• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
17 Temmuz 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Çıplak tarih algısı!

17 Temmuz 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Çıplak tarih algısı!

Cemilê Çeto figürü bir Kürdistan judenratı oluyordu. Kendini düşmanına beğendirmek istediği için soydaşlarına ihanet eden, kendisi yaşasın diye kardeşlerinin ölümüne razı gelen ama bir türlü düşmanının ölüm girdabından kurtulamayan Çeto…

Medya Doz

Reel Sosyalizmin yanlış bir jargonu da tarihi yeniden yazma iddiası üzerinden geliştirilen bir kurguydu. Bu hataya bütün sol sosyalist hareketler düştü. Oysa tarih yeniden yazılmaz. Tarih yaşanılmış bir olgular bütünüdür. Ve aslında çoğu kimse yaşarken tarihi nasıl etkileyeceğinin, nasıl yön vereceğinin çok da bilincinde değildir. Ben şöyle yapayım da tarihe geçeyim diyen insan sayısı çok nadirdir. Zira tarih, insan evladının çoktan akıp gitmiş, geçmiş ırmağıdır. Tarih yaşandığı anda bize sabit bir gerçek vermez. Ama sonradan insana moral verir, ders verir, değer verir, akıl verir, tecrübe verir, ilham verir, ihtisas verir… Tarihin adaleti anda değil, sonraki sonsuz olasılıklarında gizlidir. Çünkü herkes kendini biraz da kendi anının haklısı görür. Oysa tarih bir fersah sonrasına maya çalar.  Ve kendini bulmak isteyen insan, tarih örtük iken değil, çıplak iken sarılmak ister tarihe. Bu anlamda çıplaklık tarih ve insan arasındaki samimiyettir. Kendini bilmek isteyen insanın temel gayesi tarihin üstündeki örtüleri kaldırmaktır, tarihi soymaktır. Çünkü gizil çaputlar arkasında soy değerlerini görmek çok zordur. Bu anlamda insanın tarih algısı çıplak olmalıdır.

Tarihi araştırdıkça çok çarpıcı gerçekler ile karşılaşıyor insan. Geçenlerde Sayın Abdullah Öcalan’ın yazdığı son manifestoyu okurken bir kavrama rastladım, “Judenrat” satırlarda az ilerleyince Cemilê Çeto’nun ismine de rastladım. Yabancı değildi, çocukluğumda adını çokça duyduğum, lanet ile anılan ihanetçi bir figür… Demek ki Cemilê Çeto figürü bir Kürdistan judenratı oluyordu. Kendini düşmanına beğendirmek istediği için soydaşlarına ihanet eden, kendisi yaşasın diye kardeşlerinin ölümüne razı gelen ama bir türlü düşmanının ölüm girdabından kurtulamayan Çeto… Hemşerim olur kendileri…. Hikayeleri ile büyüdük.

Başladım araştırmaya ama tarihte gezinmek biz Kürtler için mum ışığında koca felekte iğne aramaya benziyor. Araştırdıkça umarım Cemilê Çeto ile akraba çıkmam diye dualar ettim. Ne de olsa insan boğazında bir kılçık ile kalakalmak istemiyor. Neyse size ulaştığım ve beni hem hüzünlendiren hem de gururlandıran sonucu anlatayım.

Şex Sait isyanından sonra bizim yörede isyana katılan birçok isyancı taze cumhuriyet tarafından bin bir türlü hile ve ihanet ile esir alınır ve asılmak için sırasını beklerken hapiste buluşurlar. Tabii Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti sadece isyancıları esir almaz, “kavmine ihanet eden gün gelir bana da ihanet eder” saiki ile ihanetçileri de esir alır.  O ihanetçilerden biri de hükümetin has adamı Cemilê Çeto’dur. Bir gün tutulduğu hapishanede volta atarken gözü sessiz, uysal, yara bere içinde ve hüzünlü görünen bir gence ilişir. “Bu zavallı biçareyi neden buraya getirmişler acaba” diye çevresine sorar. Esaretin kahrından kendini yiyip bitiren sessiz genç Reşkota aşiretinden, Mala Dîyolardan Hemze’dir. Hemze Cemilê Çeto’nun vukuatlarını biliyordur ama onu konuşmaya değer bulmadığı için susuyordur. Suskunluğun da bir sınırı var, Hemze dayanamayıp büyük bir hırsla başını kaldırıp, Cemilê Çeto’ya: “Zavallı da sensin çaresiz de… Kimsesiz de sensin, köle de teres de sensin. Ben Serê Qirê’de (Topraklarımızda bulunan bir köy, katran aktığı için Gundê Qirê de denir) hükümetin topçu alayına saldırdım, Zîlan Şeyhinin mezarının olduğu kubbeyi toplarla vuran, kutsallarımıza, namusumuza saldıran askerleri vurdum, toplarına el koydum, asılsam da gam değil. Zavallı dediğin ben, koca alayı darmadağın ettim. Ya sen, kendini bize saldıran devletin paşalarına siper edip onları korudun ve Baximsê sarayında onurunu sattın. Bu halinle kalkmış bana biçare mi diyorsun. Göreceksin bu yaptığın ihanetler bile seni kurtarmayacak, asılacaksın, seni benden önce asacaklar” der. Hemze ile akraba (aynı bavikten) olmanın gururu ve hüznünü boynuma muska yaptım. Ve araştırmaya devam ettim. Bu Cemilê Çeto ile akranlarımın sınavından ben de mustarip olacağım ki tarih bugünmüş gibi capcanlı geliyor bana… Bu Çetolar ah bu Çetolar bitmiyorlar…

Yine koğuşa dönelim, aradan bir süre geçtikten sonra Hemze’den aşağı olmayan ve Hemze’nin hem kan hem de direniş akranı olan, Ömerê Temir Axa olarak tanınan mahkûm, Takrir-i Sükûn Kanunu’nu ile işleyen Şark İstiklal Mahkemesi’nde idam almış olarak koğuşa döner. Temir ertesi gün, gündoğumunda asılacaktır. Cemilê Çeto uzun zamandır Ömerê Temir’i tanımanın verdiği duygusallık ve pişmanlık ile Temir’e sarılıp ağlar. Ömerê Temir onu var gücü ile itip yüksek bir sesle “Hey Cemîlê Çeto! Benim halim ağlanacak hal değil, tüfeğim elimde son ana kadar savaştım, pişman da değilim, yarın kendi sehpamı da kendim tekmeleyeceğim. Ve vicdanım da rahattır. Sen benim için gam yeme, sen otur kendi haline ağla. Gözyaşlarını kendine sakla. Sen ki zavallı bir ahmaksın, yıllarca hilekâr, yalancı ve bizi katleden düşmanımıza hizmet ettin, onları Zogê’de (Cemilê Çeto’nun köyünün ismi) sakladın ama seni de asacaklar çünkü ihanetçi de olsan Kürt’sün. Burada ağlanacak biri varsa o da sensin” der. Bütün koğuş sessizliğe bürünür. Cemilê Çeto da buz keser. Koğuştaki köşesine oturup o meşhur sözünü tekrar söyler. “Cemilê Çeto ji kerê keto” sözünün meali ise şudur; “Cemilê Çeto anadan doğma değilsin, eşekten düşme, eşekten olmasın.” Ömerê Temir ve Hemze’nin dediği olur ve kendini düşmanına kant şekeri yapmak bile Cemilê Çeto’yu asılmaktan kurtaramamıştır. Bu arada hakkını vermek gerek ki Cemilê Çeto’nun kardeşi Bişarê Çeto, kardeşinin tersine, cenk meydanında iki kaşının ortasından mermi yemiş yiğit bir insandır. Ve kendisi de Cemil’in ihanetinden nasibini alır. Görüldüğü gibi Kürdistan tarihinde akran ihaneti de dermansız bir derttir… Ve örnekleri sayılamayacak kadar çoktur. Var, bu gerçekler var, yok mu diyelim?

Niye mi yazıyorum bunları: Son zamanlarda Kürt tarihinin bu yönünü eleştiren sayın Abdullah Öcalan’a saldıran bazı kesimler, tarihi talihsizce yorumladıkları için. Yarası olan gocunur deyip işin içinden çıkamıyor insan, çıkmamalıdır da. Cesareti varsa tarihin dehlizlerine dalıp eleştirebilmelidir. Sayın Abdullah Öcalan da bunu yapıyor. Bu tarihi çabaya saygısızca saldıran bazı kesimlerin niyeti belli, onların yaptığı eleştiri değil. İnsan biraz geriye, beriye bakar. 52 yıldır her türlü inkarcılığa savaş açmış, Kürt kimliğini evrenselleştirmiş, Kürdistan’ın en hakikatli filozofu ve tarihçisi olmayı başarmış sayın Abdullah Öcalan’ın birçok eleştirisi, yorumu, değerlendirmesi gerçekten ufuk açıcıdır. Tarihi araştırma yapmaya teşvik edicidir. Ayrıca tarihteki ve günümüzdeki judenratların gerçeğini ifşa eden, bir halkın tarihinden ders çıkarıp geleceğine onur ile yürümesini sağlama çabasına böyle habis üsluplar ile tepki örgütlemek ancak çağdaş Rayber ve Çetoların işi olabilir. Kafası örtük ve yanıltıcı tarih algısı ile bulananlar, çıplak tarih algısı ile yüzleşince çarpılıyorlar. Ve tarihin bu yönünü gösterene öfkeleniyorlar…

Bu tipler istiyor ki çok ucuz nesneler karşılığında en yüce değerlere pervasızca ihanet etmeleri sorgulanmasın, bütün ulusal değerleri haraç mezat meselesi yaptıklarında kimse bilmesin. İstiyorlar ki konforları bozulmasın, istiyorlar ki ihaleleri ve ülkeyi peşkeş çekme projeleri sekteye uğramasın. İstiyorlar ki Gabar’ı iliklerine kadar talan ederken, Besta’yı ekolojik kırımdan geçirip ormansızlaştırırken kimse itiraz etmesin. İstiyorlar ki Dersim’in tarihi dokusunu bozarken kimseler ses etmesin. İstiyorlar ki Cudi’yi işgal imarlarına açarken kimse onları ifşa etmesin, bu Kürt kimlikli ama devlet tarafından şerbetli tipler halka hesap verecek, korkunun ecele faydası yok. Tarih şimdiye çok benziyor. Siz söyleyin Kürdistan’ın ormanlarına talan seferleri yapan Şırnak korucularının Gılgameş’in ordusuna öncülük yapıp Hunbaba’yı öldüren ve ormanlarını talan eden işbirlikçi Enkidu’dan ne farkı var? Bu Kürt tipi eleştirilmeyip ne yapılsın?

Sayın Abdullah Öcalan’a karşı gelişen sözlü saldırının altında bu gerçekler var ve bu gerçeklik iyi anlaşılmalıdır. Böyle bir duruma kaynaklık eden olguların neler olduğu, teslimiyetin ve ihanetin kimlere dayanılarak geliştirildiği, nasıl bir meta olduğu, en dokunulmaz değerlerin neyin karşılığında ayaklar altına alındığı ve buna nasıl cesaret edildiği her gün ama her gün tarihsel ve güncel hali ile hakikat meydanında ifşa edilip bütün açıklığı ile sergilenmelidir. Bu aynı zamanda bir özeleştiri konusudur; bu tipler burnumuzun dibinde, gözlerimizin önünde bütün değerlerimizi namertçe peşkeş çekiyorlar, sesimizi etmiyor, hafızalarına tarihsel kamçılar indirmiyoruz, bu işi de Sayın Abdullah Öcalan yaptığı için çağdaş Harpagos’ların saldırısına uğruyor.

Ne edek, sizin dedeniz de Başur topraklarını işgalciye peşkeş çekeceğine, Êlîyê Unis gibi toprakları ve onuru için cenge tutuşaydı da size işbirlikçi, ihanetçi damar demeyeydik. Siz de ulusunu dirilten Agit olmak yerine, AKP’nin Kürt oyları ile kazanılmış belediyeye atadığı kayyum olmasaydınız da size Judenrat demeyeydik. Bunca tarihsel ve güncel gerçekliğe rağmen size ne dememizi arzu edersiniz bilemedik. Kimse güncel gerçekten ve tarihten kaçamaz, bu anlamda tarih ölü değil, canlıdır. Ve herkes tarihi ile ya şehnazdır ya da ihanete batmış şermezardır. Kürdistan’da istisnai olarak başkaca yollar da vardır ama genel olarak sosyolojik koşullar insanı taraf olmaya zorlar. Bu anlamda Kürdistan tarihi biraz keskin hatlara sahip canlı bir organizmadır. İhaneti de kahramanlığı da keskindir.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

İsrail’in Suriye’ye saldırısını kınayan tezkere Meclis’te kabul edildi

Sonraki Haber

Toplumu barışa hazırlamak

Sonraki Haber
Gelenekten yararlanmak

Toplumu barışa hazırlamak

SON HABERLER

Dürziler hedefte: Mezhepsel şiddetin gölgesindeki Suriye

Dürziler hedefte: Mezhepsel şiddetin gölgesindeki Suriye

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

‘Haydarpaşa Garı gardır, gar kalacak’

‘Haydarpaşa Garı gardır, gar kalacak’

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

Zulme Karşı Direnmek

İmralı Notları, algı operasyonları ve siyasal manipülasyon

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

Yalnız ekonomi mi?

Tekçi anlayış Suriye’ye ithal ediliyor

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

Barışın aması olmaz!

Zulumxanede tarihi an’a tanıklık

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

Süveyda bize neyi anlatıyor?

Süveyda bize neyi anlatıyor?

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

Gelenekten yararlanmak

Toplumu barışa hazırlamak

Yazar: Yeni Yaşam
17 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır