Erkekler, Ekim ayında en az 23 kadını ve iki çocuğu öldürdü. 41 kadına şiddet uygulayan, iki kadına tecavüz eden, 85 kadını da seks işçiliğine zorlayan erkekler en az 33 çocuğa cinsel istismarda bulundu, 13 kadını da taciz etti. “Aynı erkekler” 2019’un ilk on ayında en az 284 kadını öldürdü, 42 kadına tecavüz etti, 485 kadını seks işçiliğine zorladı, 178 kadını taciz etti, 217 çocuğu istismar etti. Erkekler 2019’un ilk on ayında 513 kadına da şiddet uyguladı.
Bu rakamlar Bianet’in her ay basın izlemesi yaparak tuttuğu bir çeteleden: Erkek Şiddeti Çetelesi’nden…
Uzun süredir tutulan bu çetelede kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddetin faili erkekler yani; babalar, kocalar, eski kocaya da sevgililer, patronlar ya da komşular, abiler… Kadınları, kız çocuklarını tanıyan, bilen ya da bilmediği halde gözleyen vb. bu erkekler kadınları öldürüyor, onlara cinsel şiddet uyguluyor, intihara sürüklüyor.
Her yerde söylemeye çalışıyoruz. Şiddet gücün kötüye kullanımıdır. İşte bu failler de eşit ve özgür olmayan, haklarına ulaşımı engellenen kadınlara karşı hiyerarşik toplumsal kurgudan kaynaklı ellerinde bulundukları gücü kötüye kullanıyor, şiddete devam ediyor.
Bu şiddet ilişkisinin kırılmasının yolu öncelikle hali hazırdaki sistemde koruyucu, önleyici mekanizmaları, yasaları işletmek ve failleri cezasız bırakmamak… Öte yandan da bu ilişkiyi ortadan kaldıracak eşitliği ve özgürlüğü sağlayacak toplumsal cinsiyet eşitliğini hayatın her alanına geçirmek.
Toplumsal cinsiyet eşitliği “bir insan hakları ilkesi olup cinsiyetler arasında eşit hak, sorumluluk ve fırsatlar ile toplumsal sonuçlara ulaşmada eşitliği ifade eder” ve bu eşitliği sağlamakla yükümlü olan devlettir. Türkiye bu konuda yükümlüklerini yerine getiriyor dememiz ne yazık ki mümkün değil. Bunun bir kanıtını geçtiğimiz günlerde Eğitim Reformu Girişimi paylaştı.
Eğitim Reformu Girişimi her yıl yayımladığı Eğitim İzleme Rapor 2019’unda “Eğitimin İçeriği” başlıklı dosyasında bu konuya da yer verdi. Raporda kamuoyunda tartışma yaratan toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik eğitim projelerinin durdurulmasından söz edilerek eğitim hakkından kadın ve erkeklerin eşit olarak yararlanmasını sağlamanın devletin anayasal yükümlülüğü olduğu vurgulandı. Bunun ön koşulunun da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması olduğu belirtildi.
Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’nin rapordaki tanımı şöyle: “Eğitimde eşit muamele ve eşit fırsatların sunulması; kadınlar ve erkekler için inşa edilen ve eşitsizliklerin temelini oluşturan sosyal normlardan, kalıp yargılardan arınılması; her çocuğun kişisel becerilerini geliştirmesine, kalıplaşmış yargılarla çizilmiş sınırlamalar olmaksızın seçimler yapmasına fırsat verilmesi”.
Raporda bu eşitliği sağlamada ders kitaplarının önemli bir yere sahip olduğu söylenerek Aratemur Çimen ve Bayhan tarafından 2019 yılında hazırlanan Öğretim Programları ve Ders Kitaplarında Demokratik Vatandaşlık ve Demokratik Değerler Raporu’nun bu konudaki bulgularına yer verildi: Ders kitaplarında evrensel bir değer olarak toplumsal cinsiyet eşitliği yer almıyor, kavramsallaştırılması yapılmıyor. Kadınlar edilgen gösteriliyor, milli kültür özcü bir yaklaşımla aile odağa alınarak tanımlanıyor; kadının aile ile birlikte var olduğu vurgusu yapılıyor, aile içinde olmazsa kadının saygın olamayacağı mesajı veriliyor, kadınlar çoğunlukla anne olarak yer alıyor, erkekler “milli kültürümüz”, “erdemler” ile “sağlık ve spor” temalarındaki anlatımların ana karakterleri olarak yer alıyor, erdemlilik hikayelerinde günümüzde yaşamayan ve güncel olmayan erkek karakterler kullanılıyor, erdemlerin erkeklere özgü özellikler olduğuna ilişkin örtük bir mesaj veriliyor.
Okullarda ve ders kitaplarında hal böyle olunca, karakola gidip koruma isteyen kadınlar yanıtsız kaldıktan birkaç gün sonra öldürülünce, İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açılıp nafaka bir erkek mağduriyetiymiş gibi gösterilince, boşanma süreçlerinde arabuluculuk gündeme getirilip nedeni açıklanmadan çocuğa yönelik cinsele şiddet verileri erişilemez olunca, kadınları öldürenlerin yalanları mahkemelerde avukatlar tarafından savunulup failler de daima cezasız kalınca Bianet’in çetelesi de işte böyle oluyor: “10 ayda en az 284 kadın öldürüldü”
Ama biz biliyoruz ki bu çeteleler böyle sürmeyecek, kadınlar da kız çocukları da bu kısır döngüden çıkacak, daha özgür ve eşit bir yaşam kurulacak çünkü; 14 yaşındaki Suriyeli Dia’nın da dediği gibi “Kadın özgür bir bireydir. Hakları engellenemez. Hiçbir kadının bir erkekten geri kalır yanı yoktur. Kadınlar erkekler tüm insanlar eşittir”.