Ceylan Önkol’un henüz 12 yaşındayken katledilmesinin üzerinden 16 yıl geçti. Cezasızlıkla sonuçlanan dosyasında ciddi çelişkiler olduğunu ifade eden İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz, Ceylan Önkol’un yaşamını yitirmesine dair ailelerin ve görgü tanıklarının beyanları ile verilen kararlar arasında ciddi çelişkiler olduğunu belirtti
Çatışma ortamlarında çocukların korunması devletlerin asli sorumluluğu iken, özellikle Kürdistan’da bu yükümlülükler sistematik olarak ihlal ediliyor. Henüz 12 yaşındayken katledilen Ceylan Önkol’un 2009’daki ölümü, bu ihlallerin en çarpıcı örneklerinden biri olarak hafızalara kazındı. Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve BM’nin Silahlı Çatışmalarda Çocukların Korunması İlkeleri açık yükümlülükler getirse de, Ceylan Önkol’un hikâyesi çatışma bölgelerinde çocukların yaşam, sağlık, eğitim ve güvenlik haklarının korunmadığını bir kez daha gösterdi.
28 Eylül 2009’da Amed’in Lîce ilçesine bağlı Xanbaz (Hanbaz) mezrasında hayvan otlatırken, çevredeki bir karakoldan atılan havan mermisiyle katledildi. Olayın duyulmasının ardından ailesi ve köylüler cenazenin kaldırılmasını istedi; ancak yetkililer 6 saat boyunca gelmedi. Ceylan’ın annesi, daha fazla dayanamayarak kızının parçalanmış cenazesini eteğinde topladı. Köylülerin yardımıyla cenaze bulunduğu yerden alınabildi.
Anne Saliha Önkol: Cenaze 6 saat yerde kaldı
Anne Saliha Önkol, olayı ilk andan itibaren şöyle anlattı: “Olayın yaşandığı yere ilk önce oğlum yetişti ve ilk başta keçi gördü; keçiden kan geliyordu. Sonradan Ceylan’ı fark etti. Zaten bağırmaya başladı. Ben görmeyeyim diye üstündekini çıkarıp Ceylan’ın üstüne attı. Ben de gittim, sonrasında Ceylan’ı o şekilde görünce kendimden geçtim. Ambulans, savcı, asker, polis… Kimse gelmedi. Ceylan sabah 11.30 gibi yaşamını yitirdi; 6 saat yerde kaldı. Savcısına, polisine, jandarmasına hepsine haber verdik. Ama hiçbir şekilde gelmediler. Savcı Abalı Karakolu’na geldi. Oraya gelmeme gerekçesini ise ‘terör bölgesi’ olarak belirtti. Oraya giderse can güvenliğini sağlayamazlarmış. İmam ya da muhtar o görüntüleri çekti. Görüntülerle beraber Ceylan’ı alıp Abalı Karakolu’na götürdük, otopsisini orada yaptık. Ölüm sebebinin mayına basmak olduğunu iddia ettiler. Akşam 20.00’a kadar orada kaldık. Sonra da tekrar eve getirdik.”
Savcı olay yerine 3 gün sonra gitti
Savcı, “can güvenliği yok” diyerek olay yerine ancak 3 gün sonra gitti. Jandarma ve Emniyet raporlarında, Ceylan’ın “tahra ile patlayıcıya vurduğu” iddia edildi. Ancak aile, tahra üzerinde yalnızca ortadan bükülme olduğunu, ucunda herhangi bir hasar bulunmadığını belirterek bu iddiaları çürüttü. Ailenin savcıya kanıt olarak sunduğu tahra ise kabul edilmedi.
‘Savunma pozisyonundayken öldü’
Bağımsız rapor hazırlayan Prof. Dr. Ümit Biçer, Ceylan’ın “savunma pozisyonundayken öldüğünü” belirtti. Bu tespit, yakınlardaki jandarma taburundan atış yapıldığına dair iddiaları güçlendirdi. Ancak Makine Kimya Endüstrisi’nin raporu, resmi kurumların görüşlerini tekrar etmekle yetindi.
2010’da dosyaya gizlilik kararı konuldu. 2013’te “delil bulunmadığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. 2014’te ise “daimi arama” kararıyla dosya zamanaşımına bırakıldı.
AİHM: Yaşam hakkı açısından ihlal yok
Ailenin başvurusu üzerine AİHM, 2017’de kararını açıklayarak “yaşam hakkı açısından ihlal olmadığına” hükmetti. Oysa İHD raporları ve bağımsız uzman incelemeleri, Ceylan’ın ölümünde askeri atış ihtimalini güçlü biçimde ortaya koyuyordu.
İçişleri Bakanlığı sorumlu bulundu
Ailenin açtığı tazminat davasında Danıştay, İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik hizmetini gereği gibi yürütmediğine hükmetti. Maddi tazminat ödenmesine karar verildi; ancak manevi tazminat talepleri reddedildi.
Katliamın ardından İHD Çewlîk Şubesi her yıl Ceylan adına resim, şiir ve öykü yarışmaları düzenliyor. 2019’da ressam Zehra Doğan, Ceylan’ın portresini Londra duvarlarına resmetti.
‘Görgü tanıklarının beyanları ile verilen kararlar arasında ciddi çelişkiler var’
Dosyayı takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz Mezopotamya Ajansı’na (MA) yaptığı değerlendirmede, Ceylan Önkol’un yaşamını yitirmesine dair ailelerin ve görgü tanıklarının beyanları ile verilen kararlar arasında ciddi çelişkiler olduğunu belirtti. Soruşturmanın başından itibaren ısrarlı bir şekilde Ceylan’ın elinde tuttuğu bir metali, mahalle yerinde bulunan bir patlayıcı maddeye temas ettirmesi sonucu yaşanan patlama sonucunda olmuş gibi yürütüldüğünü anımsatan Ercan Yılmaz, “Velev ki Ceylan’ın elindeki bir metalin, patlayıcı maddeye temas etmesi sonucu patladığı yönündeki iddianın doğru olduğunu kabul edelim. Ceylan’ın yaşam alanının olduğu bir yerde patlayıcı maddenin ne işi var?” diye sordu.
Olayın unutturulmaya çalışıldığını belirten Ercan Yılmaz, cezasızlıkla sonuçlanan Ceylan Önkol dosyası gibi dosyalarda, etkili bir soruşturmayla yeni delillerin ortaya çıkarılabileceğini vurgulayarak, “Bu tarz olaylarda soruşturmalar çok yüzeysel ve aceleye getirilerek yapılıyor. Bir yüzleşme süreci olacaksa hem Ceylan’ın dosyasında hem de bugüne kadar cezasızlıkla sonuçlanıp kapatılan dosyaların tamamında yeniden soruşturmaların açılması mümkün. Bu yürütülen soruşturmalarda yeni delillerin ortaya çıkmasıyla faillerin belirlenmesi ve yargılanması da mümkündür. Talebimiz tam da budur. Siyasi saiklerle verilen kararlardan vazgeçilip ve evrensel hukuk standartlarında yargılamaların yapılmasını talep ediyoruz” diye konuştu.
Haber: Pelşin Çetinkaya / JinNews