22 Ekim 2024’ten bu yana son 100 yılda yaşanan tarifi asla yapılamayacak acıların, yıkımların sona ermesi için inşa etmek istediğimiz “Barış ve Demokratik Toplum” koşulları hiç olmadığı kadar ve tahmin edemeyeceğimiz hassasiyet, sağduyu ile tüm muhatap taraflar ve ulusal-uluslararası aktörler yüreklerini açık tuttu.
Dünyada çatışma ve çözümün dört yöntemi bilinir: 1. Savaş riskini fark edip, kan dökülmeden mutabakata varmak (İskoçya örneği) 2. Devletin içinde devletten habersiz savaşılan tarafla çatışmaların durdurulması için gizli görüşmeler yapmak. Bu durumda genellikle devletin istihbarat birimlerince ya da barış karşıtlarınca suikaste kurban edilirler. (Bizdeki Eşref Bitlis örneği) 3. Kamuoyu bilgilendirilmeden devlet-iktidar ve örgüt bilgisinde her iki tarafın gizlice görüşmesi (Oslo görüşmeleri örneği) 4. Devlet ve örgütün kamuoyunu bilgilendirip, muhatapların direkt birbiriyle görüşmesi (2013-2015 süreci örneği). Bu yöntemde bir kolaylaştırıcı ya da üçüncü gözün sorunun çözümünü tarafsız bir şekilde takip etmesi, hakikat komisyonları kurmak, savaşın kayıplarının tespiti yapılır. Ayrıca görüşmeleri yapanların korunması için düzenlemeler söz konusu olur.
Şimdi Mezopotamya-Anadolu imzalı dünyada bir ilk olan beşinci yöntemde, sonu başa alarak PKK kendisini feshetti ve silahlı mücadeleye son verdiğini ilan etti. Elbette bunun arka planında yaşanan tarihsel gerçeklik söz konusu. Ortadoğu’da barış aktörü Sayın Öcalan’ın kurduğu PKK’den önce Kürt-Türk ilişkileri ve Türk devletinin Kürtlere yaklaşımı, bu süreçte Kürtlerin geçirdiği aşamalar ve içinde bulunduğu durumun gerçekliği var.
Dünyada baskı altındaki her farklılık ya da ulusal kimlik sınırları içinde yaşadığı ulusal devletle çözüm yolları arar, yaşadığı sınırlar içerisinde dernek, siyasi parti kurarak devletle muhatap olmayı sürdürmek ister. Ancak ulus devlet homojen toplum yaratma adına her türlü devlet zorunu, şiddetini uygulayan zihniyet farklı dil ve kültürler üzerinde soykırım ve devlet terörü sürdüğünden o devletin sınırları içindeki farklılıklar kurdukları siyasi oluşum muhatap alınmadığında silahlı kanadını oluşturur.
Silahlı çatışmalara bakıldığında çoğunun devletler ile bireysel ve kolektif hakları talep eden ulusal azınlıklar arasındaki gerginliklere bağlı olarak devlet sınırları içerisinde yaşanmaktadır. Nitekim 1922-1923 yıllarından bu yana 60’tan fazla çatışma bu nedenle başlamıştı. Bu sayıya PKK de dahildir.
PKK öncesinde Kürtlerin Kürtçe konuşması bile cezalandırma sebebiydi. Neredeyse tüm Kürt çocukları bu yüzden okullarda cezalandırıldı. Düşünün Apê Musa, Kürtçe ıslık çaldı, diye cezalandırıldı(!) Bir halkın kimliğinden ve anadilinden dolayı yasaklanması, aşağılanması, terörize edilmesi ve cezalandırılmasından daha eziyet verici bir ceza olmadığı gibi topluca diri diri mezara gömen bir ölüm de yoktur.
Bu aşamada silah devreye girdi ve PKK kuruldu. Bu ilkin dünyadan farklı olmasının nedeni, bu arka planın etkisi yüzündendir. Bu durumda Kürdistan toplumunu örgütleyen PKK oldu. Kronolojik olarak dahi meseleyi takip ettiğimizde Kürt realitesini ele alan siyasi parti koşulları tamamen ortadan kaldıran uygulama ve saldırılar mevcuttu.
O dönemde Türk devlet sisteminde kurulan siyasi partilerin içinde yer alıp, seçilen Kürtlerin iki seçeneği vardı: Ya anadilini, kimliğini tümden inkâr edip, her türlü vahşi asimilasyonu kabul edip, ‘Türk ol’ komutuyla yönetilen sisteme dahil olmak ya da kimliğini reddetmeden bulunduğu partinin TİP örneğinde olduğu gibi partisinin kapatılması, SHP örneğinde olduğu gibi partiden atılmak…
Kürtler ilk kez 1990 yılından itibaren Halkın Emek Partisi’nde (HEP) kendi kimlikleriyle buluştular. Ancak HEP, DEP ve Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan ardılı partiler yarısı kadın olmak üzere 10 milyonlarca Kürdü örgütlerken, Kürt realitesini diyalog ile çözmeye çalıştı. Devletin buna cevabı ise sıkıyönetimin devamı olan Olağanüstü Hal ve Terörle Mücadele Kanunu oldu. PKK’nin örgütlediği dinamikler ve sosyolojik etkisi, devletin dengesini bozdu.
Gelelim bugünkü bu ilk deneyime. Garantör yok, gözlemci yok, üçüncü kolaylaştırıcı yok. Sürecin baş aktörü Öcalan’ın güvenli, özgür çalışır koşulları düzenlenmemiş, neredeyse PKK’nin kuruluşuyla yaşıt 30 yılı aşkın ağır tecrit sürüyor. İnsanların topluca gözaltına alınıp tutuklanması devam ediyor. Kayyım uygulamasında ısrar ediliyor. İktidarı eleştiren herkes hain ilan ediliyor. Süreci destekleyen ana muhalefet dışlanıyor. Kadına yönelik şiddet çok yönlü olarak hiç olmadığı kadar yükselerek katliam boyutunda devam ediyor.
Bu kaosun ortasında, Önderliğinin çağrısıyla -bombardıman altında- PKK kongresini topluyor, kendini feshedip, silahları devreden çıkardığını ilan ediyor. Mezopotamya, Anadolu, Ortadoğu ve dünya bu ilanı heyecanla karşılarken, mevcut iktidar hiçbir yasal değişikliğe dahi gerek duymadan, mevcut 12 Eylül faşizm yasalarında bile kazanılmış hakları iade etmiyorsa, çatışma-çözümde bir ilk olacak olan bu deneyimin gidişatı cidden kaygı vericidir.
İlk olan bu deneyimin karşılıklı güven, itibarlı söz ve eyleme bağlı olduğu herkesçe aşikardır. Yine son yüzyılda yitirilen güven ve oluşturulan önyargıların aşılması için azami ölçüde hassasiyet gösterilmezse, bu ilk deneyim ciddi geri dönülmez kayıplara dönüşebilir.
Şimdi bu ilk deneyimi ya dünya insanlığına armağan edeceğiz ya da cayır cayır yakılmak istenen Ortadoğu’nun daha fazla ateşe verilmesinin sebebi olunacak. Gelin Kürt-Türk ortak geleceğini hep birlikte inşa edelim!..