Kürt Kadın Hareketi’nin mücadele öyküsünü ele aldığımız söyleşi serimizin ilk konuğu Çiğdem Kılıçgün Uçar:
TJA’lıyım çünkü…
TJA, kadınlardan çalınarak kurulan, toplumun dışında olan ve topluma ait olmayan bu sistemi değiştirmeyi hedeflerken, erkekleri karşısına alan değil, onların da özgürlüğe kavuşmanın yöntemlerini tartışan bir mücadele yürütüyor
Kibriye Evren
Gazetemize konuşan DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürt kadınların özgürlük mücadelesinin toplumsal bir mücadele olduğunu vurguladı.
Uzun yıllardır yürüttüğü mücadele ile tanınan Uçar, HADEP, DTP, BDP, Yeşil Sol Parti, HDP ve DBP gibi siyasi partilerdeki deneyimlerini paylaşarak, Kürt Kadın Hareketi’nin siyasi partilerdeki tarihsel sürecini ve önemini anlattı. Kadınların siyasetteki yerinin sadece cins kimliğiyle sınırlı olmadığını, erkek egemen sistemin yarattığı iktidarın, demokratik niteliği zayıflattığını ifade etti.
Uçar, DBP’nin Demokratik Özerklik perspektifiyle kadın özgünlüklerini güçlendirmeye yönelik yürütülen mücadelenin zorluklarına da değinerek, “Erkek egemen sistem, cinsiyet ve inanç açısından teklik yaratarak kadınları ötekileştiriyor,” dedi. Bu bağlamda, kadınların siyasette aktif rol almasının önemini vurguladı ve TJA’nın bu tekliğe karşı demokratik bir müdahale sunduğunu belirtti.
- Toplumda HADEP, DTP, BDP, Yeşil Sol Parti, HDP ve şimdi de DBP Eş Genel Başkanı olarak yürüttüğünüz mücadele ile tanınıyorsunuz. TJA’lı bir kadın olarak, DBP Eş Genel Başkanı kimliğinizle özgürlük mücadeleniz nasıl şekilleniyor? TJA’nın sizin için anlamı nedir ve bu kimliğin duygusal ve düşünsel boyutları neler?
Öncelikle, güzel bir şey olduğunu belirtmek isterim. HADEP’te üyelik ve ilçe yöneticiliğiyle başlayan, bugün ise tüm arkadaşların, özellikle de kadın arkadaşların emeği ve desteğiyle şekillenen bir siyasi kimliğim var. Bu kimliğin esasını, bugün TJA olarak ifade ettiğimiz Kürt Kadın Hareketi oluşturuyor.
Demokratik siyaset alanında Kürt Kadın Hareketi’nin kimliği oldukça belirgindi. Hepimizin bildiği takip ettiği tarihsel süreçte, bu hareket kadın kollarıyla başlamış, sınırlı sayıda kadın yöneticiyle yol almıştır. Ancak bugün, çok daha başka bir formda, tüm dünyaya örnek olacak bir modelle Türkiye ve Ortadoğu siyasetinde yer almaya çalışıyoruz.
Biraz kısaca oraya değinmek isterim. Kadın kolları, daha sonra kadın meclisi, kadınların siyasette yer alma biçiminin sadece bir cins kimliğinin siyasete dahil olması olarak bakmadı. Erkek egemenliğinin yarattığı iktidarın siyasette bu kadar belirgin olma halinin, aslında siyaseti toplumdan uzaklaştırdığı ve demokratik niteliğini kaybettirdiği üzerinden bir tartışma vardı. Zorlu dönemlerdi hem devletli siyaset aklına bunu kabul ettirmek hukuki anlamda, siyasi partiler yasası anlamında, hem de uzun süre birlikte mücadele ettiğimiz erkek arkadaşlarda oluşan akla karşı mücadele ediliyordu. Kadınlar da yönetici olur, dahil olur ama kadınlar sadece kadınları ilgilendiren alanlarda siyaset yapar bilgisi vardı. Eş başkanlık sistemi, eşit temsiliyet, fermuar sistemi ve önemli bir başlık da kadının siyaset yapabilme kimliğini belirleyen şeyi devlete ve erkeğe bırakmayan bir akıldı aslında bu.
Bir kadın, kendi taşıdığı kimliğine, diline ve değerlerine sahip çıkan bir formdaysa ve bunun farkındalığı varsa, elbette ki siyasette aktif olarak yer alabilir. Dolayısıyla, bahsettiğimiz tüm siyasi parti süreçleri, Kürt Kadın Hareketi’nin fikri ve mücadele deneyimiyle Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya siyasetin demokratik niteliğini kazandırdı. Bu, hem toplumun bir bütününe hem de özellikle kadın mücadelesine kazandırılmış çok yegâne ve biricik bir başlıktır diye düşünüyorum
- TJA, alternatif bir yaşamın imkânını savunan modeli ve özgün özerk örgütlenmesiyle, kendi içinden başlayarak tüm topluma ve kadınlara ulaşmayı hedefliyor. Yaşamın her alanında kadın özgürlükçü paradigmanın politikalarını hayata geçirmeye çalışıyor. Siyasi parti de bu alanlardan biri ve yalnızca kadınların değil, erkeklerin de yer aldığı bir ortam. Dolayısıyla, bu görevler, “diğer” erkeklerle olduğu kadar “yoldaş” olan erkeklerle de zorlu bir mücadele gerektiriyor. TJA’nın perspektifi ve yöntemleri sizin deneyiminizde nasıl şekilleniyor?
Bu soruyu belki tarihsel olarak açmak gerekiyor. Erkek egemen sisteme karşı mücadele yürüten özgün kadın hareketinden bahsediyoruz, TJA’den söz ettiğimizde. Bu, hem tarihsel hem de güncel açıdan birikimi, mücadeleyi ve sorumluluk almayı gerektiren bir mücadele alanı. Bugün karşısında durduğumuz ve değiştirmeye, dönüştürmeye çalıştığımız sistem, kadınların emeğinden, aklından ve fikrinden çalınarak kurulan bir sistem. Dolayısıyla, şöyle bir bilgi var aslında; Biz, erkek egemen sistemin içinde değiliz. Bu nedenle, onun karşısında durup mücadele etmenin rahatlığı var. Birlikte mücadele ettiğimiz erkek arkadaşlarımız ve bir bütün olarak erkek toplumu açısından bakarsak, farkında oldukları ya da olmadıkları bu sistemin konforu içinde yaşıyorlar. Bizim yürüttüğümüz mücadeleyi sadece bir cins mücadelesi olarak tarif etmemek gerekiyor. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kadının özgür olmadığı bu toplumda hiçbir erkek özgür olduğunu iddia edemez. Eğer sistemin konforunu bir özgürlük olarak tarif ediyorlarsa, bu en büyük yanılsamadır. Dolayısıyla TJA, kadınlardan çalınarak kurulan, toplumun dışında olan ve topluma ait olmayan bu sistemi değiştirmeyi hedeflerken, erkekleri karşısına alan değil, onların da özgürlüğe kavuşmanın yol ve yöntemlerini tartışan bir mücadele yürütüyor. Dolayısıyla bütünlüklü, kapsayıcı ve potansiyeli olan mücadeleden bahsediyoruz. Diğer bir şey ise dünya yerelden dönüyor. Kadınlar, doğa, ekonomi, demokrasi ve adalet ile kurdukları ilişkilerde ahlaki ve politik toplumun değerlerini taşıyorlar. Bu değerleri taşımaları, kadın mücadelesi açısından önemli bir avantaj olarak önümüzde duruyor. Kadınların bilim, ekoloji, ekonomi, demokrasi ve siyasetten dışlandığı tüm alanları bir araya getirdiğimizde, kadınlar yalnızca kendi özgürlükleri için değil, toplumun özü ve hakikati olan tüm alanlardaki varlıklarını yeniden kazanmak üzere bir mücadele yürütüyorlar.
Bundan dolayı başlığı çok, tarihselliği çok… Bir yandan aslında TJA bu mücadele ile kadının hakikati ile bugün yok edilmeye çalışılan hakikati arasında bir köprü vaziyeti görevi görüyor. Kadın hakikatinin kaybolmadığının, kapitalist sistem kendisini inşa ederken, her türlü saldırıyla devam ederken, küçük de olsa, zamansal da olsa, dönemsel de olsa bir kadın direnişinde olduğunu gösteriyor. TJA’yı toplumsallaştıran, ayakta tutan, hem de mücadele gücü veren şeylerden birisi de kadın hakikatinin kendisi esasen.
- DBP’nin örgütlenme alanı Kürdistan’dır. Demokratik özerklik perspektifi ve konfederal tarzda örgütlenme iddiası, burada yürütülen mücadeleyi bölge ve kent düzeyindeki farklılıklar üzerinden ele almayı gerektiriyor. En önemlisi, bu özgünlükler içindeki kadın özgünlüklerini TJA’lı bir kadın olarak görebilmek ve güçlendirebilmektir. Karmaşık gibi görünen bu işleyiş pratikte nasıl hayata geçiriliyor? Zor olmuyor mu?
Evet, zorlukları var. Bir sistem tarifi yapıyoruz. Ulus devlet ve bir tek yarattı. Erkek egemen sistem bu tekin en büyük araçlarından birisi. Cins açısından, inanç açısından, birçok açıdan bir teklik yarattı. Belki de bu tekleşme ve ötekileştirmede en başat başlık Ortadoğu düzleminde Kürtler ve kadınlar. Dünya çapında kadınlar. Dolayısıyla bunun bilgisi farklılıklarla birlikte hareket etmenin, farklılıklarla birlikte örgütlenmenin güzelliğini ve büyütücülüğünü de görüyor. DBP’nin bütün farklılıkları gözeten siyasi hattı ya da TJA’nın farklı inançlardan, kimliklerden ve geleneklerden gelen kadınlarla birlikte yol yürüyebilmesi, aslında sistemin bize dayattığı bu tekliğe karşı demokratik bir müdahaledir. Bölgesel açıdan, kadınların tarihten bugüne taşıdığı değerler toplumla birlikte şekillenmiştir. Bu değerlerin korunmaya, sahiplenmeye, büyütülmeye, güçlendirilmeye ve yaşanmaya ihtiyacı vardır. TJA, bu değerlerin teminatıdır. TJA’nın da içinde yer aldığı Türkiye Kadın Hareketi ya da Dünya Kadın Hareketi açısından, kadın mücadelesinin devletin erkeklik zihniyetinden bağımsız olarak yürütülmesi, farklılıklarla bir arada yol yürüyebilmenin imkanlarını göstermektedir. Bu durum, kadın mücadelesinin özgünlüğünü ortaya koymaktadır.
Hangi ırktansın, hangi kimliktensin, hangi inançtansın, bunlara bakılmaz. Çünkü dönem dönem Kürt kimliği, dönem dönem kadın kimliği hepsi bunların üstündedir. Dolayısıyla, kadın kimliğinin bu bütünlüklü ve kapsayıcı özelliği bence en büyük avantajlardan biridir. Demokratik siyaset alanı açısından da tekçiliğe karşı bir çözüm olarak ifade ettiğimiz demokratik ulusun gerçekleşmesinin yegâne örneklerinden biridir.
Bu kadar farklı kimlik, kadın mücadelesinde ortak kazanım elde edebiliyorsa, demokratik ulusun önündeki engelin ne olduğunu elbette ki yine erkek egemen sistemde aramak gerekiyor. Dolayısıyla, kadınların ortak mücadelesi birçok kapıyı açan ve zorlayan yeni yaşamı işaret eden bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle de çok kıymetlidir.
- TJA’lı olmak, kadın özgürlüğünün çekirdeği olarak demokratik ve ekolojik bir yaşam için mücadele etmek anlamına geliyor. Bu durum, kadın kimliğinin niteliklerini artıran bir süreç. Yurtsever, sosyalist, ekolojist, demokrat, entelektüel ve dönüşümü yaratacak eylemci bir kadın olmayı gerektiriyor. TJA’nın örgütlenme modeli ile kadında açığa çıkarmaya çalıştığı nitelikler arasındaki bağı nasıl ifade edersiniz?
Sistem tarifinde ilk kölelik ve ilk ezilen kimlik olarak baktığınızda, birçok kesimin ve aklın ortaklaştığı tariflerden ilki kadındır. Bu sistemin doğayla kurduğu bağ ile kadınla kurduğu bağ aynıdır. Aslında bir bağ kurmuyor, bir şiddet uyguluyor. Ekonomide, kadın istihdamından ve emeğinin değerini kimin belirleyeceği meselesinde erkek egemen aklı devrededir. Bilim de hakeza öyle.
Hiç yokmuş gibi davrandıkları kadın, aslında geçmiş dönemde, bugün adına demokratik konfederalizm dediğimiz sistemin yürütücüsü, öznesi ve kurucusu durumundadır. Dolayısıyla, yeni bir şeyden söz etmekten ziyade, geçmişte halkların, inançların ve farklı kimliklerin bir arada yaşayabildiği modellere bir anlamda yüzümüzü döndük.
Bugüne geldiğimizde bunun başat gücü ve yürütücüsü kadın. TJA, demokratik siyaset alanında DBP’yi kadın partisi yapan irade ve güçtür. Dolayısıyla siyasete katılan kadının beyaz yakalı olup olmamasına bakmaksızın siyasetten bu kadar dışlanmış kadınları siyaset ve toplumsal zemine sesiyle, kimliğiyle, emeğiyle taşıyor olabilmek elbette ki en büyük niteliklerden birisi.
Bir örnekle anlatmak isterim. Erkek egemenlik tanımlamalara dair da çok önemli bir kazanım. Biz 90’lı yıllarda katledilen kadınların yaşadığı bu olayları, namus ya da töre cinayeti olarak tanımladık. Ancak 2000’lerden itibaren, Kürt Kadın Hareketi’nin özgün mücadelesi ve toplamda Türkiye’deki kadın hareketlerinin ortak aklıyla birlikte, bugün bu cümleyi kurabilecek bir erkek ya da mekanizma bulamazsınız. Ne diyoruz? Kadın katliamı diyoruz. Kadının, taşımış olduğu bütün bu değerlerle var etmek istediği siyaset, erkek egemen siyasetin ilk hedefidir.
O yüzden, kadınlar kazanım elde ettikçe, hem sistemden hem de ulus devletin kendisinden saldırılar geliyor. Ancak kadınların dönüştürücü, değişimci ve yeni yaşamı kurucu gücü o kadar başat ki, DBP’nin gücü bu anlamda demokratik siyaset alanında bunu açığa çıkarabilmekte. Kadının mücadelesiyle TJA, bütün yönleriyle kadının tarihsel varlığını bugüne taşıyabilen esas mücadele hattı olarak kendisini koruyor ve büyütüyor.
- Kadın konfederalizmi cinsiyetçi erkek sistemine karşı nasıl bir nefes borusu olacak?
Çok güçlü bir savunma olur. Hindistan’da kırımla karşı karşıya kalan kadını, Rojava’daki kadından hiç ayırt edemeyiz. TJA’nın yürüttüğü faaliyetlerde ve açığa çıkardığı kavramların dünyada çok ciddi bir karşılığı var. Jin jiyan azadî felsefesi bunlardan sadece biri. Kuzey Afrika’dan Hindistan ve Ortadoğu’daki birçok ülkeye kadar, gıptayla bakılan bir kadın mücadelesi mevcut. Şu özelliği de bence kıymetli; Sadece verici pozisyonda değiliz. Hem Türkiye Kadın Hareketi’nden hem de Dünya Kadın Hareketi’nden aldığımız, öğrendiğimiz ve büyüttüğümüz yönler var. Dünya Kadın Hareketi’nde, nereden geldiğine bakmaksızın, kadın mücadelesini büyüten her adımı görüp büyütmek önemlidir. Dolayısıyla, dünya kadın konfederalizminin bir model olarak tartışılmasını ve hayata geçirilmesini zorunlu kılan unsurlardan biri de budur.
Sonuç olarak, kadınların nerede olursa olsun, sınırlara bakmaksızın kurduğu cümleler, söylediği sesler, attığı çığlıklar ve zılgıtlar, tüm dünyada yankılanır. Bu da kadın mücadelesinin özel niteliğini ortaya koyuyor.
- Tüm bunları birlikte düşündüğünüzde şu cümleyi nasıl tamamlardınız? TJA’lıyım çünkü…
Dünyada eşitlik, özgürlük, demokrasi, adalet ve yine değişmesi gereken birçok şey var. Ve bu konuda aralıksız, soluksuz mücadele yürüten bir TJA kimliği var. Dolayısıyla bunlardan kaynaklı olarak TJA’lıyım. TJA’nın biçmiş olduğu bu görevi sorumluluğu almış olmaktan da mutlu ve gururlu olduğumu ifade etmek isterim.
YARIN: Mekiye Ormancı TJA’nın kültürel boyutunu anlatıyor…