Ekim ayından beri Türkiye’de bir kez daha Kürt sorununun çözümüyle ilgili tartışmalar alevlendi. DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve S. Süreyya Önder’in Sayın Öcalan ile görüşmesinden sonra tartışmalar ivme kazandı. Gerek Çözüm Süreci deneyiminden edinilen tecrübeler gerekse de dünya deneyimlerinden hareketle, bu tarz tarihsel, siyasal, iktisadi, ulusal sorunların çözümünde muhalefetin sürece dahiliyetinin biçimi ve içeriği büyük önem taşıyor. İmralı’da yapılan son görüşmeden sonra CHP Genel Başkanı açıklama yapıp önce “olmaz”ların altını çizse de temkinli bir yaklaşım sergiledi. Fakat ana muhalefete yakın medya kanallarında ise CHP Genel Başkanı’nın tutumuyla net bir açı farkı olduğu görülüyor.
Ana muhalefete yakın bazı medya kuruluşları “Kürtlerin kandırılması”ndan tutalım “Kürtler Erdoğan’ın yeniden seçilmesine hizmet edecek” algısına kadar çözümün sadece insani gerekliliğinden değil, çözümün siyasal sonuçlarının ne olacağı ve Türkiye siyasetini yapısal olarak nasıl etkileyeceğini kavramaktan uzak bir noktada duruyor.
Muhalefet medyasının içerisine düştüğü apolitik halin ana muhalefet partisine yansıması durumunda Türkiye siyasetinde önemli bir süreç yara alabilir. Çözüm ve muhalefet bağlamına dair uzunca yazılara ve tartışmalara ihtiyaç var. Fakat birkaç madde halinde sıralarsak şunları ifade edebiliriz.
- Çatışmaların devam etmesi millet-i hakime sayılan kesim içerisinde sağcılaşmayı her daim dinamik tutar. Bu da sağ-muhafazakâr partilere yarar. İktidarda olmanın avantajlarını da kullanarak AKP-MHP ittifakı özellikle medya tekeli aracılığıyla duyguları yönlendirme kapasitesine sahiptir. Bu kapasitenin kullanımıyla ana muhalefet partisi, iktidar olma yetisinden uzaklaşır. 7 Haziran sonrası devreye konan şiddet ve şok terapisiyle iktidara tutunup yönetim sistemini değiştirdiğini gördük.
- Çatışmaların devam ettiği süreçte iktidarlar, toplumun ideolojik-politik dönüşümü için uygun zeminler bulurlar. AKP-MHP ittifakının 2015’ten bu yana Türkçü-İslamcı popüler kültür yarattığı, çatışmaları birer “fetih”, üretilen imgeleri Türkçülük etrafında örgütlemiştir. Semboller, sloganlar, kişiler bu ideolojik-politik dönüşümün siyasal kültüre yerleşmesini ortaya çıkarır. Böylece siyasal kültürün “normları, ölçüleri, değerleri”ni iktidar belirleyerek ideolojik-politik dönüşüm zeminleri bulur. Bu kapsamda, Kürtlere “neo-kolonizasyon” dayatırken, “makbul vatandaşlar” ise “oto-kolonizasyon”a tabi tutulur. Bunların duygu-düşünce-davranışları iktidar tarafından belirlenebilir hale gelir.
- Muhalefet medyasının önemli bir kısmının çözümle ilgili gelişmeler devam ederken karşıt pozisyona doğru savrulması, sağda olan bu kesimlerin daha fazla sağa doğru kayması anlamına geliyor. Oysa aşırı sağcı bir iktidar yakın tarihi varken ve sağcılığı körükleyecek alet-edevata sahipken, kötü kopya bir sağcılığın toplumsal karşılığı olacağını ifade etmek zor. Kaldı ki, böyle bir savrulma sağcılaşma eğilimlerini güçlendirerek demokratik eğilimleri zayıflatıp AKP-MHP ittifakına yarar sağlayabilir.
- Muhalefet medyasında çözüm karşıtlığının yaygınlaşması ve kullanılan dilin hakaretamiz hale gelmesi, 2019 yılından bu yana DEM Parti’nin her türlü riske rağmen ana muhalefete kazandırma hafızasını olabildiğine yaralar. Bu durum başlı başına iktidara yarar. Neticede bugün yerel yönetimlerde hakimiyet muhalefetteyse 2019’da HDP’nin “kazan-kaybettir” formülü sayesindedir. Ana muhalefet hangi politikaya karar verirse versin yakın Türkiye siyasi tarihinde 2019 yılındaki seçimin siyasal önemini unutma hatasına düşmemelidir.
- Ana muhalefetin karşıt pozisyonda olmak bir yana bugünkü hali olan “kaçak dövüş”ten dahi kaçınması siyaseten kendisine kazandırır. AKP-MHP ittifakını “çözüm karşıtlığı” veya “salt pragmatizm sözlüğü” üzerinden test etmemesi ve bunun yerine “demokratikleşme” testine tabi tutması hem kendisine kazandırır hem demokratikleşmeye katkı sağlar hem de AKP-MHP’nin olası karanlık ajandalarının önüne geçer. Aklı selim muhalefet iktidarı demokrasi, eşitlik ve adalet eksenlerinde test eder.
Ana muhalefet partisinin bu sürece, müzakere ve demokratikleşme yönünde ivme katacak çalışmalar içerisinde olması kendisinin iktidara yürüme ihtimallerini arttıracak ve Türkiye barışına katkı sağlamasının yolunu açacak.
Barış siyasetin önünü açar. Ana muhalefet siyaset yapmaktan korkmamalı, barışı savunmalı.