Geçtiğimiz günlerde CHP’yi uyaran bir yazı yazdım. Şimdi ikinci uyarım tamamen farklı bir cepheden, elbette gizli bir enformasyona dayalı değil, fakat az sayıda yaşayan siyasi analizciler içinde yaşı sekseni geçmiş bir “ahbabınızın” sezgisi olarak ikinci uyarımı yapacağım. Bu uyarımı Cumhurbaşkanı danışmanlarından Ogan’ın son açıklamasından sonra yazıyorum. Danışman Ogan şu satırları yazdı:
“İlk aşamayı geçebilmek için elbette örgütün lideri dinlenecektir. Komisyon ilgili her kesimin görüşlerini almışken, örgütü fesheden, silahları imha talimatı veren liderinin görüşlerinin alınması son derece doğal ve doğru bir hareket olur.”
Bu ifade şimdiye kadar görülmemiş açıklıkta ve kesinliktedir. Konu Bahçeli’den ibaret bir konu olmaktan çıkmış, Uçum’un ardından Saray’ın tutumu olarak belirmiştir. Bu ifade kandırılması mümkün olmayan Kürt halkını kandırmak için ağızdan çıkmış olamaz. Burada psikolojik savaşa son verme ve Türk kamuoyunun rızasını alma çabası var.
Ama açık ve kesin ifade çözüm süreci hakkında temelsiz iyimserliğe yol açmamalıdır. Çünkü Ogan tehlikeyi de aynı açıklıkla şöyle dile getirmiştir:
“İmralı’ya gidilmesin demek terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci başarısız olsun anlamına gelir. Bu süreci yöneten devlet kurumları ve yöneticileri başarısız olsun anlamına gelir. Bu sürece destek veren Sayın Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başarısız olsun anlamına gelir. Birileri bu süreç çöksün, biz de buradan kendi siyasi ajandamızı yürütelim diye düşünüyorsa bu apaçık Türkiye karşıtı bir pozisyon almak anlamına gelir.
İmralı’ya gidiş için Devlet Başkanı’nın talimat vermesini beklemek ise zavallılıktır. Cumhuriyet tarihinin en büyük ve o derece önemli bu girişiminin başarısı için herkes elini ve gövdesini taşın altına koymalı.”
Bu satırlar devlet adına tehlikenin büyüklüğünü olanca çıplaklığı ile ilan etmiştir.
“İmralı’ya gidilmesin” manşeti AKP yanlısı ve Erdoğan ailesinin kontrolündeki Yeni Şafak gazetesinin manşetidir. Demek ki, “norm dışı devlet” AKP içinde de, üstelik neredeyse kalbinde faaliyete geçmiştir.
AKP’nin içinde faaliyete geçen bu çözüm karşıtı devlet kanadının, onlarla irtibat ve iltisak içinde olan İyi Parti ve Zafer Partisi’nin CHP merkezinde, tabanında ve seçmen katında neler yaptığını kestirmek çocuk oyuncağı bir iştir. Bir süredir CHP’ye yakın Halk TV’nin programlarında sürekli konuk olarak yer alan Zafer Partisi Genel Başkan yardımcılarından birinin, çözüm sürecini destekleyen diğer konuklara hakaret edercesine yaptığı konuşmalar karşısında, programı yöneten kişi de dahil tüm konukların içine düştüğü çaresizliği herkes izliyor. Sözcü Gazetesi’nde Atatürk kaşlı ajitatör yalnız çözüm sürecine karşı değil, Özgür Özel’e karşı CHP tabanını tehlikeli şekilde kışkırtıyor. Kayyım Tekin hala işbaşında ve Kılıçdaroğlu sütre gerisinde.
İkinci uyarım şudur: CHP yönetimi kuşatma altındadır ve çözüm sürecinde Başkan Apo’ya heyetin gittiği gün ya da komisyon raporunun yazıldığı gün ya da geçiş yasalarından biri teklif edildiği gün bu kuşatma CHP’nin kalbini hedef alacaktır. CHP yanlısı medyada bazı sağduyulu gazetecilerin itirazına rağmen Yeni Şafak gazetesinin manşetini mumla aratacak manşetlerin atılacağını ve eğer hala bunlara karşı direnen Özgür Özel ve arkadaşları direnmeye devam ederse CHP bu defa Kılıçdaroğlu hizbinin son operasyonlarının da ötesinde iç kavgaların içine yuvarlanacaktır. Şimdi ya Özgür Özel yönetimi saray danışmanı Ogan gibi açık ve net tutum alacak, içerideki çözüm karşıtlarının harekete geçmesinden önce özellikle CHP Kurultayı’nda partisinin saflarını arındıracak ya da çözüm karşıtlarına boyun eğmek zorunda kalacaktır.
Uyarım bundan ibaret değildir. “Norm içi devlet” çözümün selameti için, AKP yönetimi de iktidarda kalabilmek için, MHP ile birlikte, bu defa geri dönüşü artık mümkün olmayan çözüm sürecinin önündeki CHP engelini geçen yazımda dediğim gibi “yolsuzluk ve casusluk” uydurma suçlamalarını yargı hükmüne bağlayacak ve çözüm sürecinin önünde CHP’nin engel olmasını bu yolla, hatta belki partiyi kapatarak önleme yoluna gidecektir.
CHP çözüm karşıtı bir tutum almak zorunda kalırsa bu çözümün çökmesi demektir ve Kürt halkının çıkarı için değil, devletin ve iktidarın çıkarı için çözüm sürecinin çökmesini önlemek üzere gerçekleşecek böyle bir darbeye karşı çözüm yanlısı gerçek demokratik güçlerin nasıl bir tutum alacağını ben bilmiyor olsam da, CHP yönetimi şimdiden benim bilmediğimi bilmek için ciddiyetle düşünmelidir. Çözüm sürecini basit bir seçim oyunu sananlar “gaflet ve dalalet içindedirler.”
Böyle bir darbeyle “çözüm süreci” devlet ve iktidar adına, eğer CHP de içinde yer alırsa yıkıcı hale gelecek olan engellerden kurtulsa bile, böyle bir çözümden ne Türk halkına ne Kürt halkına, ne de tüm Ortadoğu halklarına hayır gelmeyeceğini de özellikle ve kuvvetle vurgularım. Çözüm barış ve demokrasi demektir, demokrasisi olmayan barış sadece gerillanın silahsızlanması gibi, belki de mümkün olmayacak bir sınırlılık içinde kalır.
Eski tekerlemeyle yazıma son vereyim: Durum vahim, ama ümitsiz değil…









