Dönemin ciddiyetini anlayabilmek ve dar siyasal çıkarlara takılı kalmamak aslında önümüzdeki yüzyıla hazırlanan Ortadoğu gerçeğini görmek demektir. Bu yüzden sayın Abdullah Öcalan’ın dün yaptığı açıklamada ilk öne çıkan ve süreci sağlıklı bir şekilde başlatmanın ilk adımı “dar ve dönemsel çıkarlara takılmama” oluyor. Yedi maddelik sürece giriş çerçevesi olarak da değerlendirilebilecek manifestoya bakmanın ve anlamanın ilk şartı cumhuriyet tarihinden bugüne kadar oluşturulmuş önyargılardan tamamen sıyrılarak, nesnel doğrular üzerinden yaklaşım sahibi olmaktan geçer. Farklı bir tutum veya yaklaşım önümüzdeki yüzyılın yapı taşlarına dokunmamak, bu sürecin içinde yer almamak anlamına gelecektir.
Şimdiden ön yargılara takılarak muhalefetin yaklaşımına bir kalıp çizmek istemiyorum. Ancak bazı yaklaşımlar CHP’nin sürece olan bakışını şimdiden belirlemiş gibi algılanıyor. Mesela yeni sürece CHP’nin yaklaşımını, CHP’ye yakın medya organlarının yayın akışına bakarak tahmin etmek önyargı olarak sayılmayacaktır.
28 Aralık’ta gerçekleşen tarihi görüşmenin hemen ardından yapılan açıklama, Türkiye’nin ana akım medyası olarak görülen tüm yayın organlarındaki ana tartışma konusu oldu. Böylesi önemli bir süreçte kimin ne dediği önem arz ettiği için ben de tek tek kanalları açarak nabız yoklaması yaptım. Konuya en uzak duran ve sanki bu tartışılanlar önümüzdeki yüzyılın kaderini belirleyecek bir ağırlığa sahip değilmiş gibi sıradan güncel (ekonomi ve sokak röportajları) haberleri veren TV kanalları CHP’ye yakınlığı ile bilinen TV kanallarıydı. Bir ara “acaba haberleri olmadı mı” diyecek kadar kendimle ve CHP ile dalga geçtim. Ya da gerçekten siyaset yapmaya niyetleri mi yok diye düşündüm. Çünkü bu ülkede siyaset yapan irili ufaklı her parti ya da sivil toplum kuruluşu, bu ülkedeki en büyük sorunun Kürt sorunu olduğunu bilir ve buna ilişkin olumlu ya da olumsuz bir tüzüğü, bir programı ya da bir yaklaşımı vardır. Durum bu kadar ciddiyetle ele alınması gerekirken mevcut yaklaşımlar düşündürüyor.
Konu CHP olunca aslında hep bir düşünce halindeyiz. Çünkü siyasetleri hiçbir zaman net olmamıştır. Siyasi üretkenlikleri altı tane ok ile belirlenmiş ve bu okların gösterdiği hedefe yürüyorlarmış algısı ile yüz yıl geçirdiler. AKP geldikten sonra bazı oklarının ucu eğildi. Siyaseti kutsallık üzerinden yürütme çabası boşa düşünce bu kez hak, hukuk, adalet demeye başladılar. Fakat bundan da ne dedikleri veya ne istedikleri tam anlaşılmadı. Şimdi tek tek sorarsak acaba ne cevap verirler diye çok merak ediyorum. Mesela “Hak” derken neyi kast ediyorlar? Bölüşmeyi mi? Hepsini kendine almayı mı ya da büyük kardeşe iki tane, küçüğe bir tane şeklinde mi olacak? Belki de herkes kendi hakkını alsın diyorlardır. Bilemiyorum. Belki CHP açıklama yapar, biz de herkes gibi anlamaya çalışırız. Bir de “Hukuk” diyorlar. Bu çok uzun bir konu. Roma hukukuna kadar inmeden anlaşılır bir dille anlatırlarsa çok iyi olur. En son ve en büyük olanı “Adalet” kavramı oluyor. Bakın bu başlığı anlamak CHP’yi anlamak olacaktır. Keza adalet bir insanın olduğu gibi bir kurumun da tam tanımı demektir.
CHP’nin yaklaşımını önümüzdeki birkaç günde göreceğiz. Bahçeli’nin yaptığı ilk açıklamadan hemen sonra “el yükseltip” sürece dahil olacaklarını göstermişlerdi. Ama yukarıda da değindiğimiz gibi CHP hiçbir zaman net ve anlaşılır bir dille siyaset yapmamıştır. Umarım bu sürece maddeler halinde, anlaşılır ve “hak, hukuk, adalet” çerçevesinde bir yaklaşım ile hepimizi şaşırtır. Bekleyip göreceğiz.