Galatasaray Meydanı’nda 23 yıldır eşini arayan Hanım Tosun, Cumartesi Anneleri’nin eyleminin yasaklanmasına tepki göstererek, “Kayıp yakınlarının bir mezarı olmadığı için Galatasaray bir yas yeridir. Bir mücadele meydanıdır” dedi.
Kayıplarını bulmak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta kızıyla birlikte Galatasaray Meydanı’na gelen isimlerden biri Hanım Tosun. Yalnız 25 Ağustos’tan bu yana diğer Cumartesi İnsanları gibi Tosun ve kızı da Galatasaray Meydanı’na gidemiyor. 23 yıldır adalet ve hukuk diyerek elinde bir adet karanfil ve eşinin fotoğrafıyla Galatasaray Meydanı’nda oturan Tosun, 3 haftadır eylemlerinin yasaklandığını ifade etti.
‘Benim hikayem 1991’de başladı’
“Benim hikayem 1991’de başladı” diyen Hanım Tosun’un eşi Fehmi Tosun, 1991’de gözaltına alındıktan 22 gün sonra tutuklanmıştı. Eşi tutuklandığında en küçük çocuğu 5 aylık olan Tosun, bir yandan çocuklarına bakmaya çalışırken, diğer taraftan tütünle uğraşıyordu. Eşinin cezaevinde kaldığı süreçte ağabeyi ve babasını kaybeden Tosun, köylerinin yakılmasından sonra 5 çocuğunu da alarak Diyarbakır’a kayınpederinin yanına taşındı. 3 yıl 9 ay sonra cezaevinden çıkan Fehmi Tosun ise, polis baskısından kurtulamamıştı. Polisler hala eve gidip geliyor, Fehmi Tosun’u sormaya devam ediyordu.
‘İstanbul’un göbeğinde evimizin önünde kaçırdılar’
Kısa bir süre sonra eşi Fehmi Tosun’un İstanbul’a gitmesiyle Hanım Tosun da, çocuklarını alarak İstanbul’a taşındı. Yeni bir hayat kurmak isteyen aile burada da rahat değildi fakat. Fehmi Tosun adım adım takip ediliyordu çünkü. Takvimler 19 Ekim 1995’i gösteriyordu. Akşam 19.00 sıralarında evine gelmeye çalışan Fehmi Tosun, Avcılar’daki evinin önünde ellerinde telsiz ve silah olan kişiler tarafından beyaz bir Renault araca bindirildi. Fehmi Tosun “Beni kaçırıyorlar, öldürecekler” diye bağırmaya başladı. Çocukları ve eşi Hanım Tosun arkasından koştu çığlık çığlığa. Tosun, ikinci kez eşinden ayrılıyordu. Fakat bu kez farklıydı. Bu, eşini son görüşü olacaktı. Tosun, “İstanbul’un göbeğinde evimizin önünde kaçırdılar Fehmi’yi. Biz ona hiçbir şey yapamadık. Bundan daha zor bir süreç bilmiyorum” sözleriyle anlatıyordu o anı. Tosun’un eşi kaybedildiğinde en küçük çocuğu 5, en büyüğü ise 15 yaşındaydı. Tosun, o süreci şu sözlerle anlatıyor: “İHD’ye gidip geliyor, her yerde Fehmi’yi arıyordum. Bazen yol parası bulamıyordum. İlk kiramızın zamanı gelmişti. Eve gidip geldikçe kızıma ‘ev sahibi geldi mi?’ diye soruyordum. 12 yaşındaki kızım ve yeğenim tekstil atölyesinde çalışıyordu. zorlandım. Çevremizden kimse yardımcı olmadı.
‘Tosun dosyasında, etkin bir soruşturma yapılmadı’
Tosun’un 6 ay boyunca başvurmadığı yer kalmamıştı. Eşine dair tek bir haber alamayınca çareyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmakta buldu. Çocuklarını bir tanıdığa emanet ederek Cenevre’ye gidip geldi. Dava ise ancak 2003 yılında sonuçlandı. Davada hükümet AİHM’e verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun’un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir” dedi ve yaşam hakkı ihlallerinde gerekli tüm önlemleri alıp, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt etti. Ama bugüne kadar Tosun dosyasında, etkin bir soruşturma yapılmadı.
‘Bana sormayın siz benden daha iyi bilirsiniz’
Tosun ise eşini aramaktan bir an olsun vazgeçmedi. Diğer kayıp yakınlarının da bulunduğu Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (YAKAYDER) yönetiminde yer aldı. Gözaltına alındığı bir tarihte ifadesini alan polisin kendisine YAKAYDER’i sorduğunu belirten Tosun, “Polis bana ‘Kim kayıp?’ dedi. ‘O soruyu bana sormayın siz benden daha iyi bilirsiniz. Benim eşim gözaltında kaybedildi’ dedim. Sinirlenerek masaya vurdu. ‘Sen ne diyorsun?’ dedi. Dışardan birileri geldi. Ne oluyor diye. Polis ‘Fehmi’yle ilgili ne varsa bana getirin’ dedi. Sonra iki büyük dosya geldi. Biri için şifreli konuştu. Dosyada bir şeyler okuyup saydı. Hiç bilmediğim şeyleri söyledi. Ben o zaman emin oldum ki benim eşim terörle mücadelenin içinde kaybedildi. O kadar şey söyledi ki bunları biliyorlarsa her şey devletin arşivlerinde mevcut. Kimin nasıl defnedildiği her şey var” diye belirtti.
‘Galatasaray bizim sesimizi duyurduğumuz yer’
23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda çocuklarıyla birlikte oturan Tosun, “Galatasaray bizim sesimizi duyurduğumuz yer. Bir insan ölüyor kaldırıyorsun cenazesini defnediyorsun. Ondan sonra o mezara gidip dua edebiliyorsun. Su dökebiliyorsun. Kayıp yakınlarının bir mezarı olmadığı için Galatasaray bir yas yeridir. Bir mücadele meydanıdır” diyor. 700’üncü haftada polisin müdahalesine tepki gösteren Tosun, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Merhameti, vicdanı olan devlet bize bayram haftası saldırmazdı. Evet güç onlarındır ama hak da bizimdir. Biz haklı olarak bu hakkımızdan vazgeçmeyiz. Bu bitmeyen bir şey. Biz bu acıyı unutmuyoruz. Unutmayacağız. Bir gün ben de büyüklerimizin gittiği gibi gideceğim. Ama kızım, torunlarım bu mücadeleyi sürdürecek. Çünkü bu basit bir olay değil. Benim çocuklarımın babasının mezarı yok. Bu nasıl unutulur? Bunun hesabını sorarlar. Biz buraya kadar getirdik. Bundan sonra da hesabını soracaklar.”
MA / Melike Ceyhan