PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 21 yıldır tecrit koşullarında tutulduğunun altını çizen DBP Eşbaşkanı Saliha Aydeniz ve HDP’li Ebru Günay uluslararası komplonun boşa çıkarıldığını vurguladı
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 9 Ekim 1998’de yürürlüğe konulan uluslararası komplonun üzerinden 21 yıl geçti. 15 Şubat 1999’da uluslararası devletler tarafından Türkiye’ye getirilen Öcalan, götürüldüğü İmralı Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutulmaya başlandı, Öcalan ile en son 7 Ağustos 2019’da görüşen avukatları bir daha görüşmedi.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Öcalan’a dönük yapılan uluslararası komplo ve tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Uluslararası devletlerin gerçekleştirdiği komplo ile Öcalan’ın “rehin” alındığını belirten Aydeniz, gerçekleştirilen bu komployu kınadı. Öcalan’a dönük yapılan operasyonun Türkiye’nin değil uluslararası hegemonik devletlerin yaptığı bir operasyonun olduğunu belirten Aydeniz, “Bu durum kanıtlanmıştır. Bundan kaynaklı da uluslararası komplo diyoruz” dedi. Komplonun Kürtler üzerinden yürütülen yüzyıllık politikaların bir devamı olduğunun altını çizen Aydeniz, “Komplo ile Kürt halkının tasfiyesi amaçlandı. Sayın Öcalan’ın duruşu, politikası ve tutumu, bu tasfiyeyi boşa çıkarmıştır. Bu süreç içerisinde uluslararası komplo tescillendi” diye konuştu.
Öcalan’a dönük uygulanan tecridin 5 Nisan 2015 tarihinden sonra “ağırlaştırılmış mutlak tecrit”e dönüştürüldüğüne vurgu yapan Aydeniz, “Sayın Öcalan üzerinde 21 yıldır tecrit var. Türkiye’de İmralı’ya özgü yasalar çıkarıldı. O yüzden İmralı işkence sistemi deniliyor. Türkiye’nin anayasasında, yasasında olmayan yasalar, İmralı için çıkarıldı” diye konuştu.
‘Rojava’dan dünyaya yayılmaması için…’
Dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik, siyasal krizlere değinen Aydeniz, bu krizlerin de kapitalist ve ulus-devletlerin yaşadığı kaos sonucu olduğunu belirtti. Aydeniz, “Kapitalist Modernite’ye karşı Sayın Öcalan’ın demokratik ulus modeliyle bu sisteme alternatif bir model sundu. Bu model hegemonik ülkelerin işine gelmediğinden, faşizmin kurumsallaşmasına karşı olduğu için Sayın Öcalan uluslararası komployla Türkiye’ye teslim edildi. Sayın Öcalan felsefesi, paradigması ve ortaya koyduğu model, bugün dünyanın içine girmiş olduğu kaosa alternatiftir ve çözümdür. Bu modelin Rojava’dan dünyaya yayılmaması için Sayın Öcalan’ın sesi kısılıyor” ifade etti.
Dünyanın dört bir yanında halkların kendi kendini yönetebilmesi için isyan ettiğini dile getiren Aydeniz, “Bu isyanlara karşı tüm hegemonik güçler de bu isyanları bastırmak için elinden geleni yapıyor. Eğer birlikte mücadele etmezsek, demokratik ortak bir toplum zemini oluşturamazsak bu güçler bize daha yüzyıl daha kaybettirecek. Ortak zeminde bir araya gelerek, tecride ve savaşlara karşı gelerek sesimizi yükseltmeliyiz. Faşizan kapitalist sisteme, ulus-devlet sistemine karşı demokratik ulusu ve demokrasi inşa etmekten başka seçeneğimiz yoktur” dedi.
Günay: Amaç halkla bağını koparmak
PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun Şam’daki suikastla başladığını ve İmralı tecrit sistemiyle sürdürüldüğünü belirten Öcalan’ın avukatlarından biri olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Ebru Günay, komplo süreci, uluslararası güçlerin amaçları ile Öcalan’ın getirildiği İmralı Cezaevi’de maruz kaldığı tecrit sistemini değerlendirdi.
Öcalan’a yönelik komplonun baş aktörlerinin Ortadoğu’ya hakim olmak isteyen ABD ve İngiltere olduğunu belirten Günay, küresel güçlerin hegemonik politikalarıyla uzlaşmayan, işbirliği içerisine girmeyen bütün yapılar, kişiler, devletler ve liderlerin tasfiye edilmeye çalışıldığını kaydetti. Günay, “Sayın Öcalan’ın Ortadoğu’dan çıkartılması veya çıkartılmaya çalışılması tam da bunun sonucunda gerçekleşiyor. O dönem çeşitli kanallarla mesajlar verildi ki daha sonra kendisi görüşmelerde ifade edecektir. Sayın Öcalan, kendisine ‘Bizim politikalarımıza uy’ mesajları verildiğini anlatıyor. Sayın Öcalan, her görüşmede ‘Benim onlara verdiğim cevap çok netti, ben ilke sahibiyim, halklar lehine sonuçlar yaratırım, halkların eşitlik ve özgürlük ütopyalarına bağlı kalırım. Ben başkasının savaşçısı olmam, ben özgürlük savaşçısıyım’ ifadelerini kullandı” diye aktardı.
‘Komplo boşa çıkarıldı’
Öcalan’ın Türkiye’nin komplodaki rolüne dair ‘Türkiye’ye düşen gardiyanlıktı’ tespitine atıf yaparak Türkiye’nin komplo sürecinde aktif rol sahibi olmadığını dile getiren Günay, dönemin Başbaşkanı Bülent Ecevit’in ‘Öcalan Türkiye’ye neden teslim edildi, anlamış değilim’ sözlerini hatırlattı.
Günay, “Amaç, Sayın Öcalan ile halka arasında bir set örmek, egemenlerin Ortadoğu’yu daha rahat hareket edebilecekleri bir zemine dönüştürmek. Şimdi tecritteki mantık da aynı. Tecritle de Sayın Öcalan’ın düşüncelerinin, görüşlerinin halklar için esasları oluşturduğu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın hayat bulmasını engellemek, halkla bağını koparmak” diye konuştu.
Komplonun amacının aksine Öcalan ile temas kurulan dönemlerde halkla bağının güçlendiğine dikkat çeken Günay, “Sayın Öcalan tüm olumsuz koşullara rağmen bu topraklarda muazzam etkiler yarattı. 21 yıllık süreçte, her şeye rağmen boşa çıkartılan bir komplo gerçekliği var” ifadelerini kullandı.
Öcalan ile açlık grevi eylemleri sonucunda yapılan 5 ayrı avukat görüşüne de değinen Günay, Öcalan’ın bu görüşmelerde yüzlerce ölümün önüne geçtiğini, demokratik siyasetin ve toplumun önünü açtığının altını çizdi.
Tecride karşı mücadele
Tecridin kırılmasında yürütülecek mücadeleye dair özeleştiride bulunan Günay, sözlerini şöyle noktaladı: “Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma hayat bulduğu oranda İmralı tecrit sistemi kırılacaktır. Sayın Öcalan görüşmelerde de söylüyor; ‘Benim için esas olan yaşatmaktır’ diyor. Aslında özgürlük felsefesi inşa etmeye çalışıyor. Bu konuda demokratik siyasetin, görüş ve düşüncelerini paylaşanların bir sorumluluğu var. Bunu yerine getirmek gerekiyor. Sonuç olarak, İmralı tecrit sistemini lağvedecek olan sağlık, özgürlük ve güvenlik koşullarının sağlanmasıdır. Başka bir çözüm yolu yok.”
KAYNAK: MA