Kürt gazetecilerin katledilmesinin uluslararası hukukun ihlali olduğunu kaydeden CFWIJ Direktörü Kiran Nazish, konuya ilişkin BM’ye gönderdikleri mektupta şeffaf bir soruşturma yürütülmesini istediklerini belirtti
Federe Kürdistan’da 23 Ağustos 2024’te Kürt kadın gazeteciler Hêro Bahaddin ve Gülistan Tara katledildi. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde önce Rojava Radyo ve Televizyon verici istasyonları hedef alındı, ardından 19 Aralık 2024’te gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan SİHA saldırılarıyla yaşamlarını yitirdi. Hêro Bahaddin ve Gülistan Tara’nın katledilmesine ilişkin Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ), Birleşmiş Milletler’e (BM) mektup göndermesine rağmen henüz etkin bir çalışma yürütülmedi.
Kiran Nazish, BM’nin gazetecilerin korunması konusunda daha aktif bir rol alması gerektiğini vurgulayarak, basın özgürlüğüne yönelik bu tür saldırıların, uluslararası dayanışmaya duyulan ihtiyacı açıkça ortaya koyduğunu belirtti.
‘Kürtleri susturmaya çalışıyorlar’
Rojava Radyo ve Televizyon verici istasyonuna yapılan son saldırıların ve savaş muhabirlerinin katledilmesinin basın özgürlüğüne ağır bir darbe olduğunu ifade eden Kiran Nazish, CFWIJ’nin bu olayları Kürt seslerine yönelik hedefli bir susturma girişimi olarak değerlendirdiğini belirtti. Kiran Nazish, “CFWIJ ve Kadın Basın Özgürlüğü açısından bu olaylar, baskıcı rejimlerin çatışma bölgelerindeki anlatıyı kontrol etmek için ne kadar ileri gidebileceğinin altını çiziyor” dedi.
Kürt gazetecilere yönelik saldırıların, özerklik ve kültürel koruma mücadelesi veren bir topluluğu hedef aldığını belirten Kiran Nazish, “Bu gazeteciler, halklarının zor durumlarını kayıt altına alan kişilerdi. Onları susturmak, baskıya meydan okuyan anlatıları silmeyi amaçlıyor” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlara saldırı’
Federe Kürdistan’ın Süleymaniye kentinde 31 Aralık günü, Jin TV’nin yayınlarını yapan RJAK’ın Türkiye’nin baskısıyla kapatılmasını da değerlendiren Kiran Nazish, bunu kadın sesine açık bir saldırı olarak nitelendirdi. Kiran Nazish, “Yalnızca kadınlara yönelik yayın yapan bir kurumu hedef almak, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan ve kadınların anlatılarını güçlendiren platformları bastırma amacını yansıtmaktadır. Bu eylem, bağımsız, kadın odaklı medyadan duyulan korkunun ve ataerkil normlara ya da otoriter kontrole meydan okuyan söylemleri tolere etme isteksizliğinin bir göstergesidir” sözlerini kullandı.
Uluslararası topluma çağrı
Bu tür eylemlerin tehlikeli bir emsal oluşturduğunu belirten Kiran Nazish, “Uluslararası toplum, Jin TV’nin yeniden faaliyete geçmesi çağrısında bulunmalı ve kadınların seslerini hedef alan eylemler için hesap sorulmasını talep etmelidir. Kadın medyasını güçlendirmek, demokrasinin ve eşitliğin korunması açısından şarttır” şeklinde konuştu.
‘Uluslararası hukukun ihlali’
23 Ağustos 2024’te Güney Kürdistan’da Hêro Bahaddin ve Gülistan Tara’nın SİHA saldırısıyla hedef alınmasını uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak nitelendiren Kiran Nazish, şunları söyledi: “Her iki gazeteci de medya mensubu olarak açıkça tanımlanmıştı. Buna rağmen kasıtlı bir şekilde hedef alındılar. Bu durum, gazetecilere uluslararası insancıl hukuk kapsamında tanınan korumalara yönelik tehlikeli bir kayıtsızlığı gözler önüne sermektedir.”
BM’ye gönderilen mektup
Bu kapsamda BM’ye mektup gönderdiklerini belirten Kiran Nazish, beklentilerini şu şekilde sıraladı:
- “Bağımsız ve Şeffaf Soruşturma: BM, bu olaylara ilişkin bağımsız ve şeffaf bir soruşturma başlatarak sorumluları tespit etmelidir.
- Küresel Kınama Platformu: BM, bu cinayetleri kınayan bir Genel Kurul kararı almalıdır.
- 2222 Sayılı Karar’ın Uygulanması: Gazetecilerin korunmasını vurgulayan BM Güvenlik Konseyi’nin 2222 sayılı kararının uygulanması sağlanmalıdır.
- Bu saldırılar, baskıya karşı gerçeği ortaya çıkaran sesleri susturmaya yönelik daha geniş bir stratejinin parçasıdır. BM, gazetecilerin mirasını onurlandırmalı ve basın özgürlüğünü kararlılıkla savunmalıdır.”
Haber: Melek Avcı / JINNEWS