CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Suriye’de barış temalı konferans yapacaklarını açıklamış, ‘PYD hariç tüm kesimleri bu konferansa çağıracağız’ demişti. CHP’nin çağrısıyla bugün ‘Uluslararası Suriye Konferansı’ Kürt temsilciler olmadan başladı
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), yerel seçimler nedeniyle ertelediği Suriye Konferansı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşmalarıyla başladı. Grand Tarabya’da gerçekleşen konferansta “Suriye Sorununun Uluslararası Boyutu”, “Suriyeli Sığınmacıların Karşılaştıkları Sorunlar”, “Toplumsal Yaşam ve Uyum”, “Bölgedeki Aktörlerin Stratejik Konumları”, “Yerel Yönetimlerin Rolü, Sorunlar ve Öneriler” başlıklarında 5 panel yapılacak.
Kürtsüz Suriye konferansı
Ulusal ve uluslararası alanda da çok sayıda siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katılım sağlayacağı konferansa, Kürt temsilciler çağırılmadı. Geçtiğimiz ay konferansın duyurusunu yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘PYD hariç tüm kesimleri çağıracağız’ demiş. Bu söylem ‘IŞİD’i de çağıracak mısınız?’ tepkisine yol açmıştı. Öte yandan Suriye Hükümeti’nden iki ismin Dışişleri Bakanlığı’nın vize vermediği gerekçesiyle katılamayacakları belirtildi.
İmamoğlu: Suriyelileri kendi kaderlerine terk etmeyeceğiz
Konferansın takdim konuşmasından sonra açılış konuşmasını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptı. İmamoğlu kaydı bulunmayan Suriyeli göçmenlerin olduğunu belirterek ‘Suriyeli göçmenleri kaderlerine terk etmeyeceğiz’ dedi.
İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
“Bugün Suriye’de yaşanan çok taraflı savaşta deyim neredeyse az iti it izine karışmış durumdadır. Kim kiminle savaşmaktadır bilinmemektedirler. Bazı karar vericiler ne yazık ki yangına körükle gitmeyi tercih etmektedir. Yanı başımızdaki bu dost ülkeden göç edenleri ülkemize almakla kalmadık ne yazık ki bir çoğunu kendi haline bıraktık. Suriyeli göçmenlerin çoğu ülkelerinde inanmadıkları bir savaşa katılmak yerine kendilerine bir gelecek kurmak için ülkemize sığındıklarının farkındayız. Onları suçlamak doğru olmaz. Bu insanlar savaşı kabullenmedikleri için bugün bizimle beraber yaşıyorlar. Önce güney illerimize yerleştiler sonra tüm şehirlere yayıldılar.”
“Ayrıca 20 ila 25 bin arasında hiçbir kaydı bulunmayan, 150 bini de farklı illerde kayıtlı olduğu halde İstanbul’da daimi yaşadığı bilinen Suriyeli var. İstanbul’da mülteci ve göçmen sayısına ilişkin itibar edeceğimiz sayıya ulaşmak oldukça zor. Bu sorunu yönetmek için ciddi bir biçimde hep birlikte çalışmak zorundayız. İnsanla toplumla ilgili her sorun ilk bakışta göründüğünden çok daha farklı boyutlara ulaşır. İtinayla politikaları sürdürmeyi gerekir.”
“Sadece ülkemizde değil gelişmiş batılı toplumların tamamında göçmenler ırkçılık sorununun tetikçisi olabiliyor. Soydaşlarımızın karşılaştığı sorunları son 50 yılda karşılaştık ve derinden biliyoruz. Bu sorunları biliyoruz ve çok da kafa yormadığımız sorunlar bunlar. Halledilmesi zor sorunlar olduğunu kabul etmeliyiz.
“Özetle Suriyelileri elbette ve asla kendi kaderine terk etmeyeceğiz. Onların daha insani koşullarda yaşamları için uluslararası arenayı harekete geçirmek için her türlü uygulamayı yapacağız.”
Kılıçdaroğlu: Suriye’de seküler yapı korunmalı
İmamoğlu’nun konuşmasından sonra sahneye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıktı. Kılıçdaroğlu ‘Suriye’nin farklı dil, din ve mezhep aidiyetlerinin oluşturduğu çoğulcu ve seküler toplum yapısının korunmasının da özen gösterilmesi gerekiyor’ dedi
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
“Mart 2011’de Suriye’de iç karışıklarla başlayan daha sonra ülke geneline yayılan ve dış müdahalelerin de etkisiyle derinleşen iç savaş kısa sürede küresel ölçekte büyük bir insani felakete dönüştü. Türkiye bölgemizdeki bu yangını söndürebilecek kapasiteye sahip. Güçlü ve itibarlı bir bölge ülkesi iken uygulanan yanlış Suriye politikaları ile komşularımızdaki yangının büyümesine neden oldu. Ve bu yangın hiç tereddütsüz doğrudan Türkiye’yi de etkiledi. İşte bu konferans bölgedeki yangını söndürme istek ve niyetimizin, Türkiye ve Suriye arasındaki tarihsel bağlara ve kardeşliğe verdiğimiz önemin, bölgemizin huzur ve refahına katkı yapma çabamızın ve her şeyden önemlisi Türkiye’nin dış politikasının yeniden barışçıl temeller üzerinde yükselmesine yönelik özlemimizin bir çabasıdır. CHP olarak bu konferansta Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkileri onarmak için Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana attığımız adımlara bir yenisi ekliyoruz.
‘Halkların geleceğe eşitlik içinde bakmalarını sağlamak’
Değerli konuklar bu çabalarımızın tek bir amacı vardı Doğu’nun ve Batı’nın buluştuğu coğrafyamızda akan kanı durdurmak ve bölge halkalarının geleceğe eşitlik ve kardeşlik içinde umutla bakmalarını sağlamaktı. İzlenen dış politikanın Türkiye’nin çıkarlarına endekslenmiş bir dış politika olmadığını, 90 yıllık dış politikamızın kısa sürede perişan edildiğini, ve bütün birikimlerimizin çöp sepetine atıldığını, Orta Doğu’ya mezhep eksenli bakılmasının Türkiye’nin tarihinde görülmemiş olduğunu hep vurguladık. Eskiden Türkiye Orta Doğu coğrafyasına tarafsız bakışıyla bütün bölge ülkelerinden saygı görürdü. Son yıllarda izlenen politika ise tam tersi bir tablonun ortaya çıkmasına neden oldu. Şimdi komşularımız Türkiye bize neden düşman diye soruyorlar. Şu hususun altını özenle çizmek isterim biz uluslararası hukuktan yanayız. Silahlı müdahaleler bakımından uluslararası meşruiyetin tek kaynağı hâlâ Birleşmiş Milletler Güvenli Konseyi’nin kararlarıdır. Uluslararası hukuka ve sağ duyulu bir dış politikaya saygı göstererek hareket etmek zorundayız. 2011 yılından bu yana yaşadıklarımız ve bugün geldiğimiz nokta CHP’nin konuya ilişkin tutumunun ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle doğru bildiğimiz yolda yürüyemeye devam edeceğiz.
Suriye’deki savaşın sona ermekte olduğuna ilişkin kanaat her geçen gün güçlenirken Ankara ve Şam’ın önlerinde yanıt bekleyen sorular bulunduğunu ve barışa doğru atılması gereken adımların olduğunu unutmamalıyız. Öncelikle Suriye Anayasası’nı yazacak bir Anayasa Komitesi’nin oluşturulmasını not ediyor, yeni anayasanın Suriye’nin demokratikleşmesini sağlamasını ve Suriye halkının geleceğini aydınlatmasını diliyoruz. Anayasa Komitesi hepimizin bildiği gibi Suriye yönetiminin, muhalefet yöneticilerin ve sivil toplum kuruluşlarının belirledikleri 150 kişilik bir listedir. Bu komitenin dış müdahalelerden uzak bir biçimde Suriye halkının ortak çıkarlarına zemininde ortak mutabakat çıkarması beklenir. Aynı şekilde Suriye’nin farklı dil, din ve mezhep aidiyetlerinin oluşturduğu çoğulcu ve seküler toplum yapısının korunmasının da özen gösterilmesi gereken bir alan olduğu unutulmamalıdır. Bugün de aynı kararlılıkla savunuyoruz, Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi, demokrasinin, egemenliğin ve bağımsızlığın olmazsa olmazıdır. Bu nedenle Suriye’deki yeni Anayasa çalışmalarına atıfla rahatlıkla söyleyebilirim ki egemenlik kayıtsız şartsız Suriye halkının olmalıdır.”
Konferans 5 ayrı başlıkta yapılacak olan konuşmalarla devam edecek.
HABER MERKEZİ