• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
23 Mayıs 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hakan Öztürk

Çizdim ama oynamıyorum denilemez

23 Mayıs 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Hakan Öztürk, Yazarlar
Görev zamanı

Kürt meselesiyle ilgili somut, güncel ve barışı sağlamaya odaklanmış bir siyaset yürütülüyor.

Abdullah Öcalan 18 Mayıs 2025 tarihinde kamuoyuna “Kardeşlik hukuku üzerinde bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var” mesajını iletiyor. Aynı gün Devlet Bahçeli “önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlemek üzere, bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi partilerin katılımı ile bir komisyon kurulması akla en yatkın seçenektir” diyerek TBMM’de bir komisyon kurulmasını teklif ediyor.

Gerçeklik, başlangıçta soluk bir ışık olarak gözükse de siyasal gelişmeler son derece açık ve somut. Bu gidişatı serinkanlılıkla okumalıyız. Bu bağlamda AKP, Bahçeli’nin önerisini kabul etmiyor. Bu bir çelişki ve olup bitenlerin başından beri tekrarlanan bir silüet.

El sıkışıldı, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yapıldı, PKK kongresi fesih kararı aldı, Bahçeli “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir” dedi. Erdoğan dahi “kayyımlar istisnai olmalıdır” şeklinde konuştu.

Bunlar oldu ve “çizdim ama oynamıyorum” demek mümkün değil. Hayatın, siyasetin ve tarihin olağan bir akışı var. Göğe direk, denize kapak olmaz. Bahçeli “Elbette zaman geriye değil ileriye doğru akmaktadır” diyerek bu durumun altını çiziyor. Söylenenler söyleyenleri bağlar. Bu işte geriye dönmeye çalışanlar damgalanır, politik pozisyonunu ve meşru varlığını kaybeder.

PKK’nin fesih açıklamasının, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’de “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nda dile getirdiği düşünceler ve saptamalar doğrultusunda gerçekleştiğini söyleyebiliriz.

Bunu Öcalan, “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin yapacağı gibi” diyerek anmıştı. PKK buna uygun bir tutum belirledi. Bu tablonun kendisi Kürt hareketinin içinde bir ortaklığın sağlanabilmiş olduğunu gösteriyor.

Öcalan “demokratik siyaset kanalları”nın tıkalı olmasının sorunun çözümünü engellediğini ve buna bağlı olarak “demokratik siyaset ve hukuki boyutun” gerekli olduğunu belirtmişti. Bundan sonra en üst düzeyde dikkate alınması ve uygulanması gereken yön, bu gibi gözüküyor.

PKK kongresi yaptığı son açıklamada, “Mücadele ve direniş ile geçen özgürlük tarihimizin mirası PKK 12. Kongresi kararlarıyla birlikte demokratik siyaset yöntemiyle daha güçlü gelişecek, halklarımızın geleceği özgürlük ve eşitlik temelinde gelişme gösterecektir” diyor. Kararda belirtildiği gibi mücadelenin demokratik siyaset yoluyla yürütülmesi mümkündür. Yeni bir dönem açıldı, bu dönemin başarıya ulaşılabilmesi için büyük bir birikim oluşmuş durumda.

Kongre, açıkladığı sonuç bildirgesinde herkesi sorumluluk altına girerek barış ve demokratik toplum sürecine katılmaya çağırdı. Kongrenin kararları çok önemli bir yön tayininde bulundu mu diye bakabiliriz. Karar, “Ulus Devletçi Sosyalizm Yenilgiye; Demokratik Toplum Sosyalizmi Zafere Götürür! İnsanlıkta Israr Sosyalizmde Isrardır!” şiarını yükseltiyor. Bu ele alış, nihai hedef konusunda çok berrak bir belirlemedir. Hareket her dönem dile getirdiği çizgisini, bir kez daha ortaya koymuş durumda.

1950’lerde sosyalizm hedefini ileri süren politik akımlar bulabiliriz. 1960’larda bulabiliriz, 1970’lerde bulabiliriz ama 2025 yılında sosyalizm hedefinin net bir şekilde ileri sürülmüş olması had safhada önemli. Kürt halkının sosyalizm hedefi hem canlı, hem de mücadele gücü her zaman kendini gösterdiği gibi yüksek. Bunun kıymetini bilmemek gibi bir hata söz konusu olamaz. Sosyalizmi savunmak “bütün ırmakları kurumuş bir dünya”da tek kurumamış güçlü ırmağı savunmak anlamına geliyor.

Kongre kararında mücadeleyi yürütecek toplumsal özneler olarak “Yoksul ve emekçi halklarımız, tüm inanç grupları, kadınlar ve gençler, işçiler, köylüler ve iktidar dışında kalmış tüm kesimler” sayılıyor. Bu ezilen ve sömürülen bütün toplumsal kategorilere sesleniş anlamına gelir. Bugün mücadele çıkışları yapanlar, baktığında sadece protestocu kalabalıkları görüyor. Akademi, toplumun haksızlığa uğrayan kesimlerini “dezavantajlılar” ya da “kırılgan kesimler” olarak ifade ediyor. Hiç kimse toplumda bir sınıf olarak mücadeleci ve kurucu özneden laf açmıyor. Kararın yaklaşımı ise bambaşka. O kimlikleri anmakla birlikte, kurucu özneler olarak emekçi halkı ve köylüleri de anıyor. İktidar dışında kalmış kesimleri sayarken, iktidar sorununu da belirtmiş oluyor. Bu sadece bir sorun belirtmek değil, iktidar bağlamına da girmek anlamına gelir.

Kararda “Türkiye’nin sol-sosyalist güçleri, devrimci yapı, örgüt ve şahsiyetlerinin barış ve demokratik toplum sürecini sahiplenmeleri ile halkların, kadınların ve ezilenlerin mücadelesi yeni bir düzey kazanacaktır” tutumu açıklanıyor. Bu açıdan haksızlığa uğramış Kürt halkı, görevini yerine getirmiş ve bütün sosyalist güçleri, yani hakikatli dostlarını ortak bir mücadeleye davet etmiş durumda.

Kürt hareketi dışındaki sosyalist güçler de elbette bu sosyalizm çağrısına olumlu cevap veriyor olmalıdır. Bunun ihmal edilebilir bir yanı yok. Eğer şovenizmi, savaşları, sömürüyü, ekonomik krizleri, doğanın yok edilmesini durdurmak istiyorsak bunu yapmalıyız.

Bundan sonraki zamanlarda, böyle bir hedef konusunda belirsizlik olduğunu ileri sürmek ve “şiddetin yaşandığı ortam engel oluyor” demek mümkün değil. Hem hedef açıkça ifade ediliyor hem de bundan sonra demokratik siyasetin esas alınacağı net olarak ortaya konuyor.

Emekçilerin ve ezilen halkların kurtuluşu için büyük bir ufuk önümüzde açılmıştır.

Nazım Hikmet ne diyor? “Sen ürpermelisin içerde / dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa.”

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Vanspor, Elazığspor’u 4-1’lik skorla yendi

Sonraki Haber

İktidar önce ülke sorununu çözmeli

Sonraki Haber
Yalnız ekonomi mi?

İktidar önce ülke sorununu çözmeli

SON HABERLER

DAİŞ’i yeniden hortlatmak

DAİŞ’i yeniden hortlatmak

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Cewad Merwanî: Sanat devrimi, devrim de sanatı geliştirdi

Cewad Merwanî: Sanat devrimi, devrim de sanatı geliştirdi

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Çözüm ikilemi

Seküler tekfirciler

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Denetime sığmaz

Su sermayenin kıskacında

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Yalnız ekonomi mi?

İktidar önce ülke sorununu çözmeli

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Değişim ve özgür irade

Değişim ve özgür irade

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

Görev zamanı

Çizdim ama oynamıyorum denilemez

Yazar: Yeni Yaşam
23 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır