• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
6 Temmuz 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Çeviriden direnişe: Kürt tiyatrosunun sessiz çığlığı

6 Temmuz 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Çeviriden direnişe: Kürt tiyatrosunun sessiz çığlığı

Eğer kendi hikâyemizi yazmazsak, başkalarının senaryosunda yalnızca figüran oluruz. Eğer kendi sahnemizi kurmazsak, başkalarının sahnesinde gölgemiz bile görünmez

Cihan Ekinci

Her halkın bir sesi vardır. Kimi bu sesi şarkılara yükler, kimi kitabelere, kimi ağıtlara. Kürt halkı ise, ne zaman sesini yüksekten çıkaracak olsa, ya susturulmuş, ya görmezden gelinmiş, ya da çarpıtılmıştır. Ama bu halk susmadı. Bir zamanlar dağın yamacında dengbêjler söyledi; sonra sürgün yurtlarında şairler yazdı. Ve bir gün, biri çıktı sahneye, karanlıkta bir replik fısıldadı: “Ez jî heme.”Kürt tiyatrosu, tam da bu “ben de varım” çığlığının ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Zaten Kürt tiyatrosunun tarihine bakınca, bu çığlığın nasıl zor koşullarda büyüdüğünü görmek mümkün.
Bir yanda dil üzerindeki yasaklar, öte yanda mekânsızlık, finansal yoksunluk ve sürekli değişen politik baskılar… Buna rağmen Kürt tiyatrosu, kimi zaman köy odalarında, kimi zaman küçük salonlarda, kimi zaman da büyükşehirlerin arka sokaklarında hep sahnesini kurdu.
Tıpkı bugün olduğu gibi.

Ancak bugün bu sahne, sadece dışarıdan gelen yasaklarla değil, içeriden gelen ilgisizlik ve yük paylaşmayan sorumsuzluklarla da daralmaktadır. Sahnede ışıklar yanıyor olabilir; ama o sahnede ne anlatıldığına bakınca, çoğu zaman başka halkların, başka dillerin hikâyeleriyle karşılaşıyoruz. Kürt tiyatrosunun sesi, her geçen gün biraz daha başkasının ağzından çıkıyor.

 

Sahneye taşınamayan hafızalar

Kürt tiyatrosu, uzun süredir neredeyse tamamen çeviri oyunlara yaslanarak varlığını sürdürüyor. Elbette dünya tiyatrosunun klasik ve çağdaş metinlerinden öğrenilecek, ilham alınacak çok şey var. Özellikle yeni biçimlerin, anlatım tekniklerinin ve sahne anlayışlarının Kürt tiyatrosuna taşınması kıymetlidir. Ancak tiyatro yalnızca bir teknik mesele değil; hafızanın, dilin, kültürel direnişin ve toplumsal hikâyenin sahnedeki yansımasıdır. Çeviri metinlere bu denli bağımlı bir tiyatro pratiği, kaçınılmaz olarak kendi hikâyesini kuramama tehlikesini beraberinde getiriyor.

Oysa Kürt tiyatrosu kendi hikâyesini anlatmanın imkanını arayan ve zaman zaman bunu başaran bir geçmişe de sahip. Özellikle 1990’lı yıllarda İstanbul merkezli Teatra Jiyana Nû, kendi yazdığı ve sahneye taşıdığı metinlerle bu hafızanın sahnede vücut bulmasının öncüsü oldu. Kürt toplumunun yaşadığı baskıyı, göçü, direnişi ve kimlik mücadelesini kendi dilinde ve kendi sözleriyle sahneye taşıdı. Ardından Seyr-î Mesel Tiyatrosu, yine Kürtçe kaleme alınmış özgün metinlerle sahneyi Kürt halkının hafızasına açtı.
Bu süreç, Kürt tiyatrosunun yalnızca teknik bir gelişim değil, aynı zamanda kültürel bir direniş alanı olduğunu da gösterdi. Ne var ki 2000’li yıllardan itibaren bu özgün hikâyelerin sayısı giderek azaldı. Kürt tiyatrosu, dünya tiyatrosunun önemli klasiklerine ve çağdaş eserlerine yönelerek sahnelerini doldurmaya başladı. Brecht’ten Shakespeare’e, Çehov’dan Lorca’ya uzanan çeviri metinler, kuşkusuz oyuncular ve seyirciler için estetik ve teknik bir çeşitlilik sundu. Fakat bu sürecin çoğunlukla çeviri metinlerle yürütülmesi, Kürt tiyatrosunu köklerinden uzaklaştırmaya, hafızasızlaştırmaya başladı.

Kayyumlarla boğuşan sanat

Ancak Kürt tiyatrosunu yalnızca sanatsal tercihler ya da estetik kaygılar değil, doğrudan politik baskılar da kuşatıyor. 2016’dan itibaren özellikle Kürt belediyelerine atanan kayyumlar, sadece yönetim değişikliği anlamına gelmedi. Kültür merkezleri kapatıldı, tiyatro toplulukları dağıtıldı, festivaller yasaklandı, salonlar gasp edildi. Bu süreçte sadece 14 kentte 21 kültür-sanat merkezi kapatıldı; yüzlerce sanatçı işsiz bırakıldı; binlerce çocuk ve genç bu alanlardan mahrum kaldı. Tiyatro festivallerinden çocuk tiyatrolarına kadar onlarca etkinlik ya yasaklandı ya da mekânlarından edildi.

Ama tüm bu karanlık tablonun içinde sanatçılar pes etmedi. Salon bulamasalar da, depolarda, düğün salonlarında, dernek binalarında oyunlarını sahnelediler. Çünkü Kürt tiyatrosu, en zorlu koşullarda dahi kendini sahnede var etmenin, belleği ve dili seyirciyle buluşturmanın inadını sürdürdü. Bir oyun oynanmasa da bir oyun yazılmasa da tiyatro sahnesinde bir halkın sesi yankılanmazsa; o halk, kendi hikâyesini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır.

Hikâye yazmayanlar, hikâyenin dışında kalır

Kürt tiyatrosunun özgün metinlerinin çoğalmamasında oyuncuların da sorumluluğu yok değil.
Birçoğu yazmıyor, dünya tiyatrosunu yeterince izlemiyor, yenilikçi biçimlere mesafeli duruyor.
Ama tiyatroyu yalnızca oyunculardan ibaret saymak kolaycılıktır. Çünkü tiyatrocular yazmakla da sahnelemekle de yaşamakla da tek başına uğraşmak zorunda bırakılıyor. Asıl mesele, bu sahnenin neden yalnız bırakıldığıdır. Kürt edebiyatçıları neden tiyatro metni yazmıyor?
Romanlar çoğalıyor, öyküler birbirini izliyor, çeviriler artıyor. Ama sahneye taşınacak çağdaş, güçlü metinlerin sayısı yok denecek kadar az. Bugün Kürt tiyatrosu ya yalnızca bize ait ama evrensel dile kapalı metinlere sıkışmakta; ya da evrensel dile ulaşma çabasıyla kendi hikâyesini seyreltmektedir. Bu çelişki bir estetik tartışma değil, bir varoluş gerilimidir. Ve bu gerilim, çocuklarımızın hangi dille düş göreceğini belirleyecek kadar hayati bir meseledir.

Tiyatro yalnızca oyuncudan ibaret değildir

Kürt tiyatrosunun yapısal bir başka açmazı da yıllardır neredeyse yalnızca oyuncu yetiştirmeye odaklanmasıdır. Oysa tiyatro kolektif bir sanat dalıdır: Işıkçısı, ses teknisyeni, dekorcusu, dramaturgu, yönetmeni, sahne amiri olmadan tiyatro, sahnede yalnız bir aktörün sessiz çırpınışına dönüşür. Kürt tiyatrosu hâlâ küçük atölyelerde, sınırlı imkânlarla sadece oyuncu yetiştiriyor; ama sahne kurmanın bir teknik bilgi, bir görsel estetik ve kolektif örgütlenme gerektirdiğini göz ardı ediyor. Bu eksiklik yalnızca estetik kayıplar değil; bir sanat formunun sürdürülebilirliğini de tehdit ediyor.

Dünyadan aynalar: Sanatla direnen halklar

Ama yalnız değiliz. Başka halklar da kendi dillerinde, kendi acıları ve umutlarıyla sahne kurmak için mücadele etti. Bask halkı, Franco rejiminin yasaklarına rağmen yeraltı tiyatrolarıyla dilini ve kültürünü korudu. Bugün Bask sahnesi hem yerli hem evrensel.
Zapatistalar, Chiapas köylerinde halk tiyatroları kurarak kadınların, çiftçilerin, çocukların hikâyelerini sahneye taşıdı. İrlanda, Abbey Tiyatrosu’yla kültürel direnişi sahneye taşıdı; işgale karşı sadece silahla değil, hikâyeyle de savaştı. Filistin, işgal altında “Freedom Theatre” ile tiyatroyu hem direnmenin hem hayatta kalmanın aracına dönüştürdü.

Perdeyi açmak yetmez, hikâyeyi de yazmak gerek

Kürt tiyatrosu artık sadece sahne kurmamalı; anlam kurmalıdır. Ve bu anlam yalnızca oyuncularla değil; yazarlarla, teknik emekçilerle, dramaturglarla, kültür yöneticileriyle ve seyircilerle birlikte örülmelidir. Çünkü sahne, yalnızca repliklerin ezberlendiği bir alan değil; bir halkın belleğinin, hayal gücünün ve dilinin yaşam bulduğu yerdir. Bir barış süreci yaklaşırken, unutmamamız gereken en temel gerçek şudur: Eğer kültür mücadelemizi biz vermezsek, barış bizim rengimizle gelmez. Ve biz o barışta, susturulmuş bir figüran olarak kalırız.

Bugün özellikle genç kuşağın anadilini sahiplenmesi, ona bağlı kalması, o dili yalnızca acının değil, hayal gücünün, mizahın, duygunun ve yaratıcı üretimin dili olarak benimsemesi hayati önem taşıyor. Bu yüzden sanata, özellikle de tüm sanat disiplinlerini içinde barındıran tiyatroya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Tiyatro yalnızca bir gösteri değil; anadilin yaşamla, sokakla, duyguyla, hayalle yeniden buluştuğu bir sahadır. Eğer Kürtler, barış sürecinin gölgesinde kendi rengini yitirmek istemiyorsa; o rengin en güçlü korunacağı alan sanattır ve özellikle tiyatrodur.

Kürt tiyatrosu artık yalnızca birkaç büyükşehir sahnesine hapsolmamalıdır. Köylere, küçük kasabalara, üniversitelere, mahallelere ulaşmalı; Kürtlerin masallarını, halk hikâyelerini, acılarını, kayıplarını, ama aynı zamanda günümüz Kürt bireyinin çelişkilerini, yalnızlığını, umutlarını ve hayallerini sahneye taşımalıdır. Çünkü sahneye taşınmayan hikâye unutulur; unutulan hikâye halkın hafızasında silinir.

Bu yüzden artık herkes taşın altına elini koymalıdır: Yazarlar, hikâyelerini yalnızca kitaplara değil, sahnelere de taşımalı; tiyatroya özgü estetik biçimlerle buluşturmalı, yeni türler ve biçimler denemelidir. Masal, trajedi, absürd, epik… Kürt hikâyesi tüm bu anlatı formlarında hayat bulmalıdır. Tiyatro kurumları, yalnızca oyuncu değil; ışık tasarımcısı, sahne yöneticisi, afiş tasarımcısı, teknik ekipler yetiştirmelidir. Tiyatronun mutfağını büyütmeden sahnesini büyütmek mümkün değildir. Kültür kooperatifleri, seyirci-finansman dayanışmaları, yerel fon sistemleri kurulmalı; bağımsız üretim güçlendirilmelidir. Belediyeler, kültür merkezleri, Kürt tiyatrosuna sahne, burs, ekipman ve lojistik destek sağlamalıdır. Köylere gezici tiyatro ekipleri gönderilmeli, taşrada da sahneye çıkmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Siyaset, tiyatroyu sadece bir etkinlik veya kutlama değil; stratejik bir hafıza sahası, bir toplumsal dayanışma zemini olarak görmelidir.

Unutulmamalıdır ki; barış yalnızca silahların susması değildir. Barış, bir halkın kendi sesiyle konuşabilmesi, kendi diliyle sahneye çıkabilmesi, kendi hikâyesini anlatabilmesidir.
Ve bu hikâye anlatılmadan, hiçbir barış sahici değildir. Eğer kendi hikâyemizi yazmazsak, başkalarının senaryosunda yalnızca figüran oluruz. Eğer kendi sahnemizi kurmazsak, başkalarının sahnesinde gölgemiz bile görünmez.

Son Söz: Tiyatro varsa, umut vardır

Bir halk kendi hikâyesini kendi dilinde sahneleyemiyorsa, başkalarının yazdığı oyunda figüran olur. Bugün Kürt tiyatrosu yalnızca geçmişin acılarını değil; bugünün çelişkilerini, geleceğin ihtimallerini, içsel yarılmaları ve kolektif düşleri de anlatacak sahnelere ihtiyaç duyuyor.
Bu sahneler yalnızca ışıkla değil; dayanışmayla, yazıyla, teknikle, cesaretle, emekle aydınlanabilir. Edebiyatçılar sahneye yazsın. Teknisyenler sahneyi kursun. Seyirci, sahneye gelsin. Ve oyuncu yalnız kalmasın. Çünkü sahne, hep birlikte kurulursa; perde kalktığında yalnız bir oyuncu değil, bir halkın sesi konuşur.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kürt halkı alternatifsiz değildir

Sonraki Haber

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Sonraki Haber
Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

SON HABERLER

Küresel satranç tahtasında İsrail-İran geriliminin perde arkası

Küresel satranç tahtasında İsrail-İran geriliminin perde arkası

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Öcalan Başur’a da bir perspektif sunuyor

Öcalan Başur’a da bir perspektif sunuyor

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Kadın ve erkek oluşun hakikati ve yöntemi

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Çeviriden direnişe: Kürt tiyatrosunun sessiz çığlığı

Çeviriden direnişe: Kürt tiyatrosunun sessiz çığlığı

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

Cezaevlerinde düşmanca davranışlar sürüyor

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Kürt halkı alternatifsiz değildir

Yazar: Yeni Yaşam
6 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır