu yöntemlerle iktidarlarını var edeceğini sananlardır. Bu zulmü canını dişine takıp birlikte mücadele eden halklar sonlayacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Çaresiz değiliz. Yaşamı yok edemeyecekler, izin vermeyeceğiz.