• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
2 Kasım 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Zafer Yörük

Cumhuriyet: ‘Ana’ ve ‘Yavru’

2 Kasım 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Yazarlar, Zafer Yörük
Türk-İsrail ‘savaşı’ ve Sumud

Cumhuriyet 102, Kuzey Kıbrıs’ın ‘kurtuluşu’ da 51 yaşında. 1974 işgali sonrası ‘anavatan’ güdümünde kurulan idareye, 12 Eylül cuntası döneminde KKTC adı verilmişti. Resmi metaforla bakıldığında, önümüzde anasının yarı yaşında bir ‘yavru cumhuriyet’ durduğu görülmektedir.

Zoolojik, antropolojik ve psikoanalitik bulgular, doğada ve insan topluluklarında ana-yavru ilişkisinin sayısız karşıt niteliği birlikte içerdiğini gösteriyor: Simbiyoz/bağımlılık, bakım/sömürü, şefkat/tahakküm, empati/nefret… Türkiye-Kuzey Kıbrıs ilişkilerinin yarım asırlık tarihinin de bu ve benzeri karşıtlıklar içinde yaşanmış olduğu görülebilir.

Kıbrıslıları dinleyenler, mafya ekonomisi başta olmak üzere Türkiye menşeli bazı kötülüklerden söz edildiğini duyacaklardır. Türkiye mafyasının kıtalararası uyuşturucu trafiğinde Kuzey Kıbrıs limanlarını kullandığı, kara para aklama işlerini de yine Türkiye menşeli mafyatik sermaye yatırımlarıyla kurulan kumarhane sektörü üzerinden gerçekleştirdiği biliniyor. Kendi bedeninde tutamadığı şeyleri yavrusunun üzerine boca ederek onu kirletmek, ‘ana’ya pek yakışan bir amel olmasa gerek.

Ama kötülük ihracının anneden yavruya tek yönlü olduğu yanılgısına düşmemek gerekiyor. Türkiye-Kuzey Kıbrıs arasındaki mafya geçişliliğinin kökeninde, tarihi 1950’li yıllara dayanan derin devlet faaliyetleri yatmaktadır. Bugün adı milli gurur vesilesi olarak sıkça anılan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), belli başlı suikastlarını, sol görüşlü Türk sendikacı, aydın ve gazetecilere karşı gerçekleştirmişti. ‘Ana cumhuriyet’, müstakbel yavrusunu bu cinayetlerle oluşturmaya başladı. Bu doğum sürecinde İngiltere, ABD ve ‘derin NATO’nun oynadıkları ‘görünmeyen baba’ rolünü de unutmamak gerekir.

Geleceğin yavru vatanında o yıllarda kurulan yapı, anavatanda kontrgerilla faaliyetlerinin prototipini oluşturdu. Aslında bu, Türkiye’ye özgü bir durum değil; Fransız derin devleti Paris’te değil Cezayir iç savaşında, modern İngiliz derin devleti de Büyük Britanya’da değil İrlanda adasında kurulmuştur ve örnekler çoğaltılabilir. Türkiye’de 1970’li yılların komando kampları, ülkücü terör ve kitle katliamları, Kıbrıs çekirdeği TMT modeli üzerinden biçimlendi; 1990’lara gelindiğinde JİTEM ve benzeri anti-Kürt yapılarda olgunlaşarak varlığını sürdürdü. Kıbrıs, Türkiye’de yürütülecek anti-komünist ve anti-Kürt savaşların test laboratuvarıydı.

‘Yavru Saray’ ve hezimet

Türkiye, cumhuriyetin 102’nci yaşını kutlamaya hazırlanırken Kıbrıs’ta ‘Ankara kayyumu’ gibi hareket etmekte olan Ersin Tatar’ın seçim yenilgisiyle sarsıldı. Sarsıntının etkisi, Devlet Bahçeli tarafından Kuzey Kıbrıs’ı ilhak etme talebi olarak ifade edildi. Milliyetçi çevrelerde, Kıbrıs halkının tercihi nankörlük olarak yorumlanıyor. “Onları Rum mezaliminden kurtardık”, “Maaşlarını ödüyoruz”, “Mersin’den oraya su borusu döşedik” gibi ‘ana’nın ‘yavru’ için yaptığı fedakarlıklar sıralanıyor.

Ama elli bin kişilik ‘barış’ ordusuyla yarım asırdır orada bulunan ‘kurtarıcı’, adada çoktandır davetsiz misafir muamelesi görmekte. Bunda AKP iktidarının özellikle son beş yılda Kıbrıs’ın ‘efendisi’ olma çabasının büyük payı var. Ersin Tatar ve partisi UBP, AKP’den propaganda, rüşvet ve hatta tehdit biçimlerinde gelen yoğun destek olmaksızın 2020 seçimlerini kazanamazdı.

Ardından Türkiye odaklı Şeriatçı müdahaleler başladı. Diyanet kontrolü ve kız öğrencilere baş örtüsü gibi dayatmalar, mimari dokuyla uyumsuz cami inşaatlarıyla birlikte artış gösterdi. Kıbrıslı siyasetçiler, bu müdahalelerin adalılarla Türkiyeli yerleşimciler arasında din ve inanç üzerinden bir çatışmayı hedeflediği kanısındalar. Son seçimler öncesinde Cübbeli Ahmet Hoca’nın ‘yavru vatana’ dini telkinlerde bulunması, bu demografik strateji çerçevesinde yorumlandı ve ters teptiği görüldü. Tatar, Türkiyeli yerleşimci seçmenlerin desteğini bile kaybetti.

‘Ana’nın geri tepen bir başka fedakarlığı da ‘yavru saray’ oldu. Erdoğan’ın Lefkoşa’daki kadim başkanlık binasını ‘İngilizlere ait bir gecekondu’ olarak nitelemesi Kıbrıslılar tarafından sömürgeci kibrin dışavurumu, AKP’li inşaatçılara yaptırdığı saray ise ada mimarisine yakışmayan bir görgüsüzlük abidesi olarak algılandı.

Hülasa, resmi Türk metaforunun doğası gereği, yavruda anaya dudak bükme ve yuvadan kopma alametleri belirdiğinde Erdoğan ve AKP yönetimi de kaçınılmaz olarak hırçınlaştı: Özellikle son seçimler öncesinde ada halkına saygı ve tolerans yaklaşımını terk ederek mutlak tahakküm, tam işgal ve asimilasyona yöneldiği görüldü. Sonuç, adeta ‘vatan haini’ ilan ettikleri Tufan Erhürman ve partisi CTP elinde yaşadıkları büyük hezimet oldu. Yenilginin hazımsızlığı, Bahçeli’nin 82’nci vilayet çağrısında görülüyor; Türk Telekom eliyle ülkenin iletişim altyapısına ‘çökme’ yolundaki son girişimse, hırçın ananın semptomatik intikam hamlesi olarak okunmaya müsaittir.

Kuruluş yıllarına dair bir hikâye:

Rivayet olunur ki, ‘Halaskâr Gazi’ Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilk yıllarında Çankaya Köşkü’ne davet ettiği konuklarıyla birlikte dönemin avantür Hollywood filmlerini izlermiş. Bu gösterimlerden birinde Neyzen Tevfik de davetliler arasındaymış.

Filmin jönü Douglas Fairbanks, korsan saldırısına uğrayan gemiyi ve kötü adamların eline düşen ‘esas kızı’ büyük mücadeleler sonucu kurtararak bir adaya çıkarır. Fairbanks ve esas kız el ele ve hür ada sahilinde kameradan uzaklaşırlar ve perde kararır… Fin.

İzleyicilerin coşkulu alkış ve tezahüratları arasında salonun ışıkları yanar ve ön sırada oturan Neyzen Tevfik’in hüngür hüngür ağladığı görülür. Mustafa Kemal şaşırmıştır: “Üstad, işte oğlan kızı kurtardı, mesut oldular; sen niye ağlıyorsun?” Neyzen gözyaşları içinde paşaya şöyle yanıt verir: “Ben şimdi o naçar yavrucağı o kurtarıcının elinden kim kurtaracak, ona üzülüp ağlıyorum.”

Kıssadan hisse: Resmi söylem, Türkiye devletinin Kıbrıs’ı Rum istilasından kurtardığını vazediyor. Kıbrıs yahut ‘yavru vatan’ ahalisiyse son seçimlerde kurtarıcıdan kurtulma doğrultusunda bir irade beyanında bulundu. Erdoğan’ın söylemi de Türk milletini askeri vesayetten kurtarma iddiası üzerine kuruludur. Öyle ki, cumhuriyetin 102’nci yıldönümü vesilesiyle kışlaları ve mektepleri kurucu paşanınkiyle aynı boyda kendi posterleriyle donatmıştır. Bu binaların başında askeri vesayetin kalbi olarak namlı Genelkurmay Karargâhı gelmektedir.

‘Devlet benim’, ‘ordu da bana biat etti’ mealindeki bu gövde gösterisinin, Kıbrıs’ın, anavatan için bir test laboratuvarı ya da pilot uygulama bölgesi olduğu verisinden ve ‘yavru saray’ girişiminin ters tepmesi örneğinden hareketle farklı bir okumaya da açık olduğu görülebilir. Şöyle ki, Kıbrıs’taki son dönem tahakküm, işgal ve asimilasyon hamlelerinde olduğu gibi bu güç gösterisinin ardında da ciddi bir zaaf ve iktidardan olma korkusunun yatması kuvvetle muhtemeldir.

Son yerel seçim sonuçları ve kamuoyu araştırmaları, yavru vatan cumhuriyetinde olduğu gibi anavatan cumhuriyetinde de artık kurtarıcıdan kurtulma vaktinin gelip çattığını gösteriyor olabilir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Muhteşem Koma Amed konseri kesmedi, barış da istiyoruz

Sonraki Haber

‘Kürt sorunu, demokrasi ve barış’

Sonraki Haber
‘Kürt sorunu, demokrasi ve barış’

‘Kürt sorunu, demokrasi ve barış’

SON HABERLER

Muhalefet yol ayrımında

İlk adım Öcalan’a özgürlük

Yazar: Heval Elçi
2 Kasım 2025

‘Kürt sorunu, demokrasi ve barış’

‘Kürt sorunu, demokrasi ve barış’

Yazar: Heval Elçi
2 Kasım 2025

Türk-İsrail ‘savaşı’ ve Sumud

Cumhuriyet: ‘Ana’ ve ‘Yavru’

Yazar: Heval Elçi
2 Kasım 2025

Muhteşem Koma Amed konseri kesmedi, barış da istiyoruz

Muhteşem Koma Amed konseri kesmedi, barış da istiyoruz

Yazar: Aziz Oruç
2 Kasım 2025

Taşa oyulmuş bir acı

Taşa oyulmuş bir acı

Yazar: Heval Elçi
2 Kasım 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Heval Elçi
2 Kasım 2025

Mine Karaca: Güven ve saygı içerisinde yaşamak istiyoruz

Mine Karaca: Güven ve saygı içerisinde yaşamak istiyoruz

Yazar: Heval Elçi
2 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır