HDP’nin 4. Büyük Kongresi’ne haftalar kaldı. Aylardır da hummalı bir hazırlık yürütülüyor. Yerel ve bölgesel bazda yürütülen örgütlenme konferansları, 2019 Ağustos’unda yapılan merkezi örgütlenme konferansıyla tamamlanmıştı.
İdeoloji-siyaset-örgüt ilişkisinin, örgüt yapısının, örgütlenme anlayışı ve tarzının yukarıdan aşağıya ve her kademede masaya yatırılmaya çalışıldığı, kapsamlı eleştirel ve özeleştirel değerlendirmelerin yapıldığı bu konferanslar serisinde önemli sonuçlara ve kararlara ulaşıldı. HDP’nin bir kongre partisi olma zorunluluğu ve sorunu konusu, belki de bu konferansların en can alıcı ve biçimlendirici ideolojik ekseniydi. Örgüt/örgütlenme meselesinde stratejik ilerleyişin kavranacak halkasıydı. Nitekim, gelişimin zihniyet düzeyi açısından sonraki süreçte daha kolektif bir farkındalık ve kavrayış niteliği yakalandığı rahatlıkla gözlemlenebilmektedir.
Ancak yine de, bu konuda çözüm ve ilerleyiş yönü bakımından kolaycı başarılar elde etme hevesine kapılmak bizden uzak olmalı. Toplumsal örgütlenme temelinde büyüme ve genişleme stratejisini ete kemiğe büründürecek çabanın, çok katmanlı ve zorlu görevlerle baş etmek gibi bir derdi olacaktır.
Örneğin; mahalle komisyonları üzerinden inşa edilecek yerel/toplumsal örgütlenme hamlesi ya da seferberliği yürütmenin, ne kadar açıklayıcı olursa olsun bir “talimat” ya da “genelge”yle başlayıp bitmeyeceği deneyimle sabit bir olgudur. Bu türden kararların, hiç abartmasız yüzbinlere, milyonlara kavratılması ve yine onlar tarafından bu kararların içeriğinin ve biçimlerinin yaratıcı biçimde zenginleştirilmesi, özgünleştirilmesi meselesi pratik bir sorundur. Bu, irili ufaklı yüzlerce, binlerce halk toplantısı yapma planı ve disiplinine sahip olmak, yorulmak bilmez bir çalışma disiplini inşa etmek demek. Ama daha da önemlisi, bu milyonları örgütleme seferberliği için, sahada pratik olarak onlarla birlikte çalışacak yüzlerce, binlerce örgütçüyü politik ve ideolojik olarak donatmak, eğitmek ve hazırlamak demek aynı zamanda.
HDP’nin, esasen 4. Kongre’nin politik altyapısını ve dönem çizgisini hazırladığı konferanslar dizi de bilindiği gibi 3. Büyük Konferans’la tamamlandı yakın zamanda. “Daha güçlü HDP, daha güçlü mücadele” şiarıyla gerçekleşen bu konferans, dönemi de, faşizmi yıkma politik hedefine bağladı. “Demokrasi İttifakı”nı kurma kararlılığının ilanı, dönemin yol yürüyüşünün belki de en ivedi politik hamlesi olarak öne sürüldü. HDP’nin demokratik iktidarı kurma ve “Türkiye’yi yönetme” iddiasının dile getirilmesini de kapsayan çizginin toplamına yön veren politik mantığı, savunmacı hattan çıkış istek ve yönelimi olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Nitekim bu, HDP’nin döneme bakışının stratejik ekseninde politik ve örgütsel genişlemeyi başat bir konuma yerleştirmesiyle de uyumlu bir sonuçtur.
İşte tam da bu hedef ve yönelimlerin pratikleşeceği çizgi olarak, Üçüncü Yol, toplumsal örgütlenme ve inşa temelinde radikal demokratik dönüşüm gücünün açığa çıkarılması demektir. Demokratik siyasetin, yani, tek meşru toplumsal kaynağı ve zorunlu temeli örgütlü halk iradesi olan çizginin inşası demektir bu. “Demokrasi İttifakı” faşizme karşıtlık temelinde mücadele ve muhalefet güçlerinin bir aradalığı olacaksa ve bu ittifak tam da bu nedenle “stratejik” bir nitelik taşıyacaksa, bu, demokratik siyasetin toplumsal temelde birleşik örgütlenmesinden başka bir şeye dayanamaz.
Ve dolayısıyla, HDP’nin “politik ve örgütsel genişleme” yönelimi de tam da bu nedenle, esasen yerel/toplumsal düzlemde gerçek ve en geniş zenginlikte karşılığını bulacak bir çaba olabilir. Politik ve örgütsel genişleme, Üçüncü Yol çizgisi ilkeleri etrafında toplumsal ittifak güçlerinin en geniş bileşimini kapsamayı amaçlayan bir esneklik siyaseti demektir. “Türkiye’yi yönetme”yi bir olanak ve gerçeklik haline getirecek sistem dışı politik ve toplumsal koşulların yaratılması ve inşası da işte, demokratik siyasetin, yani toplumun kendini yönetme mekanizmalarının ve iradesinin örgütlenmesinden başka nedir ki? “Türkiye’yi yönetmek” için, “toplumun kendini yönetme” gücü kazanmasıdır aslolan. Başka bir ifadeyle, biçimin içeriğin özüyle uyumlu olmasının güvencesidir bu. İçeriğin özünün, biçimin ön koşulu olarak kavranmadığı ve uygulanmadığı her koşulda, “Türkiye’yi yönetmek”, sistem içilik ya da sitem içinde kalışın bir biçimini üretecektir zorunlu olarak.
Örneğin, faşizmin emekçi halk hareketinin birleşik mücadele gücüyle demokratik olarak aşılamadığı politik koşullar altında, hiçbir seçim başarısı HDP’ye “Türkiyeyi yönetme”ye ortak edecek bir parlamenter hükümet koalisyonu olanağı da yaratmayacaktır. Ama zaten, HDP’nin “demokratik halk iktidarı”nı kurmak olarak formüle edilen program hedefi, o bir kongre partisi olduğu için, yani HDK paradigmasının ve fikriyatının siyasi temsilcisi olduğu için, esasen HDK programının “iktidar” olması için mücadele yürütmesi anlamına gelmektedir. HDK programı ise, sistem dışı toplumsal örgütlenmeyi temel alan, halk güçlerinin komün ve meclisler aracılığıyla doğrudan demokrasiyi inşa ettiği ve yürüttüğü bir devrimci demokratik mücadele zemini ve ortak hedef birliğidir. Üçüncü Yol’un ana toprağıdır. O toprakta, iktidara karşı iktidarın değil, iktidarlaşmayı yaratan dünya tarihsel ve toplumsal koşulların ve ilişkilerin radikal olarak aşılmasının tohumları ekilmiştir: Doğrudan demokrasi.
Bu nedenle, HDP’nin 4. Kongresi’ne hazırlığın tüm süreci boyunca yürütülen kapsamlı tartışmalar ışığı altında olgunlaştırılan toplumsal örgütlenme zeminine dönme, halk meclisleşmelerine dayanma, toplumsal mücadele güçlerinin siyasi birlik zeminini genişletme ve güçlendirme vb. sonuç ve kararlaşmaların önemi ve anlamı büyüktür. Örgütsel seferberliğin, bu anlam ve önemin gereklerine denk düşen nicelik ve nitelikte örgütçü güç yığınağı hazırlığı, zihniyet açıklığı, pratik irade, kararlılık ve yaratıcılıkla yürütülmesinin kritikliğine bu nedenle dikkat çekmiştik.
Bunu başaracağız. Hep birlikte.