Mine Şirin/İstanbul
Mozaik müzik grubu 25 yılın ardından dinleyicilerine umut taşımayı sürdürüyor.
7 Temmuz Çarşamba akşamı, İKSV Caz Festivali kapsamında, Mozaik müzik grubunun konseri vardı. Sıradışı bir konser saati olarak belirlenen 19.00’da orada olabilmek için trafik, metro, kavimler göçünü andıran insan selini hesap ede ede erkenden oradaydık. İzleyici sayısının azlığı canımızı epeyi sıktı, sonuçta 25 yıllık efsane grup, 12 Eylül karanlığında ilk soluk borularından olmuş, “Türkçe sesli hafif müzik” obsesyonuna alternatif, nitelikli bir kulvar açmayı başaran belki de ilk ekipti.
Neyse ki konser saati yaklaştıkça, koltuklar hızla doldu, biz de her fırsatta yaptığımız gibi gelecek güzel günlere inancımızı tazeledik. Mübalağa gibi mi geliyor? Değil aslında… Konserin açılışında kısa bir konuşma yapan “Pop Dedik” Murat Meriç’in de söylediği gibi, 80 döneminin “kapalı toplum” atmosferini aydınlatan bir grup olmalarının yanı sıra, caz, klasik, pop, rock ve hatta bu topraklara has ezgileri kendilerince yorumlayarak, Mozaik isminin de hakkını veriyorlardı.
1983-1995 arasında yayımladıkları dört muhteşem albüm, yayınlanmamış besteler ve yayınlanmamış yorumlar da ilave edilerek Ada Müzik etiketiyle CD olarak yayınlanan Mozaik müzik grubunu kimse, nasıl demeli?.. Boşuna sevmiyor. Emeksiz müziğin semtine uğramamış bir grup Mozaik çünkü. Örneğin deneysel müzik yapan bir ekip olarak 80’lerin sonuna kadar her konseri için belirlediği “tema”ya uygun bir “dergi hazırlayıp” konserde dinleyicilerle o dergiyi paylaşırdı Mozaik.
Dergi, bugün için bile ne kadar ağır bir mesai teşkil edebiliyorken, o günün koşullarını ve olanaklarını düşününce, yaptıkları işe, ürettikleri müziğe verdikleri kıymeti, bu perspektiften de görmek mümkün.
İyi müziğe doyulmuyor
Konserin başlamasını sabırsızlıkla bekliyorduk, salonu tıklım tıklım doldurmuştuk. Bir anonim Macar halk şarkısıyla başlayan konserde ikinci şarkı, dünyanın en güzel direniş ezgilerinden biriydi: Moorsoldaten (Bataklık Askerleri). II. Dünya Savaşı yıllarında Börgermoor toplama kampındaki üç komünist sanatçı militanın dilinden umudun asla yok edilemeyeceğini anlatan Bataklık Askerleri, dünyanın pek çok yerindeki direnişlerde söylenmeye devam ediyor hâlâ.
1985 tarihli “Ardından” albümünden “Kör Uçuş”la dinleyicilerine yeni bir döngü yarattıkları konserin ilk sürprizi, benim pek çok sevdiğim “Bir Bisiklet Gezintisi” şarkısında sahne alan Erkan Oğur oldu. Her zamanki gibi vakur, eşsiz bir misafir olarak görünüp, her birimizi büyüleyip sessizce ayrıldı sahneden. Bir sürpriz daha vardı ki, o dingin Mozaik aurasını sesiyle yırta yırta delen Ceylan Ertem… Hale Tenger’in sözlerini yazdığı “Gitmeliydik’in ardından Çook Alametler Belirdi’deki en bilinen şarkılardan Sappho ile Konuşmalar’ı katman katman yükselterek söyleyen Ceylan Ertem’in yorumu epeyi beğenildi.
1990 tarihli ve albüme adını veren “Plastik Aşk”ı dinlerken, konser boyunca onlarca enstrüman ve değişik sesler ürettiği objelerle hepimizden çok eğlendiğini gördüğümüz Timuçin Gürer’den gözümüzü alamadığımızı fark ettiğimizde, son şarkıya gelinmişti bile: “Çook Alametler Belirdi.” İsmi müstehzi imalarla dolu bu şarkı, içimizi bilindik ama yepyeni umutlarla doldurdu.
25 yıl aradan sonra yeniden konserler vermeye başlayan Mozaik gibi kendi kulvarını yaratan gruplar için sahne bulmak pek kolay değil. Ama biz umutluyuz, iyi müzik için bitimsiz bir iştahla bekleyenler olduğunu dakikalarca alkışlanan bu konserde gördük. Üstelik bir de, Çook Alametler Belirdi, onun da bizzat şahidiyiz.