• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
12 Kasım 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

Cesur ol, itaat etme

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
14 Ağustos 2019
Kategori: Manşet, Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Bir önceki yazıda “Feminist Teori” kitabının tanıtımı mahiyetinde, feminist kuramın tarihsel gelişim seyrini yazmıştım. Bu yazıda ise kadın özgürlük mücadelesinin temel konularını, güncel tartışmalar ışığında ele almak istiyorum. Zira kadın hakları açısından son zamanlarda alarm zilleri çalmaya başladı. Bir taraftan “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesi gerektiği ileri sürülüyor. Öte yandan “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı tartışmaya açılıyor, resmi belgelerden bu tanım çıkartılmaya çalışılıyor. Nafaka hakkını geri alma çabaları hız kesmeden devam ediyor. Ve bütün bunlar bir ayda (Haziran) 40 kadının katledildiği bir ülkede yaşanıyor. Açıkçası bu söylem ve çabalar, yeni cinayetlere davetiyedir. Bunlar kadınların özgürlük mücadelesine yönelik ideolojik saldırılardır. Kadınlar olarak, erkek egemen ideolojinin kodlarını çözmeden, bu saldırılara güçlü yanıt veremeyiz.

Erkek egemen ideolojinin en temel dayanağı “özel alan”, “kamusal alan” ayrımıdır. Bu ayırım, kadınları ikincil konumda tutmanın en kullanışlı mekanizması olarak, binlerce yıldan beri sorun üretmeye devam ediyor. Uzun yıllardan beri verilen mücadeleye rağmen, bir türlü “özel alan / ev” kadınlar için “güvenli” hale gelmedi; “eşitlikçi” bir zemine kavuşmadı. Hala kadın cinayetlerinin failleri, büyük çoğunlukla “özel alanda” kadına en yakın alan olan erkekler arasından çıkıyor. “İtaat et, rahat et” yaklaşımının dışına çıkan kadınlar “özel alan” denilen yer ve ilişki ağları içerisinde her türlü ayrımcılığa, şiddete ve sömürüye maruz kalıyor. Bir “emir” kipi olan “itaat et” sözünün manası, erkeğe-otoriteye “boyun eğ” demektir. Ki bu emir evdeki işleri erkeğin beğenisine / önceliğine göre yapmaktan tutalım, giyindiğin kıyafete, evden çıkıp çıkmayacağına, cinsel şiddete ses çıkarmamaya, hatta yaşam hakkına müdahaleye kadar varabilir. “İtaat” erkek egemen otoriter düzenin kilit sözcüğüdür. Kadın haklarına yönelik som müdahaleler, erkek otoritesini / egemenliğini koruma çabalarıdır.

Aslında “özel alan” hep kadınla özdeş görülür ama aslında “özel alan” erkeğe aittir. Kadın oraya, erkeğe hizmet etmek için kapatılmıştır. Kadınlar artık bu sorunlu alanı ve ilişki biçimini sorguluyor. “Kutsal devlet” tabusu gibi “kutsal aile” tabusu da yıkılmıştır. “Eşitlik, özgürlük ve demokratik işleyiş” artık hem bireysel ilişkilerin, hem de toplumsal / kamusal düzenin temel ilkeleri olarak genel kabul görmüştür; meşrudur. Günümüzde “otoriteyi, baskıyı, şiddeti, ötekileştirmeyi, sömürüyü” savunmak ise meşru değildir. Tabi konunun bir diğer yanı da kamusal alanda yaşadığımız paradokstur. Kadınlar “özel alan” cenderesinden kurtulup, kamusal alana çıkmak için büyük bir mücadele veriyor. Haklı olarak, ekonomik bağımsızlık ve siyasal katılım, kadınların öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. Erkek egemenliği ise kamusal alanda kurduğu egemenliği sürdürmek için, kadınları kamusal alandan uzak tutmaya çalışıyor. Son saldırıların bir boyutu da bununla ilgilidir.

Ancak mevcut kamusal alana çıkmak da kadınların sorunlarını yeterince çözmüyor. Ücretli bir işte çalışan kadınlar, evdeki “görevlerinden” bir türlü kurtulamıyor. Bir yandan çalışma hayatındaki cinsiyet ayrımcılığı; bir yandan kapitalist sömürü çarkının ürettiği yoksulluk nedeniyle kentler, evle iş arasında pestili çıkmış kadınlarla dolup taşıyor. Mevcut ekonomik sistemin kamusallığı, eşitlik ve özgürlük hayallerimizden çok uzak. Siyasal alanda da kadınları bitmez tükenmez bir mücadele bekliyor. Demokrasi, erkek egemen hiyerarşi tarafından rehin alınmış durumda. Yönetim, bir güç dengeleri sanatına dönüşmüş; güçsüzlere yönetimde yer yok. Hiyerarşinin en alt basamağına itilen kadınlar için siyasal katılım, ne yazık ki hala “oy verme” ve “kısmen temsil edilme” ile sınırlı. Siyasi partiler, bu yönetim anlayışının, yeniden üretim mekanizması gibi çalışıyor. Hiyerarşi ve egemenlik ilişkilerini köklü olarak sorgulamayan siyasal yapılarda kadınlar ancak “ikincil” konumlarını kabullenerek var olabiliyor. Siyasal alanda erkek egemenliğinin bu kadar güçlü olması, kamu otoritesi aracılığı ile “özel alana” çekidüzen verme çabalarını boşa çıkartıyor. Demokratik yönü güçlü ülkelerde, yasa gücü / kamu otoritesi ile kadının “özel alan”daki hakları kısmen güvenceye alınıyor. Bizdeki gibi “aile içinde olur böyle şeyler” diyerek, aile içi şiddeti uzlaşma yoluyla çözmeye çalışan, “kadın nafaka alamayacağını bilirse boşanmaktan vazgeçip, evdeki şiddete katlanır” diye düşünen ülkelerdeki “kamu otoritesi” maalesef, erkek egemenliğini-otoritesini korumaya yarıyor. Kadının itildiği ikincil konumu “yaradılışa” bağlamaya çalışan dini yorumlar da erkek egemen zihniyetin en önemli sermayesi olarak hala kullanılıyor. Kölelik karşıtı hareketin, siyahi kadın öncülerinden Maria Stewart, 1832’de konuşma yaparken “İncil’e göre kadının kamu önünde konuşma yapması yasak” denilerek kürsüden inmeye zorlandı. “Kadınsam ne olmuş?” diyerek sözlerine devam eden Maria, manifesto niteliğinde bir konuşma yaparak tarihe geçti. Maria’nın cesaretine hala ihtiyacımız var. En başta da inançlı kadınların bu cesareti göstereceğine inanıyorum.

Açıkçası iş başa düşüyor. Kadın hak ve özgürlükleri konusunda bilinç yükseltmek, farkındalık yaratmak, kadın kurum ve örgütlerini güçlendirmek tek çıkar yolumuz. Özgürlükçü ve demokratik bir gelecek için mücadele ederken, bir yandan da güne-ana yanıt olarak yarını bugünden inşa etmek gerekir. Unutmayalım ki bu ideolojik saldırılara, ancak kadın kurtuluş ideolojisini toplumsallaştırarak karşı koyabiliriz. Ve bunun koşulları her zamankinden daha çok.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Barışın öznesi kim?

Barışın öznesi kim?

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
12 Kasım 2025

Bugün yapılması gereken, 'barışı olmalı mı olmamalı mı?' sorusu etrafında demagoji yapmayı bırakıp 'barışı kim inşa ediyor?' sorusunu sormaktır. Çünkü...

Komisyonun odağı: Nasıl bir süreç yasası?

Komisyonun odağı: Nasıl bir süreç yasası?

Yazar: Bedri Adanır
12 Kasım 2025

Unutmayalım ki, bugün geldiğimiz aşamanın yaratıcısı Önder Apo’dur. Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne bu kapsamda stratejik adım attıran da Kürt halkını bu...

Lider ve önder kavramı üzerine

Lider ve önder kavramı üzerine

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
12 Kasım 2025

Toplumsal değerlere öncülük eden liderlerin duygusal dehaları güçlüdür. Duygusal ve düşünsel zekaları birbirini beslediği gibi dengeler de. Her ikisi arasında...

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Entegrasyon krizi

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
12 Kasım 2025

Uluslararası siyasetin farklı kulvarlarında, farklı aktörler arasında yeni jeopolitik dizilişler gerçekleşiyor. Dönemin sihirli sözcüğü ise entegrasyon. Kafkasya’dan Akdeniz’e, Lübnan’dan Körfez’e,...

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Selahattinimizi, Figenimizi bırakın 

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
12 Kasım 2025

İslam adına hareket ettiğini zanneden birkaç kandırılmış kişi ile ABD’nin maşası olan DAİŞ liderleri, dört bir yandan Kürtleri kuşatıp boğmak;...

‘Öcalan’ın çağrısı felaketleri önledi’

‘Öcalan’ın çağrısı felaketleri önledi’

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
12 Kasım 2025

Cambridge Üniversitesi’nde Siyasal Sosyoloji öğretim görevlisi Dr. Jeff Miley: Türkiye hâlâ jeopolitik olarak savaş yanlısı bir tutum içinde. Bence Öcalan’ın yapmak...

Sonraki Haber

Tek yanlı operasyon yok

SON HABERLER

Barışın öznesi kim?

Barışın öznesi kim?

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
12 Kasım 2025

Komisyonun odağı: Nasıl bir süreç yasası?

Komisyonun odağı: Nasıl bir süreç yasası?

Yazar: Bedri Adanır
12 Kasım 2025

Lider ve önder kavramı üzerine

Lider ve önder kavramı üzerine

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
12 Kasım 2025

Suriye’de meşruiyet savaşları 

Entegrasyon krizi

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
12 Kasım 2025

Babamızın çiftliğinde OVP fermanı…

Selahattinimizi, Figenimizi bırakın 

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
12 Kasım 2025

‘Öcalan’ın çağrısı felaketleri önledi’

‘Öcalan’ın çağrısı felaketleri önledi’

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
12 Kasım 2025

Dêrsim’de tepkilere rağmen RES onaylandı

Dêrsim’de tepkilere rağmen RES onaylandı

Yazar: Heval Elçi
12 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır