DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Beritan Güneş, Türkiye’de her dört çocuktan birinin çalıştığını ve istismar olaylarının arttığını belirterek, Çocuk Bakanlığı kurulması için Meclis’e kanun teklifi verdi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mêrdîn Milletvekili Beritan Güneş, Çocuk Bakanlığı’nın kurulması için Meclis’e kanun teklifi sundu. Türkiye’de çocukların ekonomik kriz, toplumsal eşitsizlik ve siyasal ihmallerin iç içe geçtiği çoklu kriz ortamını yaşadığı belirtilen kanun teklifinin gerekçesinde, TÜİK’in verileri paylaşılarak, milyonlarca çocuğun kayıtlı ya da kayıtsız şekilde işçileştirilirken, istismar, şiddet, ayrımcılık ve yoksulluk sarmalı her geçen gün daha da derinleştiği kaydedildi.
‘Kayıtlı 1 buçuk milyon çocuk işçi’
Çocukların işçileştirilmesine dikkat çeken kanun teklifinde, “TÜİK’in İstatistiklerle Çocuk 2024 verilerine göre nüfusun 21 milyon 817 bin 61’ini çocuklar oluşturmaktadır. Güvenilirliğine dair toplumda son derece büyük şüpheler olan TÜİK’in verilerine göre dahi 15-17 yaş grubundaki çocukların ‘işgücüne katılma oranı’ yüzde 24,9 iken bu oran oğlan çocuklarda yüzde 35,6; kız çocuklarda ise yüzde 13,7’dir. 2024 verilerine göre 15-17 yaş grubundaki 3 milyon 894 bin çocuktan 970 bini ‘kayıtlı işçi’ olarak çalıştırılmaktadır. Bu oranlara MESEM’ler kapsamında işçileştirilen 504 binden fazla çocuğu da eklediğimizde; kayıtlı şekilde işçileştirilen çocuk sayısının bir buçuk milyona yaklaştığını görebiliriz. Kayıt dışı şekilde işçileştirilen çocuklarla beraber bu sayının, birçok sivil toplum kuruluşunun çalışmasına göre, eğitim-öğretim dönemlerinde 2 milyonu geçtiği bilinirken yaz aylarında 4 milyonu bulmaktadır. Bu verilere göre 15-17 yaş grubundaki her dört çocuktan birisinin işçileştirilmiş olmasının temel sebepleri neoliberal ekonomi politikaları, mevcut emek rejimi ve bunların doğal/varoluşsal sonucu olarak derinleşen yoksulluk, astronomik düzeylerdeki işsizlik, göç ve mülteciliktir” ifadelerini kullandı.
Çocuklara yönelik istismar 3 kat arttı
Yine çocuk istismarına dikkat çekilen teklifte, “Faillere uygulanan ‘cezasızlık politikası’ ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politikaların neticesinde hemen her gün yeni bir çocuk istismarı vakası toplumun gündemine gelmektedir. Bağımsız kurumlarca yapılan istatistiklere göre Türkiye’de özellikle son on yılda çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar vakalarının üç kat arttığı belirtilmektedir. Ceza mahkemelerindeki çocuğa yönelik cinsel istismar suçu dosya sayılarının, Adalet Bakanlığı’nın buna dair düzenli veri paylaşımı yapmamasına rağmen, on binleri aştığı belirtilmektedir. Yalnızca 2023 yılında, çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan 7.088 kişinin hapishaneye girmiş ve 7108 kişinin ise beraat etmiş olduğu bilgisiyle dahi günümüz Türkiye’sinde çocuk istismarının alarm verici seviyelerde olduğunu ziyadesiyle açıktır” denildi.
Yoksulluk verileri
Kanun teklifinin gerekçesinin devamında şu ifadeler kullanılarak bakanlık kurulması talep edildi:
“Çocuk yoksulluğu ise bir diğer acil adım atılması gereken sorun alanıdır. Derinleşen yoksulluk; çocukları eğitim hayatından koparmakta, işçileştirilmesine zemin hazırlamakta ve sağlıklı büyümelerinin önüne geçmektedir. Ulusal ve uluslararası birçok kuruluşun raporlarına göre eşitsiz koşullarda ve yoksulluk içinde büyüyen her üç çocuktan birisi, yoksulluğu aileden devralarak ‘ömür boyu sırtlarında taşımak’ zorunda kalmakta, bu da sonuç olarak nesiller arası yoksulluk ve zorluklar döngüsüne yol açmaktadır.
Eğitim politikaları sorunu
Erken cumhuriyet döneminden beri süregelen eğitim politikaları da çocukları birçok sorunla yüz yüze getirmektedir. Kürt çocuklar başta olmak üzere anadili Türkçe olmayan çocuklar, en temel haklardan olan ancak aynı zamanda Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki temel çekincelerinden olan, anadilinde eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Karma eğitimin tartışmaya açılmasıyla çok daha görünür bir hal alan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren eğitim politikaları sonucunda, kız çocukların eğitimden uzaklaşması/okul terki oranları artmakta; bu da dolaylı bir sonuç olarak evlilik adı altında cinsel istismar oranlarını artırmaktadır. Aleviler başta olmak üzere Sünni İslam inancına mensup olmayan çocuklar ise seçmeli adı altında zorunlu din derslerinin artırılması ve ÇEDES benzeri uygulamaların yaygınlaştırılması sonucunda ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadır.
Özel savaş taktikleri
Çocukla ilgili birinci derecedeki risk alanlarında biri de uyuşturucu ve bağımlılıktır. Uyuşturucu konusu küreselleşmeyle birlikte sınır ötesi dolaşımın en örgütlü yapılarından birine dönüşmüştür. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çocuklar ve gençler başta olmak üzere bireyleri uyuşturucu kullanımına iten nedenler arasında şiddet, toplumsal kutuplaşma, toplumsal travmalar, eşitsizlikler önemli yer tutmaktadır. Bu coğrafyada çocukların ve gençlerin en temel sorunlarından biri olan uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı her geçen gün artmaktadır. Uyuşturucu kullanım yaşının 10’lu yaşlara kadar düştüğü biliniyor. Türkiye’de çocukların karşı karşıya kaldığı yapısal sorunlara rağmen açılışı bir çocuk bayramı olarak ilan edilen TBMM, yüz yılı aşkın bir süredir bu konuda üzerine düşeni yapmamaktadır.
Bakanlık talebi
Bu yakıcı hakikate rağmen meclisin bir çocuk bütçesi oluşturma politikası yoktur ve bütçe oluşturma süreçlerinde çocuklar yok sayılmaktadır. Bütün bunların en temel sebebi çocukların toplumsal ve politik öznelliğinin inkar edilmesi ve katılım haklarının yok sayılmasından ileri gelmektedir. Oysa demokratik teamüllerin olmazsa olması olan katılım hakkı çocukların da en temel hakları arasında yer almaktadır. Toplumsal, siyasal, toplumsal cinsiyet ve iktisadi yaşam gibi yaşamın her alanına ilişkin yasa yapım süreçlerinin her aşamasında çocukların öznelliği, talepleri ve katılımı esas alınmalıdır. Bunun yolu parlamento ve yerel yönetimler başta olmak üzere yönetimin her alanında bütünlüklü bir çocuk politikasının oluşturulmasıdır. Çocukların maruz bırakıldıkları sorunların ve mağduriyetlerin sebeplerinin sistemik, çok boyutlu ve yapısal olması hasebiyle çözümün de palyatif adımların atılmasıyla mümkün olmayacağı açıktır. Çocukların yukarıda belirtilen tüm sorunlarının yapısal şekilde çözüme kavuşması, toplumsal öznelliklerinin kabul edilmesi, katılım haklarının güvence altına alınmasının temel yollarından biri Çocuk Bakanlığı’nın kurulmasıdır. Demokrasinin tecelli edeceği yer olması beklenen Meclisin önünde duran en temel ve en acil görevlerden biridir.”
ANKARA